7.BÖLÜM

11 2 0
                                    

Defne Sena Aydıner'den Paşabahçe Polis Merkezi Amirliği'ne;
Sayın amirim, kızım son 42 saattir kayıp. Müdürünüz, yardımcı sekreter ve diğer tüm yardımcı polisler dahil telefonlarıma veya mesajlarıma cevap vermiyorsunuz. Bir polis olarak görevinizi yerine getirmenizi rica edeceğim. Aksi takdirde şikayetimi AİHM'e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bildireceğim. Sizden geri dönüş bekliyorum.

************************************

Paşabahçe Polis Merkezi Amirliği Müdürü Cenk Meşeli'den Defne Sena Aydıner'e;

Sayın Defne Aydıner. Kızınız Hayal Aydıner'i kayboluşunun 24. saatinden itibaren tüm ilçe ve il sınırları içerisinde ekibimizle birlikte aramaktayız. Aynı zamanda burada reşit olmayan ve kızınız ile aynı durumu paylaşan kayıp ihbarları almaktayız. Son 18 saattir tam 36 kez karakolu aramış bulunmaktasınız. Size aynı haberleri vermek üzere ortalama 3:40 saatlik bir telefon görüşmesi daha yapabileceğimiz vaktimiz maalesef yok. Bir gelişme olursa sizi haberdar edeceğiz merak etmeyin. Ve son olarak AİHM'e başvuru yapabilmeniz için elinizdeki tüm olanakları kullanmış olmanız gerektiğini belirtmek isterim. Eğer bölgedeki Polis Amirliği sorununuza çözüm elde edemiyorsa, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne dilekçe vermeniz gerekmektedir. Saygılarımla.

Hayal' den;

Hava karardı ve Emre'yi biraz yalnız bırakmamın onun için iyi olacağını düşündüm. Sanırım böyle düşünebilmem için kapıyı kilitlemişti.

Biri uzaktan beni görse bir yabancının evinde zorla tutulduğumu düşünürdü. Oysa ki onun evinde zorla kalan benim. Gerçekten burada kalma sebebim gidecek başka bir yerimin olmaması. Ayrıca onu çözmeye çalışıyorum. Tüm bu asık suratlılığının arkasındaki yumuşak kalbini görmüştüm. İlk kez ne hissettiğini anlayabilmiştim. Yalnızca sebebini öğrenmek istiyordum ama buna yetecek kadar zamanım olmayacaktı.

Bu kadar sakin ve normal davranışları ancak bir sebepten ötürü yapabilirdi. Kim gecenin bir yarısı pencerenden hanene tecavüz eden bir insanla iki gündür bir evin içinde sorun etmeden yaşayabilirdi ki? Belki de zaman kazanıyordu. Polis aracılığı ile aileme ulaşmış olabilirdi ve şimdi de onlardan yığınla para alacaktı. Sadece beni oyalıyor olabilirdi. Ama ben tüm bu olanakları bilmezden gelerek burada öylece beklemeyecektim. Buradan bir an önce çıkmam gerekiyordu.

Emre'den

Hayal'le ne yapacağımı bilmiyorum. Bir yanım onu polislere teslim etmek istiyor ama eğer bunu yaparsam, kontrol manyağı ebeveynleri tarafından yok yere bir iyileşme merkezine gönderilirdi.Ama eğer polisler önce gelir ve onu evimde bulurlarsa reşit olmayan hasta bir kızı evimde saklamaktan yargılanacaktım şüphesiz.Ama bu sonsuza dek süremezdi.

Hayal bana uzun zamandır hissetmekten kaçındığım, beni insan yapan duygularımın varlığını hatırlattı. Ve bir şekilde onun gitmesini istemiyordum. İçeride ışıklar kapanmıştı. Uyumuş olmalı diye düşündüm. Ve yarın sabah ilk iş onunla konuşmak ve bu durumu hakkında bir çözüm yolu bulmaktı.

Sabah kalktım. Ev sessizdi. Elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa gidip çayı koydum. Hayal'i uyandırmaya salona doğru yürüdüm. Battaniyesi katlamış ve yastığın üzerine koymuştu. Ama kendisi yoktu. Arka odada olduğunu düşündüm çünkü kapısı kapalıydı. Uyandırmak istemedim. Dışarı çıktım ve kenarda komşunun yığınla rengarenk çiçeklerini gözüme kestirdim. Kapıya en yakın olan birkaç beyaz papatya kopardım. Oradan hemen gittim. Eve döndüm.

Çoktan uyanmış olması gerekirdi. Elimde çiçeklerle birlikte arka odaya gittim. Yavaşça kapısını araladım."Ne?" Odada yoktu. Bütün evin odalarını tek tek aramaya başladım. Babamı aradığım plan odasına girdim. Masanın üzerinde katlanmış bir not gördüm. "Ah, hayır!". Hemen notu açtım ve yüksek sesle okudum.

"Emre. Öncelikle sana herşeyi için teşekkür etmek istiyorum. Bana evini açtın. Sorgulamadın. Yemeğini paylaştın. Eminim ki bir başkası olsa bunların hiçbirini iyilik olsun diye yapmazdı. Ve ben de sana bunun karşılığını vermek istiyorum. Lütfen panoya astığım notlara bir göz at ve kağıdın arkasını çevir."

Panoya baktım. Kare şeklinde birsürü not ve üzerlerinde yazılar vardı. Kağıdın arkasını çevirip okumaya devam ettim.

"Bu kırmızı raptiyeyle görmüş olduğun yer (Av malzemeleri dükkanı) babanın kaybolduktan sonra ilk görüldüğü yer. Turuncu olan (Kitapçı dükkanı) ise ikinci, yeşil olan( kenar mahallede bir ev) üçüncü, siyah (Bir banka) dördüncü ve beyaz olan ise beşinci ve son yer (Gemi limanı) . Ve son görüldüğü yerden siyah olan yere tekrar gittiğini kırmızı iplerle göstermişsin. Ve oradan da gittiği yerlere tekrar gidiyor olmalı. Bir yerden diğerine gitme zamanını da hesapladığımda şuan tekrar kitapçı dükkanında olmalı. Umarım oradadır ama eğer yoksa son durağı olan gemi limanında görüldüğü saatte (18:40) geminin gideceği yeri öğren. Oradaki benzer ortalarda aynı işaretlemeleri yap ve onu bul. Bunu tüm gece düşündüm. Annen için birşey yapamam ama sana babanı bulmanda yardım edeceğime söz vermiştim."

Derin bir iç çektim ve devam ettim.

"Eğer olur da bulamazsan, onu beraber arayacağız.Bana ulaşamayacaksın ama ben seni bir şekilde bulacağım. Şuan gitmem gerek. Hoşçakal Emre."

Planını en az yarım saat düşündüm. Mantıklıydı. Ama diğer herşey tam bir saçmalıktı.Gitmeden önce benimle konuşabilirdi.Güvenli bir yere gittiğinden emin olmalıydım. Gidecek biryeri olduğunu sanmıyorum.Belki de yoktu. Etrafa baktım. Ondan kalan tek birşey bile yoktu. Bir iz. Sanki hiç varolmamış gibiydi. Gitmişti. Peki ama neden şimdi? Bilmiyorum. Yalnızca. Varlığına bu kadar alıştığımı farkedemedim.

DarmadağınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin