2.BÖLÜM

23 2 0
                                    

Mine'den;

İnsanın hayatta kendini yapmak zorunda hissettiği birtakım şeyler vardır. En sevdiğin giysilerini kız kardeşin ile paylaşmak, annenin yaptığı kremşanti kasesinin dibini yalamak, bir sebepten azar çeken kardeşinin suçunu üstüne almak, aileni korumak...
Aile, benim için her zaman ön planda olmuştur. Sen onları korursun ve onlarda seni. Doğrularıyla, yanlışlarıyla kabul edersin. Çünkü onları seçemezsin.Ama ben çoğu insanın aksine ailemi kendim seçtim. Ve onları korumak için herşeyi göze almaya hazırım.

Cem kapıyı hızla açıp içeri girdiğinde yatağın başında oturmuş, Cihan'ın kutladığı son doğum günü fotoğrafına bakıyordum.
Nefes nefese kalmıştı. Endişeli görünüyordu. Fotoğrafı kenara bıraktım ve ayağa kalktım.

-Ne oldu?

Kötü haber alacakmış gibi hissetmemeye çalıştım ama adeta yüzündeki hayal kırıklığını okudum.

-Kız kaçmış.

Uzun bir nefes verdim. Gözlerimi yumdum. Omuzlarım elimde olmadan düştü.

-Onu takipte tutuyorduk fakat...

-Size inanamıyorum! Gözünüzü bir saniye olsun ondan ayırmayın diye sürekli uyarmadım mı?

Sesim bayağı fazla çıkmış olmalı ki dışarıdaki seslerin azaldığını farkettim.

-Ayırmıyorduk. Nasıl oldu anlamadık.Birden kayboluverdi.

Odanın içinde volta atmaya başladım. Elim ayağım titriyordu.

-Hastanenin içini, çevresini, her yerini arayacağız. Kobrayı hazırlayın. Hemen herkesin aramaya gelmesini söyleyin. Ben birazdan geleceğim.

Cem başını sallayıp odadan çıktı. Boynuma kolye olarak astığım anahtarımı çıkardım. Duvardaki aslan portresini kaydırdım ve arkasındaki kasayı açtım. Bir adet browning-Hi Power silahı ve susturucu aldım. Kemerime sıkıştırdım. Evden çıktım.

Gecenin karanlığına yola çıktık. Kobranın kasasından 9 mm luger mermi alırken istemdışı gözlerim doldu. Hayal'in nereye gitmiş olabileceğini düşünmeye çalıştım.

Emre'den ;

Uzun süre sessiz kaldık. Yavaş adımlarla mutfağa doğru yürüdüm. Beni takip ediyordu. Buzdolabından iki kutu kola çıkardım. Tezgahta duran mısır kasesini kıza işaret ettim.

-Sen de şunu alıp salona gel.

Mısırı aldı ve beni salona kadar tekrar takip etti. Mısırı masanın üzerine koyar koymaz kendini koltuğa attı. Kollarını başının arkasında birleştirdi.

-Eee ne izliyoruz?

Düz beyaz tişortu ve mavi kot pantolonu gayet temizdi. Kahverengi parlak saçları omuzlarına sökülmüştü. Bir hırsıza ya da katile benzer yanı yoktu.

-Akıl Oyunları.

O, mısırı yemeye başladı ve bende koltuğun en uç kısmına oturdum. Kumandayı alıp başlat tuşuna bastım. Kız masaya ayaklarını koydu. Film başladı.

Filmi izlerken hiç konuşmadık. İlerleyen dakikalarda ayaklarını masadan indirdi ve yanıma yaklaştı. Başını dizlerimin üzerine koydu. Ekrandan gözlerimi ayırmadım. Biten kola şişesini uzanıp masaya koydum ve kumandayı elime alıp filmi durdurdum.
Uyuyakalmıştı. Yüzüne düşen saçları nazikçe elimle çektim. Az biraz çilleri ve belirgin yüz hatları vardı. Ellerinde hiç oje yoktu. Leylak kokulu şampuanı buram buramdı. Nazikçe altından kalktım ve arkamki yastığı kafasının altına koydum. Ayakkabılarını çıkardım. Odamdaki dolaptan bir pike alıp üzerini örttüm. Işıkları kapatıp odama gittim. Üzerine gitmek istememiştim fakat sabahleyin bana herşeyi anlatmasını umuyordum.

Hayal 'den;

O gece ona hiç bir şey açıklamadım.Sebebini bilmiyorum. Arkadaşının evine film izlemeye gelmiş onun hayatındaki sıradan biri gibi davrandım. Tuhaf bir şekilde yanında sessizce otururken berbat ve aynı zamanda huzurlu hissettim. Dizlerine başımı koyarak onu test ettim. Uyuduğumu sanıp yüzümü incelerken kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Ama kesinlikle bana o gözle bakmadığından eminim.

Sabah ondan önce uyanıp elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa gittim ve buzdolabından kahvaltılıkları çıkarıp bir tepsiye dizdim. Çaydanlığa su koydum. Kaynamasını beklerken dolaptan tavayı çıkarıp üç adet yumurta kırdım. Kahvaltılıkları salondaki yemek masasına dizdim ve omleti ortaya yerleştirdim. Yeni demlenmiş çayları da sofraya ekledim.
Evin içinde onu aramaya başladım. Televizyon ünitesinin önünde yaşlı ve irice bir adamla olan fotoğraflarını gördüm. Başka kimse yoktu. Yalnızca çocuk ve o adam. Buzdolabına asılmış resimlere baktım. Okulun önünde bir kadınla çekildiği çocukluk fotoğrafını elime aldım. Arkasını çevirdim.
"Yüz kere düşmüş ol, yine de başkalarına çelme takan sen olma. Sen kazanan değil, insan ol." Emre'ye sevgilerle...

Fotoğrafı yerine koydum. O gece eve tırmandığım odaya gittim. Aynı kıyafetlerle ve gözlerinin önüne düşmüş saçlarıyla bebek gibi uyuyordu. Yanına gidip yere çömeldim. Aynı bana yaptığı gibi saçlarını gözlerinin önünden çektim. Aniden uyandı ve ayağa kalktı.

-Sakin ol. Benim.

Yatağa geri yattı.

-Hadi kalk ta yüzünü yıka. Kahvaltı hazırladım.

İçeri gittim ve masaya oturdum. Çok geçmeden o da masaya oturdu ve konuşmadan omleti yemeye başladık.

-Güzel olmuş mu Emre?

Yüzüme baktı.

-Evet, gayet iyi.

Gülümsedim. Eminim ki benim çatlak bir hamarat ev kızı olduğumu düşünüyordu. Onu yeterince merak içinde bıraktığıma karar verdim.

-Ben hastaneden kaçtım. Ailem beni seks bağımlısı sanıyor. Kardeşimin doktoru babamın kuması olduğu için annem tarafından kovuldu ve öldü. Ablam aylar evvel gittiği okuldan geri dönmedi. Reşit olduğu için polisler onu aramayı bıraktı. Ayrıca ebeveynlerim boşanıyor çünkü ikisi de birbirini aldatıyor.

Emre ağzını bir peçeteyle sildi. Çayından bir yudum aldı ve artık sormaya başladı.

-Madem ailen seni seks bağımlısı sanıyor. Niye muayene olup bunu kanıtlamadın ki?

-Çünkü kısa bir süre önce en yakın arkadaşımın plotoniği ile ilişkiye girdim. Reşit olmadığım içinde beni bir tür iyileşme merkezine falan göndericeklerdi. Beni dinlemezler çünkü kardeşimin ölümü ile son zamanlarda sinir krizleri geçiriyor ve saçmalıyordum.

-Başın sağolsun. Küçük müydü?

Yutkundum. Gözlerimi kaçırdım.

-8 yaşındaydı.

-Peki nasıl oldu. Yani, ölümü?

-Kardeşim Cihan doğuştan Mebius sendromu hastası. Yüz sinirleri çalışmıyor. Gözlerini kapatamıyordu. Güldüğü veya ağladığı anlaşılmıyordu. Çok fazla ameliyat geçirdi ve bedeni bunu kaldıramadı.

-Üzgünüm.

-Hayır üzülme. O artık cennette. Bol bol gülebilecek. Acı çekerek yaşamasındansa böylesi daha iyi.

-Kahvaltı harikaydı.

Birbirimize bakarak gülümsedik ve ayağa kalkıp masayı toplamaya başladık. Gözlerim yaşlarla doluyken bir gülümseme takınmak benim için çok zordu ki sahte insanlardan herzaman nefret etmişimdir.

DarmadağınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin