Bu ne şimdi? Hey okuyucu oraya gideceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Açıkçası; umrumda değil ve merak etmiyorum. Yani kafamda soru işaretleri içerisinde oraya gidip gerçek aşkımı falan bulacağımı beklemedin umarım.Filmimi bırakıp kendi numarasından mesaj atmaya tenezzül bile etmeyen, gizli tavırlar takınan birini ciddiye falan da almayacağım. Bu salaklık olurdu.
Telefonun sesiyle irkildim.
Ateş arıyor...
Rehberimdeki adını "takıntılı manyak" olarak değiştirmeliyim.
"Ehehe şey Gece, N'haber?
"İyi."
"Bende."
"Ne güzel. Niye aradın?"
O kadar duygusuz konuşuyorum ki.
"Neden gelmedin?"
"Ne?'
"Şey hani ben gizli numaradan mesaj atmıştım. Neden gelmedin?"
"Niye gizli?"
"Gelmezdin. Belki böyle merak eder ve gelirsin diye düşünmüştüm."
"Aptal oyunlara ayıracak vaktim yok."
Yüzüne kapadım. Bilmiyorum belki de böyle yapmalıydım. Neden yaptım ki... İçimde iki insan var ve birbirlerini yiyip bitiriyorlar. Biri iyilikten yana, biri tam tersi. Uzun zamandır kendimde kötü olanı görüyorum ve...
"Özür dilerim, neden böyle olduğunu bilmiyorum... Senin bana söylemek istediğin şey neydi?"
"Hiç. Sadece aptal bir oyun oynuyordum ve bunu bitiriyorum. Senin gibi birine aşık olmak, dünyanın en aptalca oyunuydu."
Heyy hayır böyle olmamalıydı. Asla olmamalıydı ve bu cevabı veren Ateş olamaz... Belki de onu yanlış tanıdım ya da herneyse onu altüst ettim ve... Çok kötü hissediyorum...
Uzun zaman sonrasında ilk defa ağladım ve nasıl bir duygu olduğunu unutmuşum. Gözyaşlarımın yavaşça aşağıya akarken sanki boynumu sıkıyorlarmış gibi nefes alamamam, kalbimin sanki göğüs kafesim tarafından sıkılması ve hissettiğim ağrı...ve yalnızlıktan sarılacak birini bulamayıncaki acı ve çaresizlik...
Tek başıma olmuyordu ve odanın duvarlarının üstüme geldiğini hissettiğimde nefesim daralmaya başlamıştı. Bunca zamandır yüzümdeki gülüşün arkasındaki acı, şimdi "artık yeter" diye bağırıyordu ve bu sesi ailem susturamazdı. Telefonumu karıştırdığımda samimi olduğum bir tane bile kız kankam yoktu ve senin de bildiğin gibi o rehberde yanımda olacak tek bir kişi vardı...
"K-kuzey gel"
"Kanka ne oldu?"
"Gel"
"Lan sen ağlıyor musun?! Geliyorum.
Kapı çaldığında hâlâ kötüydüm. Kuzey karışımda kendi dilince "ne oluyor lan" bakışıyla bana baktığında ona sadece sarıldım. O an hissettiğim şey içimdeki kötüyü belki bir an için olsa bile sildi, beraberinde onca kötü duyguyu da... O an Kuzey'i tanıdığım için kendimi gerçekten şanslı hissettim. Dedim ya; bu sır bizi birbirimize bağladı ve aramızdaki bağ bir sırdan da fazlası. En azından benim için. İyi ki o adamı öldürmüşüm diyebilecek kadar seviyorum onu. O an onun orada olması, hayatımdaki en güzel tesadüftü.
Konuşmadan bir süre o şekilde kaldık. Sessizlik çok şey anlatıyordu ama en sonunda bozuldu.
"Korktum kızım ya"
Sadece tebessüm ettim. Vatoz balığı gibi beline yapışmıştım ve her ne kadar istemesemde bıraktım.
"Anlat ne oldu?"
Sessizlik.
"Kim üzdü seni?"
Sessizlik.
"Kanka konuşsana."
Sessizlik.
"Bak korkuyorum."
Güldüm, o da güldü. Şuan çok salak görünmemiz umrumda değil. Seviyorum onu, kankam benim...
~Kuzey'in ağzından...~
Yeni sevgilimim yanındaydım ve telefonum çaldı. Arayan Gece olduğu için tabii ki açtım. Sesi baya kötü geliyordu ve galiba o günden "malûm gece"'den beri ilk kez bu kadar korktum. Sevgilimi bıraktım (eve falan değil direkt oraya bıraktım) ve gittim. Ayrılmak isterse hiç takmam, birisi gider birisi gelir.
Kapıyı çaldığımda karşımda Gece duruyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmış halde bana bakıyordu. Ona ne olduğunu soracaktım ama sarılmasıyla vazgeçtim. O bana sarıldığı an, içimde bir şeylerin acıdığını hissettim. Vicdan azabı çekiyorum ve o bana bağlandıkça bu daha da artıyor. Sırrımız değil; sırrım. Ve Gece benim sırrımı öğrendiğinde aramızda belki de en ufak bir bağ kalmayacak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKARLI P*Ç
Teen FictionAşağıyı işaret ettiğinde göz yaşlarıma hakim olamadım ve titremeye başladım... Yerde bir ceset, kanlar içerisinde yatıyordu... Fikir; Nehir Doldurur Yazar; Sude Şeker Hem gerilim hem mizah dolu bir kitaptır. Umarım beğenirsin ^^