"Hoşgeldin." dedi hemşirelerden bir kaçı hastaneye giriş yapan çocuğa. Genç oğlan başıyla selam verdikten sonra, ezberlediği koridorları geçerek odaya ilerledi. Onu da aynı şekilde takip eden misafirleri farkettiğinde, hafifçe gülümsedi ve odanın kapısını açarak içeri girdi. "Biz geldik." dedi bozmadığı tebessümü ile. Fakat onların aksine yataktaki beden hüznü ağırlıyordu gözlerinde. Genç oğlan bir şeyler olduğunu anladığında, yanında ki hemşirelere döndü ve ortamın havası daha da soğumadan, önceki gün kaldığı yerden devam etmeye karar verdi."Durmamı istersen, dururum." dedikten sonra boğazını temizledi ve başladı.
"Geceyi geçirdikleri o sokağın sabahında, arkalarında bir yıkım bırakarak giden adamların ardından, neşeli oğlan elini ağzına kapatıp, sessiz olmaya çalışarak, yerde öylece yatan esmeri'ne koşmuş. Üstü başı paramparça, vücudu mor'ların en koyusunu misafir ederken, kendi üstünde ki ceketi çıkarıp, titreyen bedene örtmüş. "Can'içim," demiş esmer, gelen sevdiğini kokusundan tanırken. "Yorma kendini n'olur." diye susturmaya çalışmış neşeli oğlan. Fakat esmer gücünün yeteceği şekilde konuşmuş. "İyisin değil mi?" Usulca kafasını sallamış neşeli oğlan, içi kor kor alev alırken, dışı sessiz kalmış. "Ya sana kıysalardı, ya kırsalardı kanatlarını, n'apardım ben Hoseok, n'apardım can'sızım?" Esmer olan kısık sesiyle konuşmuş, ancak öyle yaralamış ki sözleri neşeli oğlanı, bağırsa böyle olmazmış. "Sana kıydılar, senin kanatlarını kırmadılar mı?" demiş esmer'in ellerini sıkı sıkı tutarak. "Benim kanatlarım sensin papatya.." Esmer vücudunda ki tüm acıyı yok sayarak, sevdiğini göğsüne çekmiş ve görmediğinden emin olduğu ilk saniyeden gözyaşları saçlarını ıslatmış. Geceden beri tuttuğu çığlıkları, iki dudağı arasından çıkıp, her bir saç teline yayılmış. "
Hemşirelerin sesli hıçkırıkları ve yataktan gelen kesik nefes sesleri ortamda duyulan tek sesmiş. "Devam et, lütfen." demiş ve peçetesini gözüne bastırmış bir hemşire. Genç oğlan kafasını sallayıp, dakikalardır zorla hapsettiği incilerini akıtmış.
"Zor bela çıkmışlar o sokaktan, buldukları ilk pastaneye girerek, yardım istemişler. Yaşlı bir amcaymış oranın sahibi de, pek de bir insaflıymış. İnsanlardan rahatsız olmasınlar diye arka tarafa taşımış onları ve kendi kazaklarından birini vermiş esmer'e. Neşeli oğlan ağlayarak, üstünde ki zaten paramparça olmuş kıyafetleri tek seferde çıkarmış. Vücudunda ki morlukları gördüğünde, aklına dün gece geliyor ve ağlaması daha da şiddetleniyormuş. "Ağlama." demiş esmer fakat yaşadıkları zormuş, bunu en iyi de o bilirmiş. "Çok acıyor mu?" diye sormuş neşeli oğlan yaraların üstünde parmaklarını gezdirerek. "
"Hiç böyle hayal etmemiş o, esmerine ilk dokunuşunun, tenini ilk hissedişinin böyle olmasını hiç istememiş. "Acıyordu, ama sen dokununca hepsi geçti." demiş esmer olan da buruk bir gülümsemeyle. Geçmiyormuş, fakat bunu sevdiğinin bilmesine gerek yokmuş. Yavaş bir şekilde eğilmiş neşeli oğlan ve tam göğsünün ortasında ki morluktan uzunca öpmüş, çok uzunca. "Affet." demiş esmer kırıklığı, acıyı taşıyan sesiyle. "Senden önce başkaları değdi tenime, affet can'içim." Neşeli oğlan, dudakları teniyle buluştuğu her saniye bir hıçkırık bırakmış. "Asıl sen affet." demiş. "Benden önce başkaları dokunduğu için, asıl sen beni affet!" diye bağırmış ve susmuşlar ikisi de o dakikadan sonra, esmer kapatmak için zorladığı dudaklarını, boğazından gelen acı çığlık için açmış ve hiç durmamış."
Genç oğlan yataktaki kıpırdanmalar arttığında dolu gözlerini o tarafa çevirmiş ve ilk kez yere değil de tam ona bakarken ağlamış.
"Esmer içtiği sıcak kahvenin etkisiyle mayışırken, neşeli oğlan da üstünü sıkı sıkı örtmüş ve arka tarafta onları gülümseyerek izleyen adama ilerlemiş. "Gel şöyle." demiş eliyle yanını işaret ederek. Neşeli oğlan birazcık çekinerek ilerlemiş ve yanına oturmuş. "Oğlum, ne oldu size? Ne sizi bu hale getirdi?" diye sormuş adam. Dudaklarını birbirine bastırmış ve gelen ağlama isteğini geri göndererek yutkunmuş. "Biz dün sabah geldik buraya, birlikte kaçtık. Akşama kadar gezdik, dolaştık fakat akşam olup dışarda kalınca, bir yer bulmak istedik. Yemin ederim tek amacımız sıcak bir yuvaydı. Elimi tuttu sıkıca ve bilmeden girdik o sokağa. "
"Neşeli oğlan titreyen ellerini bacakları arasına saklamış ve hemen ardından tüm vücudu titremeye başlamış. "Çok bağırdı, yalvardı onlara. Bana dokunmasınlar diye kendini öne attı. "Kaç." dedi bana hepsi onun üstüne giderken. "Kaç can'içim." diye fısıldadı gözlerime bakarak. Kaçamadım. Bulduğum ilk duvarın arkasına saklandım. Kaçmak için çaba göstermedi, sessiz kaldı. Fakat öyle çok ağladı ki, yüreğini hissettim ben. Durmadılar. İğrenç ellerini sürdüler ona. Sonra da bırakıp gittiler. Biliyor musun?" demiş ve burnunu çekerek yaşlı adama dönmüş. "O halde bile bana iyi misin dedi. Beni düşündü. Halbuki gece boyu onlara maruz kalan o iken, o beni sordu. Şimdi ben nasıl dayanayım? Söyleyin bana, avuçlarında hayat bulduğum bu adamın, kendini heba etmesine nasıl dayanayım?" Bu son damla olmuş iki taraf içinde, yaşlı adam ağlayan çocuğu göğsüne çekmiş ve saçlarını öperek; "Geçecek." demiş. "Sana söz veriyorum evlat, bu günler de geçecek."
Hemşireler artık sessiz olmayı bile umursamadan, ağlamaya başladıklarında, yataktaki adam hepsine tek tek baktı ve içinde olduğu duruma bir anlam vermeye çalıştı. Zorladı kendini fakat bulamadı, önüne dönecekken gözü genç oğlana çarptığında, kalbinde amansız bir ağrı hissetti. Yorumlamadı bunu, istemedi ve kafasını sallayarak önüne döndü.
"Saatler geçmiş, neşeli oğlan ilk kez hissettiği baba şefkatini ruhuna kazımış ve minnettar bakışlarını yaşlı adama çevirmiş. Bu sırada esmer olan yavaşça kendine geldiğinde dudaklarından sadece: "Can'içim." lafı çıkmış. Ne bir su, ne de başka bir şey. İhtiyacı olan tek şey sevdiğiymiş. Neşeli oğlan koşa koşa yanına gelmiş ve onu bekleyen ellerini dudaklarına kapatmış. "Burdayım bi'tanem." diye belli etmiş yanında olduğunu. Esmer hafifçe yatakta doğrulduğunda, sevdiği de hemen kendisi için açılan boşluğa girivermiş. "Bir yer bulmalıyız." demişler ikisi de aynı anda. Fakat tam o anda onlara bakan yaşlı adam; "Artık benim misafirimsiniz, itiraz yok." diyerek gülümsemiş ve esmer'in açtığı ağzını, kapıyı üstlerine kapatarak, susturmuş. "O çok iyi biri." demiş neşeli oğlan ilk kez mutlulukla. Ve daha sıkı sarılmış. Esmer olan da huzurla derin bir nefes vermiş ve mis kokulu saçlarını öpmüş."
"Dakikalar geçmiş aradan, esmerin aklından çıkmayan fikir yine zihnine uğrak vurduğunda; "Hoseok." diye mırıldanırken bulmuş kendini. "Efendim?" demiş neşeli oğlan da. İç çekmiş yavaşça, hızla atan kalbini umursamamış ve kısık sesle konuşmuş. "Sana verebileceğim bir yüzük yok fakat cebimde papatyalar taşıyorum. Eğer istersen onları sana verebilirim. İster misin?" Bu esmer'in dilinde; "Benimle evlen." demekmiş ve sevdiği bunu o dakika anlamış. Göğsü heyecandan sıkışırken, titreyen sesini kontrol bile etmemiş ve; "İsterim." diye fısıldamış. "İsterim Namjoon."
Ve aldığı cevap esmer'in ilk kez mutlulukla kahkaha atmasına sebep olmuş. Neşeli oğlan da onun gibi gülerken, kapı arkasından onları dinleyen yaşlı adam da gözlerini eliyle silmiş ve; "Mutlu olun." demiş. "Hep mutlu olun siz."Sizi seviyorum, iyi bakın kendinize♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mor salıncak' /namseok
FanficBu, bir gece yarısı salıncakta asılı bulunan çocuğun öyküsü. #minicikbirhikaye