Başlama saatiniz?
***
Uyandığımda gözlerim saate ilişmişti. 12:46. Derin bir nefes alıp yataktan doğruldum. Dün akşam o herifi son görüşüm olmuştu. Sabah uyandığımda evde çıt bile çıkmıyordu. Bende tekrar uyumuştum. Şimdi ise artık uyku falan istemiyordum. Hayattan bezmiş bir şekilde üzerimdeki pikeyi ayaklarımla ittirdim. Lavaboda elimi yüzümü yıkayıp aynanın karşısına geçtim. Yüzüm çökmüştü.
Umursamadan gardrobun kapaklarını açıp beyaz bir pantolon ve askılı siyah bir bluz giydim. Saçlarımı dağınık bir topuz yaparak kapıya yöneldim. Kilitli değildi. Bu sevinmeme ve şaşırmama neden olmuştu. Bu odanın dışına çıkmamam gerektiğini söylemişti ve kapıyı da kilitlememişti. Nasıl bir salaktı bu böyle?
Sağ taraftaki merdivenlerden inip salona bir göz attım. Kimse yoktu. Eğer o adam evde değilse tekrar kaçabilirdim. Ama bu sefer yakalanmadan şehre inmem gerekiyordu. Yani toprak yolda Eymen'in arabayı yönlendirdiği tarafa gitmeliydim. Diğer yolun orman olduğunu dün çok iyi anlamıştım ne de olsa.
"Bende seni bekliyordum."
"Hih!"
Arkamdan gelen sesle irkilip arkama döndüm. Eymen denen adam altında siyah bir eşofmanla karşımda dikiliyordu ve saçları da dağınıktı. Asıl sorun ise üstünün çıplak olmasıydı.
Adamı kesmen bittiyse diyorum hani.
Yutkunup bakışlarımı gözlerine çıkardım. Yeşil gözleri keskin bir şekilde bana bakıyordu.
"Odanın kapısını kilitlememişsin?"
Soru sorar gibi çıkmıştı sesim. Bana doğru bir adım atıp tepeden bakmaya başladı. Gözlerine bakmak yerine çenesine bakıyordum.
"Sana kıyabilmek ne mümkün?" diye fısıldadı. "O an endişe ve korkudan ne yaptığımı bilmiyordum. Sen benim sevgime inanmıyorsun, Sara."
Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Yoğun bir şekilde bana bakıyordu. "Beni serbest bırak." dedim. "Belki o zaman inanırım."
Kafasını iki yana salladı. "İnandıracağım." dedi. "Ama bırakmam."
Yanımdan geçip gittiğinde dişlerimi sıkıp gözlerimi kapattım. "Adi!" diye fısıldayıp ayağımı sertçe yere vurdum.
"Hadi gel, sana ben kahvaltı hazırlayacağım!"
Mutfaktan bana seslendiğinde gözlerimi açıp derin bir nefes aldım. Açlık grevine mi girsem?
O an midemden gelen sesle bunu es geçip başka fikirler düşündüm. Kendimi keseyim daha iyi ya! Başka türlü nasıl kurtulacağım ben bu heriften?!
Sinirle mutfağa girip sandalyeye oturdum. Bana kısa bir bakış atıp dolaptan tava çıkardı. Göz devirerek ellerimi çeneme koydum. Bir de ona yardım etmeyecektim tabi ki.
"Senin işin gücün yok mu ya?" diye sordum. "Gidip çalışsana sen." Güldüğünü duyduğumda kaşlarımı çattım. Hayır, komik olan neydi yani?
"Bütün her şeyi senin için erteliyorum." dedi. Yumurtaları çırparken bana omzunun üzerinden kısa bir bakış attı. "Anlayacağın, bütün işim gücüm sensin yani." Göz devirip tip tip sırtına baktım.
O sırada kapı çaldığında elini silip mutfaktan çıktı. Oflayarak camdan dışarıyı seyrettim. Eymen tekrar mutfağa geldiğinde bu sefer yalnız değildi. Arkasından takım elbiseli, genç ve esmer bir adam girince bakışlarım onu buldu. Adam bana baktıktan sonra Eymen'e dönüp;
"Afiyet olsun." dedi.
"Sağol koçum. Ekmekleri masaya bırak ondan sonra şirkete bir uğra. İşler birikmiştir şimdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN KAÇIRILMIŞ OLAMAM! (FİNAL)
General Fiction"Senden kurtulacağım Eymen Kılıçarslan!" Abajurları büyük bir sinirle duvara atarak parçalarının yere dağılışını izledim. Eymen odaya girip yanıma geldiğinde elimdeki abajurla ona döndüm. Çevik bir hareketle elimdekini alıp kenara attı. İkimizinde g...