yirmi bir

13.1K 1.4K 365
                                    

Emir Can İğrek - Müzik Kutusu

Doğru duymuştu değil mi?

Sevdiği kadın ona, onu sevdiğini söylemişti. Öyle ani gelmişti ki bu sözcükler kulağına, ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Aniden gelen şeyler hep böyle güzel gelmeliydi. Kanatlandırmalıydı kalbini. Konuşturmalıydı dilini. Titretmeliydi göz bebeklerini. Barış bunların hepsini onun tek bir cümlesiyle hissetti. Gerçekleşmemiş olması sorun değildi. Ona göre önemli olan hissetmekti. Ve o, genç kadının yanındayken yaşadığını hissediyordu. Bundan daha güzeli var mıydı?

Kavin'i ısıtmak için siper alan vücudu buz kesmişti heyecandan. Kendini biraz olsun toparlayabildiğinde dudakları aralandı yavaşça. Konuşmak istedi. Ben de diye bağırmak istedi. Ben de seni seviyorum...

Yapamadı.

Yine de mutlulukla kapandı göz kapakları.

Şükretti sevdiği kadın yanında olduğu için.

Konuşmak yerine hala göğsünde yatan kadının alnına ufak bir buse bıraktı. Gözleri kapalı yapmıştı bunu. Görmesine, konuşmasına gerek yoktu. Yanındaki varlığını bilse yeterdi. Teni, teninden ayrılmasa kafiydi onun için. O kadar uzun süre sonra yapmıştı ki bu hareketi Kavin uyumuştu bile çoktan. Yatağında olmamasına rağmen rahattı. Pamuk gibi rahat yastığı yoktu ama pamuk gibi bir kalbe yaslıydı başı. Hep ihtiyaç duyduğu sessizlik yoktu ama adamın kalp atışlarını dinlemek en güzel sessizlikti onun için.

Otobüs gelene kadar uyuyacağı zaman uzadı da uzadı.

Saniyelerin dakikaları, dakikaların saatleri kovaladığı pek çok zaman dilimi oldu. Zaman aktı, onlar durdu. Ay karanlığını güneşin ışığına bıraktı. Gün devrildi, sabah oldu. Bir sürü insan geldi geçti. Bir sürü hayvan, bir sürü araç... Hepsi akıp gitti yol boyunca. Sadece Kavin ve Barış oldukları yerde kaldılar. O an o kadar normal geldi ki bu onlara, Kavin bir an olsun nerede uyduğunu sorgular olmadı, Barış bir an olsun kalkıp gitmeleri gerektiğini düşünmedi. Kavin uyurken Barış sabaha kadar nöbet tutmuştu. Sevdiği kadına bir şey olur korkusuyla gözüne uyku girmemişti.

Şimdi bu rüyadan uyanma vaktiydi.

Kavin kulağına dolan kuş sesleriyle ayrıldı uykusundan. Esnerken kolunu çarptığı kişiyle anında aralandı gözleri. Ve aralanır aralanmaz dibindeki Barış'ı gördü. "Barış?" Şaşkınlıkla geri çekildi ve oldukları yere baktı. Dün akşam oturdukları otobüs durağındaydılar. "Bir dakika! Biz? Biz tüm geceyi burada mı geçirdik?"

Barış tarafından onaylandı.

"Saat kaç?" Sorduğu soru üzerine Barış kolundaki saati gösterdi ona. "7 mi?! Yok artık ben ve bu saatte uyanmak? İnanılır gibi değil." Gözlerini kısarak onu izleyen adama baktı. "Sen bulaştırdın değil mi bu hastalığı bana?"

Barış anlamayarak ellerini kaldırdı. "Ne hastalığı?"

"Erken uyanma hastalığı elbette!"

İkisi de bu cümle üzerine gülmüştü.

Kavin oturduğu yerden kalktığında onunla eş zamanlı olarak sırtındaki ceket yere düşmüştü. Ceketin varlığını yeni fark ederek hızla düştüğü yerden aldı. Görür görmez kot ceketin kime ait olduğunu anlamıştı. Bu yüzden gülerek Barış'a uzattı. "Ben bu klişe yok dememiş miydim?"

'Ben suçsuzum' der gibi havalandı Barış'ın elleri. Ardından başladı şiirler yazmaya. "Senin yüzünden vücut ısım eksilere düşünce ne yapayım? Ben de ceketle sardım seni."

ŞARKILARDA BULUŞURUZ ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin