"Önümüzdeki ay Başkent Ödülleri var. Ben bu konuda oldukça heyecanlıyım. Spor, sanat ve müzik alanlarında önde gelen bütün isimlerin orada olacağını hepimiz biliyoruz." gülümsedi, "Spor alanında şüphesiz ki en dikkat çeken kategori, yılın futbolcusu kategorisi." karşısındaki kadına baktı, "Senin bu dalda ilgini çeken bir isim var mı Eftalya?"
Olduğum yerde kıpırdandım. Onun ağzından çıkacak her bir kelimeye muhtaç gibi hissediyordum. Gibisi fazlaydı kesinlikle muhtaçtım, reddetmenin bir anlamı yoktu. O sırada yanımdaki adamın da doğrudan televizyona baktığını hissettim. Beni dürtükledi. "Bak, bak. Timur Duran derse hayal kırıklığına uğrama ama." Yakın arkadaşım olmasa şu dakika döverdim ancak alışmıştım, sakin olabilirdim. Bu yüzden dikkatimi tekrar karşımdaki kadına odakladım.
Gülümseyerek saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Yaptığı her hareket, konuştuğu her cümle hayran bıraktırır cinstendi. Onu izlerken sürekli kalemle ya da saçıyla oynadığını gözlemlemiştim. Bunu tatlı bulmaktan kendimi alamamıştım.
"Aslında birden fazla isim var." kaşını kaldırdı, "Tek bir isimden eminim sanırım." Kameraya dönüp gülümsediğinde hep olduğu gibi heyecanlandım, "Ancak şimdi vereceğim haber yüzünden bunu burada söylemem doğru olmaz." Karşısındaki adamın şaşkın bir şekilde ona bakması dudağının kıvrılmasına sebep oldu. Gözleri kameraya odaklandığında tekrar konuştu. "Başkent Ödülleri'nde geçen sene olduğu gibi bu sene de ben sunuculuk yapacağım." tekrar karşısındaki adama odaklandı, "Bu yüzden hangi ismi düşündüğüm bende kalsın."
Suratıma yumuşak bir şey çarptığında bunun yastık olduğunu anlamıştım. Kucağıma düşen yastığı alıp sertçe arkadaşımın suratına vurduğumda ona acımadım. "Ne yapıyorsun, mal herif?"
Ellerini canı acımış gibi suratına kapatmıştı. Ses vermeyince dürtükledim. "Bir şeyin var mı?" Elini aniden yüzünden çekip şapşalca sırıttı, yirmi altı yaşında değil de altı yaşındaki bir çocuk gibi hareketler yapıyordu. "Enayi." kahkaha attı. "Hem enayisin hem de aşıksın." kolunu koltuğun arkasına yaslayıp bana döndü, "Sen bu kıza abayı yakmışsın, benden söylemesi."
Kaşlarımı çattım. Beğeniyordum, o kadar. "Saçmalama oğlum ne aşkı-" yükselen kahkaha sesiyle tekrar televizyona döndüm. Küçücük, kısacık bir kahkahaydı ama ilgimi çekmişti işte. Etrafımdaki her şey silinmiş, yine ona odaklanmıştım. O küçük kahkahadan sonra tekrar mesafeli gülümsemesine geri dönmüştü. Parmaklarını birbirine kenetleyip tekrar karşısındaki adamı dinlemeye başlamıştı. Neydi onu güldüren, istemsizce merak etmiştim.
Ancak o esnada başka bir şey ilgimi çekmişti. Onunla ilgili olan her şey çok güzeldi, içimi kıpır kıpır yapıyordu bunu fark etmemek için salak olmak gerekirdi. Ama başka bir şey vardı.
Ne kadar ilgiyle dinlerse dinlesin ne kadar gülümserse gülümsesin bunların hiçbirini gerçekten yapmıyordu. Gerçek mutluluk gözlere kadar ulaşırdı. Bunu en iyi annemden bilirdim. Beni gördüğünde, babama baktığında ya da mutlu olduğu herhangi bir anda gözlerinin bile gülümsediğini iliklerime kadar hissederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPİKER
Roman d'amourKadın alevdi. Adam, o alevlerde kül olmak istedi. Genç adam karşısında haber sunan kadını yüzündeki huzurlu gülümsemeyle izliyordu. Belki de takıntı olmuştu, bilmiyordu. Her akşam saat yedide televizyonun başına geçer, kimseyi dinlemezdi. O uzun, ka...