3. BÖLÜM

27.4K 1.4K 326
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar <3

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayatımdan memnundum. Evden işe, işten eve mekik dokumak yorucu olsa da bir düzenin olması bana iyi geliyordu. İşte o zaman bir şeylerin yeri dolabilirmiş gibi hissediyordum. Ancak bu imkansızdı. Her şeyin bir zamanı vardı. Her şey olması gereken zamanda olmalıydı. Bu yüzden hayattan bir beklentim yoktu.

Ancak bazıları bunun basit bir şey olacağını düşünmüş olmalı ki beni aramaya cüret edebilmişti.

Telefonumda gördüğüm yabancı numarayla içimde bir huzursuzluk belirmişti. Hissetmiştim sanki. Temkinli bir şekilde yanıtladığımda işimle ilgili bir şey olması için dua eder haldeydim.

"Alo?" karşıdan derin bir nefes sesi duyduğumda huzursuzluğum git gide artıyordu. "Ben, Eftalya Saka. Kiminle görüşüyorum?" demir bir kapının kapandığına benzer sesler duyduğumda oturduğum koltuktan doğrulmuş stresle camın önüne gelmiştim. Kül ise huzursuzluğumu anlamışçasına ayaklarımın dibinden ayrılmıyor, bacaklarıma sürtünüyordu.

"Kızım..." diyen o kalın sesi duyduğumda dolanmayı bırakmış, adeta donakalmıştım. Telefonu hızla kulağımdan çekip kapatacağım sırada onun sesini duymuştum, "Kızım, ne olursun kapatma. Lütfen babanın sesini duymasına izin ver."

O tanıdık his geldiğinde içimde bir huzursuzluk silsilesi peyda oldu. Bu tanıdık his kesinlikle iyi hislerden oluşmuyordu. İçimdeki küçük çocuğun korkusu yeniden can bulmuştu sanki.

O sanki karşımdaymış gibi işaret parmağımı salladığımda asla kendimde değildim. "Bana asla kızım deme!" konuşmasına fırsat vermeden devam ettim, "Sen hangi cesaretle beni ararsın ya?" elimi sinirle alnıma bastırıp saçlarımdan geçirdiğimde kendime hâkim olamadım. "Sen o girdin fare deliğinde nasıl beni arayabilirsin? Allah'ım çıldıracağım. Sen nasıl telefon buldun da beni aramaya cüret edebildin, Allah'ın belası?"

Sinirle nefes aldığını hissettim. Tanıdık bir histi ama bu sefer korkmamıştım işte. "Kızım, bak karşında baban var senin. Sen her şeye, o annene rağmen hala benim kızımsın. Bu telefonu zar zor buldum, sırf senin sesini duyabileyim diye. Ayıp etme babana, hadi konuş benimle güzel kı-" cümleyi tamamlamasına izin vermeden kestiğimde artık çileden çıkmıştım.

"O pis ağzına bir daha annemi almayacaksın, düşünmeyeceksin bile. Beni bir kez daha aramaya kalkarsan o kaldığın koğuşa şükreder hale gelirsin. Altından kalkamadığın kelimeleri bana kullanmaya tenezzül bile etme, seni mahvederim!" cevap vermesini beklemeden telefonu kapattığımda sinirle koltuğa çökmüştüm.

Bu kadardı işte.

Mutluluğumun, huzurumun elimden alınması bu kadar kolaydı. Soluklarımın dinmediği o evrede Kül gelip kucağıma tırmanmış, patileriyle bacağımı dürtmeye başlamıştı. Ancak gözüm hiçbir şey görmüyordu. Ağlamak istiyordum, bağırmak, eşyaları duvardan duvara fırlatmak istiyordum. Bir omuz istiyordum. O omuzda ağlamak, sakinleşmek istiyordum.

SPİKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin