"2. Bölüm; Sakin ol Meetru"Kayığın en ücra köşesine oturmuş, ayaklarımı kendime çekmiş ne yapacağımı düşünüyordum. Cidden ne yapacaktım bu ufacık halimle ben?
Gözlerim denizin hem berraklığına hemde maviliğine takılmışken hasretle iç çektim. Ne kadar olmuştu kim bilir bu kadar temiz bir deniz görmeyeli? Karnımdan garip bi' guruldama çıkınca, bıkkınca baktım. Aç mıydım? Evet. Üşüyor muydum? Evet. Çünk8ü Chemal Amcanın dediğine göre beni denizden kurtarmışlardı. Şuan ise üstümdeki yamalı elbise ıslaktı.
"Birileri acıktı sanırım?" diye bir ses duyduğumda kafamı kaldırarak baktım. Elinde tuttuğu somun ekmeğin yarısını kopartmış ve bana bakan bir adet Kevin duruyordu karşımda. Evet şu on üç yaşlarında diye tahmin ettiğim, aslında on altı yaşında çıkan bir gençti.
Çekingen tavırla bir elindeki ekmeğe bir de ona baktım. Şahsen şuan o ekmeği alıp mideme gömmüş olurdum ama cinsiyetim nasıl kızsa, hareketlerimde ona göre değişmişti. Elinde tuttuğu ekmeği biraz daha uzatıp, "Al hadi," dedi. Elim istemsizce ekmeğe doğru giderken onun gülümsediğini gördüm. Ondan aldığım biraz bayatlamış somunu mideme göndermek için hızlıca çiğnerken yanıma oturduğunu hissettim.
Kafamı ona çevirip incelemek istedim ama bir an kendimden utanıp vazgeçtim.
"Ee kimlerdensin bakalım?" dedi beni incelerken. Bakmıyordum belki ama hissediyordum. Altıncı hissim kuvvetliydi sonuçta. "Bilmiyorum.." dedim biraz tereddüt olarak.
Çiğnediği ekmeği bir an boğazında kalıp öksürmeye başlayınca elimde tuttuğum ekmeği bir köşeye koyup sırtına vurdum.
Öksürmesi kesilirken boğazını temizleyerek sordu.
"Bilmiyor musun?"
Omuz silkmekle yetindim. Nereden bile bilirdim ki zaten.
"Bilmiyorum."
"Ama nasıl..?" dedi daha çok kendine sorar gibiydi.
"Biliyor musun?" dedi bana dönüp ekmeğini kasanın üstüne koyarken.
Kasların aniden çatılırken bende onun gibi yapıp ekmeğimi koydum. Kafamı iki yana sallarken gözlerine bakıyordum. Gözlerinden bir an hüzün geçerken konuştu.
"Bende senin gibiyim." anlamsızca ona bakarken devam etti. "Ne annem var ne de babam.." boğazımda büyük bir yumru oluşurken bakışlarımı kaçırdım. "Askerler öldürdü onları." gözleri dolu dolu olmuşken iç çekti. "Kendi canımı zor kurtarıp kaçtım onlardan. Sonra ise onu gördüm," dedi eliyle ilerdeki Chemal Amcayı gösterirken. Bakışlarım ona kayarken denizi sal attığını gördüm. "O buldu beni. O sahip çıktı bana. O olmasa belki de şimdiye kadar ölmüştüm." diyerek cümlelerini bitirdi.
Elim ayağıma dolaşmış bir şekilde ona bakarken gözlerimin dolduğunu hissettim. "B ben.. Ne diyeceğimi bilemiyorum." diye kısık sesle mırıldandım.
Ne diye bilirdim ki zaten.
Tam ağzını açmış yine birşey diyecekken amca bu tarafa doğru bağırdı.
"Kancayı at! Kasabaya yaklaştık evlat."
Kevin hızlıca yerinden kalkıp kancayı atarken sadece onu izledim. Ben bilmezdim ki bu işleri.
Sonunda küçük kayıktan kasaba görünmeye başlamıştı. Uzaktan gördüğüm kadarıyla çok zengin değildi bu kasaba. Sadece birkaç tane iki katlı ahşaptan yapılmış ev vardı. Gerisi ise taştan yapılmış birkaç kulübe.
Sonunda kasabaya vardığımızda kayığı bi' çubuğa bağladılar ve kayıktan indiler. Benden onların inmelerinden güç alarak ayağa kalktım. Uzun zaman oturmaktan dolayı uyuşmuş ayaklarımdan dolayı biraz zorlanmıştım elbet ama yinede dengemi sağlayarak kayıktan indim.
Ben meraklı gözlerle etrafında seyrederken birkaç kişinin bakışını üzerimde hissediyordum. Sonuçta yabancısıydım buraların. Elbet ki dikkat çekecektim.
Sol tarafıma bakışlarım kaydığında yine bir kaç tane kayıkla karşılaşmştım. Lakin bu kayıklar Chemal Amcanın kayıklarından oldukça büyük ve yeniydiler.
Anlaşılan bu köyde ticaret olarak balıkçılık yapılıyordu.
"Senin gidecek bir yerin var mı kızım?" Chemal Amcanın sesini duyunca kafamı çevirerek ona baktım.
Derin bir nefes alıp, "Yok amca," diye mırıldandım çaresizlik içinde."Şimdi senin paranda yoktur?" diye sorarcasına konuşunca başımı salladım ve gözlerimi kaçırıp, "yok amca" dedim.
Elimin üzerinde bir el hissedince kafamı çevirdim. "Bizimle gelse olur mu dede?" dedi Kevin elimi biraz sıkarak.
Elimi elinden yavaşca çekip üzerime terimi sildim. Yaşlı Chemal Amca derin bir iç çekip gözlerini uzaklara daldırdı. "Gelsin bakalım" dedi ardından ise.
Hiçbir şey demeden başımla onyladım onu. Çünkü biliyordum ki başka gidecek hiçbir yerim yoktu.
Sonunda çoğu köy halkının kullandığı türden ev olan tek katlı taş bir binaya gelmiştik. Chemal Amca elini üzerininde bulunan cebe atıp kilit türü birşeyler çıkartıp kapıyı açtı.
Kevin ile beraber eve girerken bir yandan da etrafı inceliyordum. Çok kullanışlı bir ev sayılmazdı ve tahminen iki-üç odalıydı.
Hemen evin girişinde bulunan tahta sandık ve onun biraz üzerinde yer alan çubuk, büyük ihtimal ayakkabılık ve askılıktı.
Ayağımda olan ayakkabıya benzer bez parçasını çıkartıp tahta sandığın üzerine koyduğumda Kevin gibi içeri geçerek minderlerden birisine oturdum.
Ne yapmam gerekiyordu ki benim? Onu bunu bilmemde ilk önce bu makinanın nasıl çalıştığını öğrenmem lazım.
Üzerimde bulunan pis elbiselere bir bakış atıp sonurttum. "Kevin?" dedim sorarcasına. "Ayna var mı acaba?"
Kevin dediğime anlam veremiyormuşcasına bakıp kaşlarını kaldırıp "ayna?" dedi tekrar edercesine.
"Ayna ya ayna." dedim elimle birkaç saçma hareketler yapıp. "Hani şu bizi gösteren icat varya ona diyorum."
"Ne dediğini anlamadım Meetru." dedi tekrar önüne dönerken. Derin bir nefes aldım. Anlaşılan ayna hala icat edilmemişti.
Sakin ol Meetru. Sakin.
-
{DÜZENLENECEK}
-