Medya: Aylin Polat
............
Göz kapaklarımı araladığımda gözüme hücum eden güneş ışığı yüzünden birkaç dakika etrafı görme şansım olmadı. Nerdeydim ben? Etrafı incelediğimde çok da yabancı hissetmediğim bir bahçede uzanırken buldum kendimi. Ayaklarımda ayakkabılarım yoktu ve muhtemelen ayağımda hissettiğim sızı dikenler yüzündendi. Usulca yattığım yerden kalktım ve yürümeye başladım. Hafif esen rüzgar saçlarımın arasında dans etmekle meşguldü. Kuş cıvıltılarını dinlemek için birkaç dakika olduğum yerde durdum ve gözlerimi kapattım. Huzurun tadına tam vardığımı düşünürken derinlerden bir çığlık sesi işitmeye başladım. Gözlerim korkuyla açılırken kalbim yerinden çıkacak derecede hızlı atmaya başlamıştı. Sesin geldiği yere doğru koşmaya başladım. Ayaklarıma batan her neyse onları aldırmadan koşmaya devam ettim. Bahçenin sonunda iki katlı şirin pembe bir ev vardı. İnanamıyorum. Burası.... Burası annemin doğup büyüdüğü evdi. Evet evet kesinlikle anneannemin eviydi. Eve yaklaştıkça çığlık sesleri artmaya başladı. Koşarak merdivenleri tırmandım ve sesin geldiği balkona doğru koşmaya başladım. Kapıyı bir hışımla açıp balkona daldığımda karşımda o duruyordu. Ta kendisi Emre. Ne olduğuna anlam veremeden yanına doğru yaklaşmaya başladım. Kollarından tutarak balkondan aşağı bir kızı atmaya çalışıyordu. Aşağı baktığımda ucu bucağı gözükmeyen bir denizle karşılaştım. Dalgalar evin duvarına sertçe vuruyor ve adeta evi titretiyordu. Kıza yardım etmek için koştuğumda o kızın ben olduğumu farkettim. Hissettiğim korku ve şaşkınlığın tarifi yoktu. Dizlerimin bağı çözüldü ve kendimi yerde buldum. Kopyam olan kız bir anda ortadan kaybolmuştu ve Emre üstüme üstüme geliyordu. Vücudumda hissettiğim karıncalanma yüzünden yerimden kıpırdayamadım ve gözlerimi sımsıkı kapattım. Tam o sırada annemin o güzel sesini kulağımda hissettim.Bana "Kızım korkma, kaç kurtar kendini. Kendini kurtarmak sadece senin ellerinde. Sana kimse yardım edemez." diye fısıldıyordu. O an bir rüyanın içinde olduğumu biliyor ve uyanmayı diliyordum. Uyanmak istiyorum diye çığlık attığımda her şey bir anda kaybolmaya başlamıştı.
........
Gözlerimi yavaşça araladığımda odamda yatağımda olduğumu farkettim. O kadar çok korkup terlemiştim ki nerdeyse yatakta izim çıkmıştı. Yattığım yerden yavaşça doğruldum ve karşımdaki aynada kendime bakmaya başladım. Gözlerim kıpkırmızı ve bitkin haldeydi. O an sadece bunları düşünürken belime bir şeyin sarıldığını hissettim. Tırnaklarını bedenime geçiren iki kol beni yatağımdan yere fırlattı. Kafamı zemine çarpmıştım ve başım dönüyordu. Kalbim yerinde durmuyor ve göğsümü zorluyordu. Ayağa kalkmaya çalıştım fakat başarılı olamadım. Korkudan bacaklarım titreşim moduna geçmiş ve hissizleşmişti. Odam bir anda kararmaya başladı. Rüya da bittiğine göre bu da neydi? Güç bela kendimi yerden doğrultup yatağımın yanındaki komidinden destek alarak ayağa kalktım. Sağ tarafımda kalan aynadan çatlama sesleri geliyordu . Başımı o yöne çevirdiğimde ayna aniden patladı ve cam parçaları etrafa saçıldı. Elimle yüzümü korumaya çalışsam da başarılı olamadım. Acıyı bütün bedenimde hissediyordum. Bildiğim tek şey kaçmam gerektiğiydi fakat odamın kapısı kaybolmuş ve sanki bir kutunun içine hapsolmuştum. Karşı duvardan bana doğru gelen siyah duman cümbüşü daha ben ne olduğunu anlamadan ağzımdan içeri girdi. Dudaklarım şişmeye başladı ve artık acı hat safhadaydı. Ağzımdaki şeyi çıkartmak için çırpınırken ordan oraya yuvarlanıyor ve debeleniyordum. Dişlerimin arasından geçiyorken dişlerimin arasını açıyordu ve bu bana tarifi edilemez bir acı olarak geri dönüş yapıyordu. O an annemin sözleri aklıma geldi ve zor bela "korkmuyorum senden " diye bir çığlık atabilmiştim. O an dumanın usulca ağzımdan çıktığını ve karşımda bir insan silüetine dönüştüğüne şahit oldum. Ve yine Emre'ydi. Yüzü belli olmasa da her gün oynadığım saçlarından onu tanımamak mümkün değildi. Kapının tekrar eskisi gibi yerinde olduğunu farkedince hayatımdaki en hızlı koşuyu yaparak kapıya ulaştım. Kapının kulpu yoktu ama şansıma aralıktı ve odamdan koridora doğru çıkmayı başarmıştım. Fakat ben ne kadar hızlı olursam olayım o benden daha hızlıydı ve bir el boynumdan beni yakaladı. Nefes almakta güçlük çekiyordum ve can havliyle dirseğimle sert bir şekilde vurup elinden kaçmayı başardım. Ve yine balkondan sesler geliyordu. Hızımı hiç azaltmadan balkona doğru koştum ve annemi gördüm. Bir yandan kahvesini yudumlarken elindeki şişlerle bir şeyler örüyordu. Yanına gittim ve sımsıkı sarıldım. Hıçkırıklarım arasından kurtar beni diye yalvarıyordum. Fakat o lanet duman yalvarmama müsade etmeden ağzıma girdi. Ağzımla birlikte bütün bedenim şişmeye başladı. Ellerimde annemin narin ellerini hissedebiliyor fakat göremiyordum. Çünkü kör olmuştum. Annemin fısıltıyla karışık bana bir şeyler söylediğini hissediyordum fakat derin bir uğultu yüzünden duyamıyordum. Uğultu azalmaya başladığında annemin bana "düşmanların yaşıyor kızım onlar ölü değil, onları sakın hafife alma, unutma kurtulmak sadece senin ellerinde, onları yaşatan sensin onları yaşatan sensin onları yaşatan sensin ........." dediğini duydum ve annemin elleri ellerimin arasından kayıp gitti.
........
Gözlerimi aralamaya ne mecalim ne de cesaretim kalmıştı. Ellerimle bulunduğum yeri yokladığımda yatağımda olduğumu hissettim. Önce sağ gözümü aralayıp etrafı kontrol ettiğimde her şey yerli yerinde duruyor gibiydi. Sol gözümü de açma cesaretini bulduğumda hızla yatağımdan çıktım. Tekrar bir rüyanın içinde olmaktan korktuğum için klasik yöntem kendime bir tokat attım. Ovvv elimin bu kadar ağır olduğunu bilseydim daha önce başkaları üzerinde kullanabilirdim. Ellerim saçlarıma gittiğinde korkudan döktüğüm ecel terlerinin farkına yeni varmıştım. Yaşadığım şeyler üstüme bir yük gibi binmişti ve ben o an ne yapmam gerektiği konusunda fikir sahibi değildim. Ağlamak istiyor fakat kendimi tutuyordum. Çünkü ağlamak beni zayıflatmaktan başka hiçbir şeye yaramayacaktı. Hızla bir duş alıp rahat kıyafetlerimden birini giydim. Sanırım artık ne yapmam gerektiğini düşünmek zorundaydım. Babam eve dönmüş müydü bu konuda hiçbir fikrim yoktu. Dönmüş olsa da benimle konuşacağını zannetmiyordum. Çünkü o da benim kadar kırılgan bir kalbe sahipti. Bu meseleyi akşam halletmek üzere rafa kaldırmaya karar verip telefonumu elime aldım. Şerefsiz ve kişiliksiz beyefendiden birkaç mesaj vardı. Ah tabi kendisini bastığımdan henüz haberi yoktu. Kısa süreliğine de olmayacaktı. Çünkü elimden kurtulmak bu kadar kolay değildi. Yıllarımı çalmanın bedelini ödeyecekti. Şimdi yapmam gereken ilk şey kiminle aldatıldığımı öğrenmekti. Sonuçta bunu bilmek hakkımdı.Kızın yüzünü çok net hatırlıyordum çünkü incelemek için epey bir zamanım olmuştu. Şerefsiz beyin sosyal medya hesaplarından takip ettiği bütün kızları tek tek incelediğimde saat epey bir ilerlemişti. Henüz bir sonuç elde edememişken başıma saplanan o iğrenç ağrıya bir dur demenin vakti gelmişti sanırım. Çekmecemden ağrı kesiciyi zor bela bulduğumda madende altın çıkarmış gibi sevinmiştim. Evet saçma ama öyle. Hemen ilacımı içip işime geri döndüm. Aklıma bu kızla henüz takipleşmemiş olma ihtimali geldi ve küçükken kullandığı hesaplarda bir araştırma yapmaya karar verdim. Neden mi? Kızın yüzü tanıdık gelmişti ve eskilerden biri olma ihtimali olasıydı. Yıllar önce kullandığı hesapları ilk tanıştışımız zamanlarda stalklamış olmam şu an işime gelmişti. Ve evet kızı bulmuştum. Kızın hesabına girdiğimde ikinci bir şok dalgasıyla karşılaşmıştım. Kızın hesabında bir tarih yazılıydı, 4 sene öncesine ait bir tarih ve evet yakından bildiğim bir tarih....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN YÜKSELİŞİ
ChickLit"Ben Aylin Polat. İnsanlardan yediği darbelerle erken olgunlaşan kız. Aldatılmayı kimsenin haketmediği şu dünyada ona bu şerefsizliği yapana haddini bildirmeyi kendine görev edinmiş biri..."