üç'

1.7K 319 157
                                    


"Esmer, neşeli oğlanın dediğini duyunca şaşırmış bir süre, fakat sorgulamamış. Çünkü biliyormuş ki, sevdiği her şeyin en doğrusunu yaparmış. Tamam dememiş, onun yerine usulca avuç içlerini öpmüş. Derin derin solumuş, sonra tam öptüğü yerden tutup götürmüş. İkisinin de vedalaşması gereken biri varmış. Onlara aşkı veren, mor salıncak.
Birbirlerinin ellerini sıkı sıkı tutarken, neşeli oğlan hafif iç çekmiş ve ellerini mor salıncağa yaslamış. "Bizi unutma." demiş sessizce. "Bir gün geri geleceğiz, sen yeniden ağırlayacaksın bizi ve biz yeniden güleceğiz tam burada." Gözleri dolmuş çokça, sesi titremiş ve arkasında ki esmere dayanmış yavaşça. "Söz veriyorum." demiş tekrar fısıldayarak. "Söz veriyorum, gökyüzü beni almadan, geri geleceğim."

Genç oğlan her zamanki ritüelini yaparak koltuğuna oturmuş ve anlatmaya başlamıştı. Fakat  odası biraz kalabalıktı bu sefer, göz yaşlarını silmeye çalışan hemşireler bugün onların misafiriydi.

"Neşeli oğlan iplerden ellerini geri çektiğinde, esmerine dönmüş ve artık yerini ezberlediği göğsüne sıkıca sarılmış. "Geri geleceğiz değil mi?" demiş mırıldanarak. "Bir gün döneceğiz canımın içi, hem mor salıncak bizsiz yapamaz ki." demiş esmer olan da saçlarını uzunca öperek. Sonra dakikalar geçmiş, neşeli oğlan ağlamayı bırakırken, esmer de teşekkür etmiş içinden binlerce kez ve geri geleceklerini de söylemeyi ihmal etmemiş. Fakat saat on ikiye çaldığında: "Gitmemiz gerek." demiş gergince. Azmış vakitleri, ve bu saatten sonra ayrılmak istedikleri son şey bile değilmiş. "Canımın içi' hadi." demiş elini tutup kendine çekerek. Neşeli olan geri çekilirken bir kez daha bakmış çocukluğuna ve; "Hoşçakal." diye fısıldamış. Ona aşkı, mutluluğu, hüznü öğreten her şeye veda ederken; "Hoşçakal mor salıncak." diye elveda demiş kendince. Ve sonra esmeri'nin onu götürmesine izin vermiş. Arkasından bağıran babasını, boynu bükük kalan salıncağını, umursamamış. Elini saran parmaklara bakmış ve yeni hayatına ilk adımını atmış."

"O gece, yirmi birinci yüzyılın dayatmalarından kaçıp, birbirlerine sığınmışlar."

Hemşireler sessizce silmiş gözlerini, duydukları şeyler o kadar ağırmış ki, kendileri yaşasa ne olur bilmiyorlarmış. "Sonra?" demiş hemşirelerden biri, her cümlede ayrı acıyormuş yürekleri ama, bilmek istiyorlarmış. Bu iki yaralı güvercine ne olduğunu merak ediyorlarmış.

"Sonra.." dedi genç oğlan ve onlardan tarafa dönerek hafif tebessüm etti.
"..gitmişler o şehirden, sabaha karşı varmışlar yeni duraklarına. Beş parasızlarmış, yorgunlarmış ama beraberlermiş. Esmer, can içinin elini sıkıca kavramış ve gördükleri ilk simitçiden iki tane simit almış. "Çok severim, sen sever misin?" diye sormuş neşeli oğlana bakarak.  "Severim." demiş neşeli oğlan da. "Senin sevdiğin her şeyi severim ben." Boş bir banka ikisi de oturduğunda, esmer kendine çekmiş sevdiğini ve ellerinde soluklanmış. "Hoseok." demiş ve ilk kez dolu bakmış gözleri böylesine. "Sen papatyalara layıksın, fakat ben dikenlerle kaplıyım. Sana sevgimden başka verebileceğim bir şey yok, ki o da senin için yetersiz can'sızım." demiş tek nefeste. Yanakları ıslanırken, neşeli oğlan derin bir iç çekerek, daha bir kaç saat önce esmeri'nin dudaklarını ağırladığı avuçlarını, yüzüne çıkarmış. "Namjoon." demiş fısıltıyla karşılık vererek. Fakat sevdiği susmamış ve; "Parka gitmeyi severdin sen, ama aldım onu elinden değil mi?." diye devam etmiş. Neşeli oğlan burnunu çekmiş ve esmerin yere eğdiği başını kaldırmış. "Namjoon." demiş tekrar. "İçimde ki çocuğun gideceği park hep sensin."

"Gülmüş esmer olan hafif ve yanaklarında ki elleri tutarak, parmak uçlarını öpmüş. "Vurgunum sana,." demiş serçe parmağını öperken. "Aşığım sana." derken işaret parmağını tutmuş. Ve yüzük parmağını dudaklarına götürdüğünde ise; "Hasretim sana bir'tanem." diye devam etmiş. Neşeli oğlan kalbinin yerinden çıkmasını önlemek için, derin derin soluk çekiyormuş içine, fakat nafile. Sevdiği önünde, parmaklarında can bulurken, yüreği buna dayanamıyor, pır pır edip duruyormuş. Esmer ellerini kucağına bıraktığı vakit, sevdiğini göğsüne çekmiş. Saçlarına da minik bir buse kondurmuş ve boylu boyunca uzanan maviliği seyre dalmışlar. Fakat akşam olup, gece kendini gösterirken; "Ne yapacağız?" demiş neşeli oğlan sıkıntıya boyanmış sesiyle. Gidecek evleri, kalacak paraları yokmuş. Üstelik havalar iyice serinlerken, dışarda kalmak akıl işi değilmiş. "Bulacağız bir yer, sen al bunu." demiş esmer ve üstündeki ceketi sevdiğinin omuzlarına bırakmış. "Ama sen?" diye itiraz edip geri verecekken; "Sen üşürsen benim yüreğim donar, can'içim." demiş ve neşeli oğlanın elinden çekerek, bilmedikleri sokaklara girmişler. Fakat, o sokağın çıkışının ne denli ağır olacağını bilseler, girmezlermiş."

"O sokağın sonunda birinin çığlıkları duyulurken, diğerinin yalvarışlarının olacağını bilseler, adım dahi atmazlarmış." Genç oğlan cümlesini tamamladığında, hemşirelerden biri çekingen bir tavırla sormuş. "O sokağın çıkışında ne oldu?" Genç oğlan yataktaki adama baktıktan sonra, soran kıza dönmüş ve gözyaşları yanaklarında misafir olurken, fısıldamış.

"O gece, o sokakta, sadece kalacak bir yer bulmayı amaçlayan esmer saniyeler sonra; "Dokunma ona!" diye bağıracağını, ya da, neşeli oğlan, can'içinin sırf kendisi kaçabilsin diye başkalarının ona dokunmasını izleyeceğini bilmiyormuş."











Neden böyle yaptım, bilmiyorum. Üzgünüm...

mor salıncak' /namseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin