Şu kısacık ömrümde öğrendiğim şeylerden birisi de zamanın ilaç olmadığı. Zamanın alıştırmaktan başka bir şey yaptığı yok, insanlar her ne kadar buna 'zaman geçiriyor' desede. Aksine zaman öldürüyor, yavaş yavaş siz iyileşmeyi umarken o yaralarınızı içten kanatıyor, siz ise iyikeştiniz zannediyorsunuz ta ki geçmişten bir anı kalbinizi, hafızanızı yokladığında. İşte o an anlıyorsunuz zamanın bir işe yaramadığını sadece bir şeylerin üzerini kapattığını. Oysa ki iyileştiren tek şey sevgidir insanı ya da kendisi, bu iki şeyden başka hiçbir iyileştiremiyor sizi ve o haberiniz olmadan oluk oluk kanayan yaranızı.
Bu döngü hep böyle sürüyor ve siz hep en başa dönüyorsunuz kimi zaman daha da kötü oluyor yaralarınız.
Sonrasında tüm inancınız, hayata dair umutlarınız, gözlerinizdeki ışıltıyı kaybediyorsunuz, kalbiniz sadece yargı dağıtıyor, birisi ufacık bir şey yapsa hiç umursamadan kırıyorsunuz, sanki kırılmanın nasıl bir his olduğunu bilmiyormuşsunuz gibi. Sonra birileri geliyor yaralarınızı sarmak istiyor ama duvarlarınız buna izin vermiyor. Oluşması zor oluşmuştu o duvarların ama yıkılması daha da zor. Çünkü her tuğlanın arasında acılarınızdan bir parça var, sizden bir parça var. Ama şunu da biliyorum ki bir gün o tuğlaların arasında acılarınızı gören birisi o duvarları aşacak. Yaralarınızın kanaması duracak yavaş yavaş o giden ışıltıyı tekrar gözlerinize yerleştirecek. Hayatı hep suçluyoruz ama hayat bize güzel şeylerde veriyor..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavipansehir
PoetryGaripliğim hep üzerime sinmiş olarak yıllardır duruyor. Ben bu dünyaya ait değilim bunu öyle iyi biliyorum ki, daha çocukken farketmiştim bunu.Şimdi ise kendime bir dünya kurdum o dünyada hayata tutunuyorum. Tutunduğum bu hayatın en güzel yanı ise k...