part 1

129K 874 1.2K
                                    

Beynimi şişiren alarmın sesiyle gözlerimi açtım. O kadar çok uyumuştum ki -dün öğlenden beri uyuyordum- gözlerimde çapaklar oluşmuştu.

Homurdanarak komidinimdeki hâlâ çalan alarmı kapattım ve tuvalete gitmek için ayağa kalktım.

Hızlı bir duş alıp dişlerimi fırçaladıktan sonra giyinmek için odama giderken annemin hâlâ bilgisayarın başında olduğunu gördüm.

"Anne, dünden beri çalışıyorsun. Artık bırak, en azından biraz mola ver. Sonra devam edersin. Hiç uyumamışsın bile."

dedim göz altlarındaki morluklara bakarak.

"Bu lanet olası makale bir türlü bitmedi, yarına yetiştirmem lazım. Laboratuvar kısmı tamam ama yazı kısmı beni çok zorluyor." dedi.

Annem ünlü sayılabilecek bir kimyagerdi. Saatlerce evimizin bodrumundaki laboratuvarda çalışır, deney yapar sonra da deneylerini yazıya aktarırdı.

Bu sıralar çok çalışıyordu çünkü önemli ve hastalıklara yardımcı olabilecek bir karışım<ilaç> bulmuştu, yani işe yarama olasılığı çok yüksekti.

Bunun hakkında bir makale yazıyordu ve Amerika'daki ünlü bir ilaç şirketine yazdığı makaleyi ve yaptığı karışımı sunacaktı. Onun için büyük bir fırsattı, hayallerini gerçekleştiriyordu.

Ben de elimden geldiğince anneme destek olmaya çalışıyordum fakat çok stres yapıyordu ve eğer olmazsa, kabul etmezlerse diye kaygılanıyordu.

Antidepresan kullanmaya başlamıştı. Elinden tutarak kalkmasına yardımcı oldum.

"Biraz uyusan kendine gelirsin. Hem bilgisayarın radyasyonundan bir süre uzak kalman iyi olur." dedim.

Yatak odasına girdik ve annemi çift kişilik koca yatağa yatırıp üstünü örttüm. Bana uzaktan öpücük atıp gözlerini kapattı, uykuya dalmasının çok süreceğini sanmıyordum zaten...


Evimiz 2 katlıydı, lüks bir sitede oturuyorduk. Evimiz bahçe katıydı çünkü annem bodrumu laboratuvar yapmak istemişti.

Annem ve ben, ikimiz yaşıyorduk. Babam ben 4 yaşındayken ölmüş, onu hiç hatırlamıyorum. Üzülsem de böylesi daha iyi bence.

Eğer ben daha büyükken ölseymiş onu hatırlar ve daha çok üzülürdüm. Babam avukatmış, çok başarılıymış annemin dediğine göre.

Liseden beri çıkıyorlarmış. Babamın ölümü annemi çok sarsmış haklıca.

Liseden beri aşık olduğu adam ölüyor ve 4 yaşındaki kızıyla baş başa kalıyor. Hayal bile edemem olduğu durumu.

Annem tanıdığım en güçlü kadın. Hepsinin üstesinden gelebilmesi harika bir şey.

Tabii hâlâ babamı hatırlayıp duygulanır. Özellikle ölüm yıldönümünde, 6 mart ah 6 mart! Ne karanlık bir günsün.

Babam öldükten sonra arkasında koca bir miras bırakmış. Annem o zamanlar pek bilindik bir kimyager değildi. Babamın arkasında bıraktığı para ile yepyeni bir laboratuvar yaptırdı ve daha çok çalışmaya başladı. Yaptığı her buluşun babamın sayesinde olduğunu söyler.

Ne kadar da güzel diyorum bazen. Babamın ölmüş olmasına rağmen annem ona hâlâ deliler gibi aşık.

Ben hiç aşık olacak mıyım acaba? Ya olamazsam? En korktuğum şeylerden biri bu. Aşık olamamak. Daha 16 yaşındayım ama, annemler 15 yaşında tanışmışlar.

Tanrı'nın bana da bir şans vereceğini düşünerek bu konuyu kafamdam çıkardım.

Okula gitmeliydim ahh. Odama girdim ve bornozumu çıkarıp iç çamaşırlarımı giydim.

Okul formasının dizimin 2 karış üstüne gelen eteğini ve beyaz gömleğimi giydim. Dizime gelen siyah çoraplarımı ve beyaz spor ayakkabılarımı da giydim ve tamamdı.

Her zaman hızlı giyinen biri olmuşumdur.

Spor çantamın içine mayomu, havlularımı, gözlüğümü, bonemi, tarağımı, şampuanlarımı, vücut jelimi ve günlük kıyafetlerimdem siyah bir şort ve beyaz düz bir tişört koyduktan sonra kapattım.

Okul çantamın içine de kitap, defter ve kalemliğimi koydum ve 2 çantamı da alıp mutfağa gittim.

Raftan aldığım kaseye mısır gevreği ve süt koyup yemeye başladım.


Okulum 'Harpack Koleji' çok meşhur bir okuldu. Sınavla veya bursla alıyordu. Ben hem sınavı geçmiş hem de spor bursu almıştım.

Okulumun en tanındığı özelliklerinden biri de yüzücülük eğitimiydi. Londra'daki en iyi yüzücülük eğitimini veriyordu.

Ben lisanslı yüzücüydüm. Yarışmalara da katılıyordum ve bir sürü madalyam, kupam vardı.

Okul derslerim  saat 7.30 da başlıyor ve 1 de bitiyordu. 1.20 de okulun yüzme salonuna gidiyordum ve yüzme çalışmaları başlıyordu. 3.30 da bitiyordu. Ondan sonra yıkanma, giyinme derken eve ancak 5 te geliyordum.

Gerçekten yoğun bir programım vardı. Buna rağmen derslerimde çok başarılı bir öğrenciydim.


Kahvaltımı bitirip evden çıktım. Okulum yürüyerek 15 dakikaydı ama bugün otobüse binmeyi tercih ettim.

Evimin biraz önündeki duraktan otobüse bindim. Bu saatte boş oluyordu.

Cam kenarına oturup kulaklığımı takıp Scary Love- The Neighbourhood dinlemeye başladım.

Okulum otobüsle 5 dakika sürdüğü için 1-2 şarkıda gelmiş oluyordum. Otobüsten indim.

Okulun bahçesinde her zamanki gibi popüler kızlar ve erkekler bir grup, inek öğrenciler bir grup, ezik kesim bir grup takılıyordu.

Bu olaydan nefret ediyordum, gruplaşmadan.

Kimseyi takmayarak sınıfa girdim ve en arkanın bir önüne, cam kenarına oturdum.

Okulda sadece 1 arkadaşım vardı, Emma.

2 yıl önce tanışmış olsak bile kısa sürede çok yakın olmuştuk. O yüzmede yoktu bu yüzden sadece okul dersleri sırasında görüşebiliyorduk ve tabi okuldan sonra.

Annesi ve babası sürekli Bulgaristan'daki ablasının yanına gidiyorlardı bu sayede evleri hep boş oluyordu. Onlarda kalıp pijama partisi yapıyorduk ve çok eğleniyorduk.


İlk ders matematikti. Ne kadar sevmesem de dinlemek zorundaydım çünkü Bay Patrick'in sınavları çok zor oluyordu.

Dersin yarısı bitmişti ve sınıfın yarısı uyuyordu. Birden kapının çalmasıyla herkes doğruldu. Gelen Emma idi.

Bay Patrick'ten özür dileyip yanıma oturdu.

"Emma! Nerelerdeydin? Dersin yarısı bitti bile. Bu dersin ne kadar önemli olduğunu bilmiyor musun? Sınav çok zor olacak." dedim.

"Of Alice, inekliği bırak! Süper haberlerim var, ondan geç kaldım. Okula yeni bir öğretmen gelmiş. 23 yaşında ve erkek. Amigo kızları onu görmüş ve hepsinin ağızı öyle bir sulanmış ki! Çok yakışıklıymış diyorlar. Acaba ne öğretmeni? Umarım matematiktir. Kel Patrick'ten kurtulmuş oluruz."

dedi ve kıkırdadı belli etmeden.

"Ugh, amigo kızlar işte, akılları hep böyle şeylere çalışır zaten. O bir öğretmen, sanki öğrencileriyle çıkar. Böyle bir şeyin düşüncesi bile çok saçma."

dedim göz devirerek.

"Bilemiyorum Alice ama gerçekten çok yakışıklıymış. Adamın tipini o kadar merak ettim ki, çatlayacağım. Ders bir an önce bitse çok iyi olur."

dedi ve arkasına yaslandı.

Okulun popüler kızlarının işleri güçleri hep bu tarz şeyler olurdu zaten, en popüler çocukla yatmak, koca havuzlu evinde parti vermek,...

Şimdi de bir öğretmenin peşinden mi koşturacaklardı, ah Tanrım, iyi ki beni öyle yaratmamışsın.

Devamı gelecek

Oh, daddy Ø daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin