Kurabiye: Yarım saattir parkta bekliyorum
: Geleceğim bir şey için çabalıyorum
Kurabiye: Nedir tam olarak
Hayır kıçımdan aşağıya tüm vücut sıvım akıyor da
: İğrençleşme gerizekalı
Gelicem işte
Kurabiye: Çok mu önemli
: Jungkook oyalama beni
Bir dakika dedim
Kurabiye: Önemli anladım
Konum at yanıba geleceğim
: Jungkook hayır
Siktiğimin bir konumunu bulmaya çalışıyorum
Bir dakika
Kurabiye: Ne konumu kimi arıyorsun
: Jungkook yazma!
BİR BEKLE YA
Kurabiye: Ay aman iyi
Bekliyorum
-Kurabiye çevrimdışı-
-Pijama çevrimdışı-
[36 dakika]
Pijama: Jungkook
Ben gerçekten hiç iyi değilim
: Güzelim artık sorununu söyler misin??
Pijama: Yeni açılan kahve dükkanını biliyor musun
Hani sadece baristaların çalıştığı
Merkezdeki
: Evet
Pijama: Oraya gel
Orada buluşuruz
: Pekala en fazla 10 dakikaya oradayım
Pekala, artık sabrı taşmıştı bu konuda. Jimin ile birlikte olmak istiyordu. Sevgili anlamında, beraber olmak, bir olmak sıfatı altında... Daha nasıl diyebilirdi bilmiyordu.
Jimin'in bahsettiği yere vardı. Kafeden içeri adım atacağı sırada adını duymuştu. Sağını dönmesi ile Jimin resmen kucağına atlamıştı. Sıkı sıkı sarılıyordu. Jungkook bir anlam veremese bile Jimin'in şuanda ona ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Bu yüzden oda sıkıca sarıldı. Jimin'in geri çekilmesini bekleyecekti, boynunda ıslaklık hissetmeseydi.
"Yalvarırım terliyor olayımda sen ağlıyor olma."
"Çok denedim Jungkook..."
Jungkook onu kendinden biraz uzaklaştırıp yüzünü elleri arasına aldı. Gözleri kıpkırmızıydı.
"Taemin mi sorun? Bak eğer oysa yemin ederim ki boğarım onu."
"H-hayır Taemin değil."
"Söylecek misin peki?"
Kafasını hafifçe sallayıp elini tuttu uzun olanın. Şuan kalbi ağzında atıyordu. Jimin ise onu iki binanın arasına çekmişti. Jungkook ise içten içe coşmuş durumdaydı. Tek düşündüğü: Hadi öp beni. Hadi yaramazlık yapalım, eheh. Jimin? Hadi öp lan.
"Bir erkek kardeşim var. Benden oldukça küçük. Bugün onun doğum günü. Hediye yollamaya çalışıyordum ama annemler taşınmış olmalı. Adreste görünmüyorlar. Öyle bir adres görünmüyor! Ne yapacağım bilmiyorum Jungkook."
Minik oğlan yine ağlamaya başladığında, Jungkook öylece kalmıştı. Ailesi bu kadar kötü olamazdı. Sırf yönelimi yüzünden...
Sıkıca sarıldı ona. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu durumdan nefret etmişti.
"Bende bilmiyorum Jimin. Bu, çok yanlış..."
Daha da ağladı minik olan. Jungkook'un içi parçalanıyor olmalıydı yoksa kalbindeki sancının başka açıklaması olamazdı.
Birbirlerine uzunca sarıldı ikili. Jungkook onu asla bırakmayacağına dair yemin etti kendine. Bu minik, ve dünyalar güzeli varlığa; ömrünü adamak istedi. Ve öyle de yaptı.