bir'

3.7K 434 170
                                    

"Sadece yirmi dakika." diyerek odanın kapısını açtı genç kız. Geriye çekilerek oğlanın içeri geçmesine izin verdikten sonra eliyle kolundaki saatini göstererek, kapıyı yavaşça kapattı.

Oğlan, arkasında ki kapının kapanmasının ardından, derin bir nefes alarak yatağın hemen sağında duran koltuğa ilerledi. Gergindi, ilk kez gelmiyordu elbette ama, ilk kez konuşacaktı. Gözlerini boş duvarlardan ayırarak, kendisini süzen adama çevirdi. 

"Merhaba?" dedi pürüzlü çıkan sesiyle. Bir kaç kez öksürüp sesini düzelttikten sonra, ellerini dizlerine koyarak devam etti. "Buraya konuşmak için geldim." , parmaklarıyla oynadığı vakit ; "Aslına bakarsan, sana bir öykü anlatacağım." diyerek devam etti sözlerine.

"Bu, bir gece yarısı salıncakta asılı bulunan çocuğun öyküsü."

Bakışlarını yerden kaldırmadan, üstünde ki ceketi çıkarttı ve kucağına bırakarak, yutkundu. "Bundan tam otuz beş sene önce, ilk kez mor salıncak kurulmuş o mahalleye.  Herkes şaşırmış, çünkü kimse daha önce görmemiş böyle bir şey. Çocuklar sıra olmamış önünde, büyükler itmemiş küçükleri, kahkahalar atılmamış hiç. Boynu bükük kalmış mor salıncağın, sevilmemiş hiç. Günler günleri kovalamış, aylar geçmiş, biri taşınmış o sene mahalleye. Pek de bir şen şakrak çocukmuş, saçlarını hep öne atar, hep kot pantalon giyermiş. İlk o binmiş mor salıncağa, son binen de o olmuş."

Tekrar yutkunmak için kesti sözlerini, boğazı kurumuştu, yanında ki şişeden bir yudum aldıktan sonra bekledi ve kendisini sessizce dinleyen adamı izleyerek devam etti.

"Kimsenin parkta olmadığı vakitlerde doya doya binmiş salıncağa, yalnızmış hep. Fakat bir gün biri gelmiş, tıpkı onun gibi binmiş mor salıncağa, üstelik yadırgamamış bu durumu. Şaşırmış birazcık, çünkü garip biriymiş. Gülüyormuş ama ağlıyormuş da. Bazen konuşuyor, bazen hep susuyormuş. Yanyana bir saat durduktan sonra sessizce kalkıp gidiyormuş, ve ertesi gün yine aynı saatte gelip sallanıyormuş."

Durdu tekrar genç oğlan, ama bu sefer yutkunmak için değil, gözlerini silmek için. Karşısındaki adama farkettirmeden elini siper etti yağmurlarına, bekledi ve içli içli nefes soluyarak gözlerini açtı. Tepkisiz suratıyla duvarları izliyordu yataktaki adam. Duysa bile anlıyormuş gibi değildi, fakat yine de durmayacaktı. Kilit vurduğu acılarını bugün anlatacaktı.

"Bir gün yine ikisinin sallandığı vakit, dayanamamış neşeli olan. Kafasını ona döndürerek, rüzgarın hafifçe dağıttığı saçlarının arasından bakmış diğer çocuğa. Konuşmak istemiş ama ters teper diye korktuğundan sessiz kalmış. Omuzlarını düşürerek önüne dönerken, diğer çocuk da ona dönmüş ve; "Senden hoşlanıyorum ama sen aptalsın." diyivermiş bir çırpıda. Sonra da koşar adım çıkıp gitmiş parktan. Neşeli olan duyduğu kelimelerle, adeta yerine mıhlanırken, ilk kez böylesine atan kalbini iki eliyle tutarak ağlamış. Neden ağladığını bilmiyormuş, fakat esmer olanı üzdüğünü farkettiği her saniye gözyaşları sel oluyormuş."

"Ertesi gün.." dedi genç oğlan ve derince soluklanarak kolunda ki saatine baktı. Az bir süresi kalmıştı fakat gitmek istemiyordu. İlk kez bir yere ait hissediyordu kendini. Fakat istemese bile gidecekti, bunu biliyordu ve bu yüzden saniyeleri dahi harcamak istemeyerek devam etti anlatmaya.
"... gelmemiş esmer olan."

"Salıncak beklemiş onu, hafif esen rüzgar beklemiş, ama en çok neşeli çocuk beklemiş. Sırf gelir de göremez diye çok yükseğe bile sallanmamış o gün. Fakat dedim ya, gelmemiş beklediği. Hem de üç gün. Dördüncü gün ise, yine akşam rüzgarının suratına çarptığı an, sokak lambalarının altında yürüye yürüye gelmiş. Hiç konuşmadan salıncağa oturmuş ve ağır ağır sallanmaya başlamış. Hızlı hızlı atan kalbini duymuş genç olan ve gülümsemiş büyükçe. Sonra ilk kez kendi salıncağından kalkarak, esmerin arkasına geçmiş ve güçlüce itmiş onu. Esmerin şaşıran suratı ve ipleri yakalaması onu ürkütsede, durmamış ve en yukarı çıkana kadar itmiş. Göğsü yıldızlara değecek kadar yakın olduğu zaman; "Bu aptal da senden hoşlanıyor." diyerek bağırmış. Neşeli olan utandığından susarken, esmer duyduklarını anlamaya çalışıyormuş. Sonunda kendine geldiğinde, boşluğa düşen ayakları ile sallanmayı durdurarak, büyük salıncakta yana kayarak beklemiş."

Saatin dolmasına son üç dakika kala, cümleleri aklında toparladı ve ceketi omuzlarına bırakırken devam etti.

"Neşeli oğlan, kendisi için bırakılan yere oturduğunda, esmer iki ipi de tutmuş ve çok da hızlı olmayan şekilde sallamış. Gülücükleri geceye karışırken, ay şahit olmuş sevgilerine, yıldızlar onlar için kaymış. Ve esmer olan yanında ki oğlana bakarken, en büyük dileğini dilemiş.."

"... Sen hiç gitme benden ve mor salıncak hiç durmasın."











Sizi seviyorum♡

mor salıncak' /namseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin