1/ "lütfen... Çok korkuyorum!"

827 88 6
                                    










Gözlerimi, çalan teneffüs sesiyle araladım. Yine uykuya dalmıştım. Yine uyumuştum. Her zamanki gibi

Beynimde hocanın 'çıkabilirsiniz' sesi yankılanırken ağrıyan başımı zar zor masadan kaldırmayı hedefliyordum...

Fazla uyumuştum. Gözlerim bulanıklaşmıştı. Karşımda dikilen kişiyi daha net görebilmek adına, gözlerimi ovdum...

"Hey, senin her ders uyuman sinirlerimi bozuyor, anlıyor musun beni."

Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Çektiklerim yüzünden, uyurken bile rahat bırakmıyorlardı...

Ellerini masanın iki yanına koymuş, ve gözlerini bana kenetlemişti.
Güzel gözlerini.
sinirle bakıyordu gözlerime, içinde olan nefreti seziyordum. Ona karşı bir yanlışım olmadan. Yada olmuşmuydu istemeden.

"Kantine iniyorum..."

Bundan ima ettiği şey onunla gitmemdi, ağır bir şekilde sınıftan çıkışını izledim. Gitmek istemiyordum yanına, yine benimle oynayacaktı, yine rezil edecekti beni. Yine kırılacaktım ve ölmeyi dileyecektim.

Sahi neden onun istediklerini yapıyordum, neden istediklerini yapma zorunluluğu geliyordu. Yapmak zorunda değildimki

Onu daha fazla bekletemezdim...
Bana yapacaklarını biliyordum eğer yanına inmessem. Bana her gün olduğu gibi bu günüde lanet edecekti.

Kantine inmeden önce yavaş adımlarımı tuvalete doğru sürükledim.
Etraftakilerin benimle alakalı söylediği çirkin sözler kulağıma doluyordu.

"Günaydın, park Sürtük Jimin"

"Bu gece yatağıma gelmek ister misin? Jiminie "

"Hey, ayılmak için kahve içmelisin..."

Yüzümü onlar tarafına çevirmiyordum. Çeviremiyordum...
Lavabo ya girip, ayılmak adına yüzümü yıkadım. Su deyen suratım, suyun soğuklundan gerilmişti... Gözlerimi açıp aynaya baktım. 'Ben bunları hakedecek ne yaptım?' çökmüş hissediyordum. Çökmüştüm...
Bu sefer sırtımı duvara dayayıp yere çökmüştüm.

Birkaç saniye düşündüm. Öylece düşündüm. Ama çalan zil sesiyle korkup hemen ayağa kalktım. Etrafta dört dönüyordum, kantine inmemiştim... korkuyordum.

Sınıfa gitmedim. Biraz bekledim. Derse girmesem olur muydu?

Yavaş adımlarını sınıfa yönelttim. Kapıya yavaş bir şekilde vurdum.

"Gir!"

Komutla kapıyı açtım
Ve içeri girdim.

"Yerine geç, park jimin"

Seviyordum... Edebiyat öğretmeni beni zorlamıyordu. Belkide geçmişimden dolayıydı. Ama beni en iyi anlayan oydu.

Yerime oturduğum an sıramın üstüne atılan kağıttan irkilip, gelen yöne baktım.
Oydu. Jungkook, elime değen kağıdı yavaşça kavradım. İçimden oflayarak buruşuk kağıdı açtım.

'sana gelmeni söylemiştim park... Çıkışta, arka bahçede beni beklemessen yarın olacaklardan sorumlu değilim'

Kağıdı avucumun içine alıp tekrardan buruşturdum.

dersin bitmesini istemiyordum...

Çıkış sesiyle irkilmiştim. Gözlerim jungkooku bulmuştu. Neden benimle uğraşıyordu?
Çantasını tek omzuna alıp sınıftan dışarı çıkmıştı.

Vakit kaybetmeden sıranın üstündeki kitapları çantama tıktım, yavaş adımlarla çıktım sınıftan ve yavaş adımlarla arka bahçeye ilerledim.
Arka bahçeye vardığımda, kimseyi görememiştim ortalıkta.
Biraz bekleme kararı aldım, ancak bir ses duymuştum. Jungkookun sesi

"İçeri gel... Hemen!"

Sesi depodan geliyordu, korkak adımlarımı depoya doğru attım. İçerisi karanlık ve pisti.
Kimseyi görmüyordum...

"N-nerdesin?"

Demir kapının sertçe kapanma sesi ve ardından kilit sesini duymuştum.

"Seni ahmak, sabaha kadar kalda aklın başına gelsin"

Ellerim hızla demir kapının kollarını bulmuştu. Beni bu karanlık depoya kilitlenmişti...
Gözyaşlarımı tutamadım, korkuyordum karanlıktan çok korkuyorum. bağırmaya başlamıştım..

"JUNGKOOK! J-JUNGKOOK YALVARIRIM AÇ... Lütfen, çok korkuyorum"

Demir kapıya vuruyordum.lakin beni duyan yoktu.
Burası, kötü kokuyordu ve hiç olmadığı kadar tozluydu. toza alerjim vardı.

Kapıya sırtımı dayayarak çöktüm. Yorulmuştum. Ağlamaktan gözlerim kıpkırmızı olmuştu...
Tozdan dolayı iyi bir şekilde nefes alamıyordum.

Yavaş bir sekilde gözlerimin kapandığını hissediyordum.

Vücudumun yere yığılışı...
Ve suratımın tozlu betona değişi...






           |ꜰᴇʟɪᴄɪᴅᴀᴅᴇ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin