beş'

1.6K 298 305
                                    


"İlk kez mutlu geçirdikleri gecenin ardından, sabah ilk ışıklarını vurduğu gibi sevdiğinin elini sıkı sıkı tutarak kiliseye koşmuş esmer. İçinde ki heyecan dudaklarına yansıyor ve yol boyu gülüp duruyormuş. Neşeli olan da ondan farksız değilmiş hani, yüreği bir kuş misali çırpınırken avuçlarında ki papatyalara iç çekerek bakıyormuş. Yüzük onun için metal bir aksesuar'dan başka bir şey değilmiş, ama sevdiğinin gönlünden kopup gelen şu papatyalar, dünya neyse o da oymuş. Az sürmüş yolları, insanların arasından sıyrılarak kiliseye ilerlemişler. Papaz onları gördüğü gibi gülümseyerek yanlarına gelmiş. Heyecanlarını o bile hissediyormuş, anlamış niyetlerini, kafasını yavaşça sallamış ve omuzlarını sıvazlamış. "Geçin şöyle, ben geliyorum." demiş. Esmer giden papazın ardından, sevdiğini iyice çekmiş kendine ve az sonra yeminlerini edeceklerini yere götürmüş. Onlar heyecan içinde beklerken, papaz da az biraz sonra gelmiş yanlarına. Önlerinden geçip yüksek basamağa çıkmış ve hafif öksürdükten sonra sözlerine; "Bugün bu kilise iki aşık gencin en mutlu anına şahit olacak." diye başlamış. Neşeli oğlan daha şimdiden ıslanan yanaklarını elinin tersiyle silecekken, ondan önce başka bir el avuçlamış incilerini ve yavaşça silmiş."

"Papaz yeminlerini etmeleri için sözü ikisine bırakırken esmer olan derin bir nefes almış. "Ben Namjoon, cebinde papatyalar, göğsünde nefesini saklayan aşık bir gencim. Pek beceremem konuşmayı, fakat sana bakınca kelimeler şiir olup dökülüyor dudaklarımdan. Gerçi hiçbir şiir senin kadar güzel olamaz ya. Hoseok, can'içim, sevgilim, çocukluğum, her şeyim. Seni tanımak, sana aşık olmak şu hayatta yaptığım tek doğru. Beni tamamladın, yuva kurdun soluma da, soluğuma da. Söz veriyorum sana, her zaman bi'nefeslik uzağında olacağım. Sana sırtımı döndüğüm tek an, yatağımız olacak, onda da beş saniye sonra geri döneceğim. Attığın her adımda, gittiğin her yolda seni tutan da, çeken de ben olacağım. Sana söz, sen bizi ayırana dek seveceğim seni. Sana söz can'içim, seni ömrünün sonuna kadar koruyacağım."

"Esmer susup, tebessüm ettiği sırada, neşeli oğlan da gözlerini kapatıp dudaklarını aralamış. "Ben Hoseok, parmağımda papatyamı, yüreğimde yuvamı taşıyan bir çocuğum. Senin aksine konuşmayı çok severim, fakat şairini bulmuş bir şiirken konuşmak pek de anlamlı gelmiyor. Namjoon, hayatım, sevgilim, canım, nefesim, her şeyim. O gün, o parkta seni gördüğümde, anlamıştım gözlerinin beni yangına çekeceğini. Koştum bende, koştum ve ulaştım sana. Yuva yaptım soluna, soluğuna. Sana söz veriyorum, her zaman bi' nefeslik uzağımda olacaksın, sırtını bana bir tek yatağımızda döneceksin ve bende beş saniye içinde seni geri çevireceğim. Sana söz, ben değil, Tanrı bizi ayırana dek seni seveceğim. Sana söz sevgilim, ömrünün sonuna kadar yanında olacağım."

"Papaz, yeminlerini bitiren gençlere gülümseyip; "Eşini öpebilirsin artık." demiş ve evliliklerini tamamladıkları gençlerin yanından ayrılmış. Esmer yavaşça, titreyen elleriyle uzanmış sevdiğinin yüzüne. Alnına düşen kahverengi perçemleri parmaklarıyla hafifçe geri itmiş. Dudakları arasından kaçan titrek bir nefesle yaklaşmış ve alnına sıcacık bir öpücük kondurmuş. İki yanında öylece duran ellerini kaldırmış neşeli oğlan da, ağır ağır sırtına götürmüş, yeni yeni uzamaya başlamış olan saç diplerini usulca okşamış. Esmer çektiği dudaklarını, satırlarca şiir yazabileceği kadar naif olan gözlerine değdirmiş sonrasında. İki göz kapağının, her bir kirpiğini öperken, sevdiğini fısıldamış."

Genç oğlan artık sona yaklaştığı öyküsünü büyük bir sabırla anlatmaya devam ediyordu. O anlatırken kenarda ki sandalyeye dizilmiş olan hemşireler de ellerinden hiç eksik etmedikleri peçeteleri ile dinliyorlardı.

"Neşeli oğlanın içi titremiş, kalbi kuş olup da uçmuş gitmiş esmerinin avuçlarına. Göz kapaklarına değen sıcak nefesler ruhunu söküp alıyormuş. Ensesinde tuttuğu ellerini saçlarından, yüzüne getirmiş yavaşça. Esmeri gözlerini öperken, o da ıslanan yanaklarını silmiş, kendi avucuna hapsetmiş her bir inciyi. Bir kaç dakikanın sonunda geri çekilmiş esmer, ağladığının farkına bile o an varmış. Yanaklarında gezinen parmakları tutup öpmüş uzunca. Sonra bir gülümseme peydah olmuş yüzlerinde, ellerini sıkıca sarmışlar birbirlerine ve esmer önündeki yüze biraz daha yaklaşırken; "Öpeyim mi?" diye fısıldamış. "

mor salıncak' /namseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin