Sabah olmuştu. Annem kahvaltı için çağırmıştı. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Kahvaltı yaparken ailelere güvenli bölge olayını açıkladık ve gitmeye karar verdik. Kafede kalan konserve gıdaları ve suları yanımıza aldık ve yola çıktık. Muammer daha ailesine kendilerinin gelmeyeceklerini açıklamamıştı. Söylediğine göre geride dostları kalmıştı. Havaalanına vardık. Ama çok büyük bi izdiham vardı. Askerler girişi kontrol ediyordu. Suriyelileri almıyorlardı içeriye. Askerler bir iki el ateş edince kalabalık çiğ yavrusu gibi dağıldı. Ardından çığlıklar gelmeye başladı. Yaklaşık 500 metre ötede bi aylak sürüsü vardı. Evet onlara böyle demeye karar verdik. Gürültüden dolayı buraya geliyorlardı. Herkes korku içinde içeriye girmek istiyordu. 10 dakika geçmeden bizi içeriye aldılar. Uçakta yer kapmak için koşmaya başladık. Arkamızdan çığlık sesleri geliyordu. Aylak sürüsü içeriye girmişti. Tam uçağa binerken Emrenin orada olmadığını farkettik. Arkamı dönüp baktım Emre yere düşmüştü o kaosun içinde fark etmemiştik. Emre çok uzak kalmıştı ve uçağın motorları çalışmıştı. Ailemiz ne yapacağımızı bekliyor ve gelin diye çığlık atıyordu. Mehmet düşünmeden arkasına dönüp koşmaya başladı. Biz de arkasından gittik. Aylak sürüsü geliyordu emrenin arkasından. Koluna girdik ve uçağa doğru koşmaya başladık. Bir yandan da yakınımızdaki hastalıklıları öldürüyorduk. Uçak hareket etmeye başladı. Bizde canımızı dişimize takmış koşuyorduk. Ailelerimizin umutsuz ve çaresiz bakışını da görünce bizim de umudumuz tükendi ve tek yapabildiğimiz SİZİ BULACAĞIZ diye bağırmak oldu. Bizde umut kalmasa bile en azından onların belki bir umudu olurdu. Annemin bağırışı içimi burktu. Uçak artık kalkmıştı. Bizde canımızı kurtarmalıydık. Yakında askeri bi araç vardı. Emreyi Tayfur sırtına aldı ve araca doğru koşmaya başladık. Biz de arkamızdaki aylakları öldürüyorduk. Araca ulaştık Emre ben Tayfur bagaja bindik. Tayfur sporcuydu ve biraz tıbbi bilgisi vardı. Emre bacağını ağır yaralamıştı. Düştüğünde demir bi levhaya takmış. Araçta sargı bezi ağrı kesici gibi ilk yardım malzemeleri vardı. Hemen ben yarasına tampon ederken Tayfur da alkolle temizleyip sardı. Apo aracı kullanıyordu. Bayağı büyük bir araçtı. 8 kişi sığmıştık. Apo evinin olduğu mahallede eskiden beraber oturup laflarken bir kaç kere lafı geçen bir trafo merkezine götürüyordu bizi. Umarım güvenli bir yerdir. Yolda gördüğümüz marketlere uğruyorduk. Bi silah dükkanı gördük. Şehir merkezine biraz uzak bir yerdi belki de yağmalanmamıştır umuduyla bakmak istedik. Bizen Emrenin yanında kaldım. Mehmet Muammer ve Tayfur içeri girdiler. Apo da direksiyonda hazır bekliyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra koşarak dışarı çıktılar. Ellerinde de birer çanta silah vardı. Ama çok telaşlıydılar. Çantaları bagaja attılar ve Mehmet
-Bas bas bas
- Ne oldu
- Dükkan sahibi içerideymiş sorma bas Apo bas.
50 metre ilerlemiştik ki bi anda bi ateş sesi duyduk. Karın boşluğumda bir sıcaklık hissettim. Elimi atınca kan olduğunu anlamıştım.