"Bu konunun bir an önce ortadan kalkmasını istiyorum, Ekin. Bu durumdan ne ben memnunum ne de yönetim. Basın açıklaması mı ayarlıyorsun, yalan haberleri ortadan kaldırmaları için kibarca uyarıyor musun ne yapabiliyorsan yap. Bu kadar işle uğraşırken bir de bunları düşünemem, beni anlıyor musun?" gözlerimi kapattığımda derin bir nefes verdim, gerginliğimle kimseyi etkilemeyi istemiyordum, "Hadi koçum sen yaparsın."
"Ben yaparım bir şeyler yapmasına da sen az bir sakin mi olsan?" onun da derin bir nefes verdiğini işittim. "Bu gerginlikle biz hiçbir şeyi halledemeyiz haberin olsun." biraz duraksadıktan sonra tekrar konuştu, "Biliyorum son iki haftadır herkes üstüne geliyor, kendini sıkışmış hissediyorsun. Ama unutma sen daha da dönmez dedikleri sakatlıktan dönüp de buralara kadar geldin. Kimsenin seni bu kadar etkilemesine izin verme."
Doğruydu. Ben nerelerden nerelere gelen bir insandım, böyle şeyler düşünmemeliydim. Ancak kendimi bu konuda bir türlü engelleyemiyordum. "Oğlum, beraber görmedik mi lan? Umarım yine sakatlanır yazanlar bile var, nasıl görmezden gelirim bunları?"
Açılıp kapanma sesleri duydum. "Herkesin dili var oğlum, herkes konuşacak sen duymayacaksın. Bu konuda bir anlaşalım. Kötüye odaklanmak yerine sana destek veren insanları düşünmelisin. Bugünkü antrenmanda hocanın tekrardan gözüne girdiğini biliyorsun. Pazar günkü maçta kadroda olacağına adım kadar eminim. Sen şimdi buna odaklan tamam mı?" birkaç saniye duraksadı, "Ben şimdi yola çıkıyorum, hepsini hallolmuş bil. Görüşürüz kardeşim."
Telefonu kapattığımda bir yandan elimdeki anahtarla kapıyı açmaya çalışıyordum. Açar açmaz üzerimdeki montu portmantoya asıp gerginliğimi görmezden gelip kendimi koltuğa attım. Kolum gözlerime yaslanmış bir şekilde bir süre her şeyi susturup bomboş dinlenmeyi istedim. Ama kafamın içindeki soruların önünü alamıyordum.
Her şeyi boş vermek istiyordum. Her sesi susturmak, herkesi arkamda bırakmak istiyordum. Ama bunun mümkün olmadığını biliyordum.
Doğrulup orta sehpadaki kumandaya uzanıp önümdeki televizyonu açtım. Kanalı değiştirmek için hamle yapacağım sırada gördüğüm kişiyle bu hamlemden vazgeçtim.
İçimde anlamsız bir his oluştuğunda bu sefer gerçekten bütün düşünceler arkada kalmıştı, tek odaklanabildiğim şey karşımdaki kadındı. Halbuki onu daha önce de görmüştüm. Bir ödül töreninde yanımdan öylece geçip gitmişti. Onu izledikçe içimdeki anlamsız his gitgide büyüyordu.
Uzun saçları omuzlarından iki yanına dalgalar halinde dökülüyordu, üzerinde siyah bir takım vardı, dekoltesine doğru ucunda inci olan bir kolye sarkıyordu, kırmızı ruj sürdüğü dudakları karşısındaki kişilerin ne söylediğine göre hareketleniyordu. Çok güzeldi.
Konuşulan şeylere odaklanamıyordum bile yalnızca büyülenmişçesine onu izlemek istiyordum, kendimi bundan alıkoyamazdım.
O esnada ilgimi başka bir kadının sesi çekti. "Evet, Eftalyacığım." Duyduğu sesleniş şekliyle suratının ekşidiğini fark ettim kendimi gülümsemekten alamadım, "Fenerbahçe'de işler yolunda gözükmüyor." Kaşlarımı çattım. Kadın önündeki birkaç sayfa kâğıdı karıştırdı. "Özellikle de bir isim için, Tankurt Ergül. Tankurt Ergül önceki sezondan bu yana başarılı adımlar atsa da özellikle son iki haftadır sahada adeta yoku oynuyor." Dalga geçer gibi gülümsediğinde karşısındaki kadının da gerildiğini hissettim, "E bu da onun pozisyonunda forma giymek için heyecanla bekleyen takım arkadaşlarının yolunu açıyor. Fenerbahçe taraftarı da onun yerine takım arkadaşlarından Mert'in forma giymesinin daha doğru olduğunu düşünüyor." Eftalya'ya ve diğer adama baktığında konuşmasına devam etti, "Geçen sene sakatlıktan döner dönmez adından söz ettirse de futbol camiası acımasız bir camia bunu unutmadan hareket etmek zorunda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPİKER
RomanceKadın alevdi. Adam, o alevlerde kül olmak istedi. Genç adam karşısında haber sunan kadını yüzündeki huzurlu gülümsemeyle izliyordu. Belki de takıntı olmuştu, bilmiyordu. Her akşam saat yedide televizyonun başına geçer, kimseyi dinlemezdi. O uzun, ka...