?/january/1996

553 67 64
                                    

Ocak 1996, muhtemelen—


Albus—

Elli yıl. Bu boktan çöplükte elli yıl geçirdim. Ve tüm bu zaman boyunca, sen—sen dahil kimse bana şeker yollamadı. Sadece kokusu bile neşeden titrememe sebep oldu. Hayatımda tattığım en olağanüstü şeydi.

Elli yıl. Vücudum yaralarla kaplı bir kemik torbasına döndü, bir zamanlar nasıl güzel olabildiğimi zar zor hatırlıyorum. Hayatta kalan son mahkumum. Gardiyanlar terk etti. Yaşlı bir ev cini parmaklıkların arasından her gün yemek veriyor. Saatimdeki tılsımlar bile solmaya başladı. Kolları sallanıyor, takvimi neredeyse öldü. Tahminimce baykuşlar buradan Hogwarts'a üç günde uçuyor. Belki, bugünlerde daha fazladır, değil mi? Dünya git gide benim altımda genişliyor mu? Bu yüzden mi her şeyden çok uzaklaştım? Güneş tam olması gereken yerde, yani ocak ayında olmalıyız.

Sanırım senin için artık kulaktan başka bir şey değilim. Yine mi Noel zamanı, İspanyol şarabını yudumlarken, gözün yaşlı, aşk dolu mektuplar yazıyorsun, Albus? Bir ileri, bir geri gidiyoruz, ileri & geri. El yazın bile değişmedi. Parşömenlerim bitmek üzere. Mektup arkadaşlarımın çoğu öldü. Buradaki kitapların hepsini onlarca kez okudum. Farz ediyorum ki Fawkes hala oradadır, tıpkı her zaman olduğu gibi.

Artık uyumaya bile zahmet etmiyorum. Gertrude'u delirmişken okuduğumda, biraz da olsa anlıyorum. Bir kelime, iki hece. Beni dinle.

Yazık sana Albus. Artık sana kızgın bile değilim. Scheisse, hatta neredeyse senin için üzülüyorum. Asla çocuğun olmadı, değil mi? Asla evlenmedim, asla bir düzen kurmadın. Yalnızca Onu ve Potter çocuğunu da yanına alıp öleceksin; ardından sadece güzel bir kuş şakıması & bir paket şeker bırakacaksın.

Ama bu seninle bir ortak yönümüzün olduğunu gösterir. Sen ve ben—birbirimizden daha iyi insanlara aşık olduk, ve bu işi berbat ettik. O düelloyu kazanmana izin verdim çünkü beni kurtaracağını düşündüm, seni hain piç, ancak sen beni burada çürümeye bıraktın. Biliyorum, artık o çocuk dışında hiç kimseyi önemsemiyorsun. Ama beni asla yıkamazsın. Beni asla yıkamayacaksın.

Çok yaşlanıyoruz. Yel değirmenlerinin olduğu bir önceki yüzyıla aitiz, Albus, biz mükemmelliğin sorumlulukla tartılmadığı, yılların güzelliğimizi bozmadığı o başlangıca aitiz; sonuçların bizi yıkmadan öncesine.

Seni düşünmeyi bıraktım, özellikle geçmişimizi. Her şeyi düşünmeyi bırakmaya çalıştım, gerçekten. Sadece hücremde ileri & geri gidiyorum. Kapının ötesindeki kelimeler. Üçgen, çember ve bir çizgi.

Haklısın. Bir çocuk, en azından, güzel bir hayata devam etmeli. Bizimki uzun, uzun yıllar boyunca mahvoldu.

thirty-five owls | grindeldore epistolary (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin