' Derin derin nefes al Clarissa, sakinleşmek zorundasın!'
Söylediklerini duyuyordu Clary. Ama uygulayamayacak kadar gördüğü kabusun etkisindeydi. Yine de en azından nefesimi düzenlemeyi denedi.
' Kurtulduk artık Clary, korkma güvenli bir yer bulacağız. Ama önce sakinleşmek zorundasın.'
Gözlerini sımsıkı kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Ama kendine gelmesi oldukça uzun sürmüştü. Sonunda ona korkuyla bakan arkadaşına birkaç kelime edebilecek hale gelmişti.
' İyiyim. Kabuslar peşimi bırakmıyor yanlızca.'
' Merak etme. Tekrar oraya dönmeyeceksin. Güvende olacağımız bir yer bulacağız.'
Kendisinden çok daha fazla korktuğunu bilmesine rağmen, teselli etmeye çalışması genç kızı gülümsetti.
' Korkmuyorum Alison, sadece bir rüyaydı. Çok fazla oyalandık artık yürümeye devam etmeliyiz.'
Sakince kafa sallayıp yerinden kalktı ve üzerinde kalan toprak parçalarını temizlemeye başladı Alison. Clary ise çevredeki ağaçlardan topladıkları meyveleri çantaya koyarak ona eşlik etmişti.
Ne kadar daha yürümeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Aslında hangi ülkede olduklarını bile bilmiyorlardı. Ölmekten korkmayan iki kadın olarak hiç birşeyi umursamadan yürümeye devam ettiler yanlızca. Her yer oradan iyiydi.
Güneş ışığı yavaş yavaş azalırken Clary ağaçların arasında, araç lastiği izi olan toprak bir yol gördü. O an gözlerinin parladığına yemin edebilirdi. İnsani bir şeyler görmeyeli uzun zaman olmuştu. Altı gündür bir yerlere ulaşmak için yürüyorlardı. Berbat göründüklerine emindi Clary. Ama bu görüntü artık bir yere varabileceklerinin kanıtıydı. Alison'a lastik izlerini işaret eder etmez oraya doğru yürümeye başladılar.
Hava artık kararmıştı Clary'nin ayakları engebeli zeminde yürümekten su toplamıştı. Üstelik ağaçların arasındaki yol yokuştu ve sürekli yukarıya doğru yürümek nefesini kesiyordu. Alison daha narindi bu yüzden onu düşünmek dahi istemiyordu genç kız. Ama ikisi de durmayı düşünmüyordu. Sonunda tepenin üstüne çıktıklarında aşağıdaki ışıkları gördüler.
' Clary başardık. Bak karşıda ışıklar var. Hadi gidelim. '
Genç kız olumsuz anlamda kafasını sallarken olduğu yere çöktü. Çantanın içindeki dürbünü bulmaya çalışıyordu.
' Önce kontrol etmeliyim. Otur ve biraz dinlen.'
Yüzüstü yere yatarken eline aldığı dürbünle çevreyi taramaya başladı. İlk gözüne çarpan çadırlar olmuştu. Neresi olduğunu anlaması kısa sürdü.
' Güney Kore askerleri var. Bu bir asker koğuşu!'
Alison ona şaşkınlıkla döndü.
'Güney Kore'de miyiz?'
' Bilmiyorum. Bina yok çadırlar var yanlızca emin olamayız. Ama nerede olursak olalım askeri bir koğuşa öylece giremeyiz. Kimliğimiz dahi yok.'
Bir yandan çevreyi tararken göz ucuyla Alison'a baktı Clary. Hasta ve yorgun görünüyordu. Bu halde yola devam edemezlerdi. Oraya bir şekilde girmeleri gerekiyordu. Dillerini biliyordu genç kız ama bu yeterli değildi.
Aniden aklına gelen planla doğruldu ve çantanın içindeki küçük çakıyı çaktırmadan eline aldı. Fazla düşünmeden karnının zarar vermeyecek bir bölümüne saplarken Alison'un çığlık atmaması için dua ediyordu. O ise şaşkınlıkla kalakalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TORMENTO 1- Kızıl Kahraman
Ficción General" Sen üç yıldır kimsenin kayıp başvurusunda bulunacak kadar bile umursamadığı basit biriydin Clarissa. Sen benim eserimsin. Şimdi bana sırt mı çeviriyorsun?" Alayla karışık bir gülücük gönderirken, yerde yatan yaşlı adama doğru yaklaştı Clary. " H...