Suskun yeniden sizlerle ve size emanet.
Tanıtım"Hiçbir yere gitmiyorsun." Bu onun dilinde beni bırakma demekti, biliyordum ama söylemesi lazımdı. Benim sustuklarımı dile getirecek oydu. "Duyuyorsun değil mi beni, Suskun?"
Tepkisizliğim onu çıldırtacaktı. Bana yaşattıklarının karşılığını bir şekilde alması gerekiyordu ve benim en iyi intikam şeklim, sessizliğimdi. "Cevap ver bana!" sessizlik. "Susma, lan arttık. Susma!" Sessizlik, susmaya devam etmemle onun son sabır kırıntılarını da yerle bir etti. Hiddetle yerinden kalkıp, üzerime yürümeye başladığında eskisi gibi kaçmak yerine tüm korkuma rağmen omzumu dikleştirdim ve derin bir nefes aldım. Hiddetli nefesini dibimde verdiği an, başımdaki şapkayı çıkardığı gibi odasının diğer ucuna fırlattı. Saçlarımı tutan tokayı aynı hızla çıkartıp saçlarımı özgürlüğüne kavuşturduğunda gözlerinin içine bakmanın hazırlıksızlığıyla nefesimi tutarak kalakaldım. Buz mavisi gözlerinin bir ucundan yükselen ateş hızla benimkilere dokundu. "Bu lanet şapkayı benim yanımda takmayacaksın. Saçlarını toplamayacaksın ve gözlerimin içine bakacaksın." Diyene kadar gözlerimin onun gözlerinden kaçırdığımın farkında değildim. Bu istemeden yaptığım bir şeydi. Birinin gözlerinin içine bakmak, kendimi çıplak hissettiriyordu.
Onun son model ayakkabılarının önünde dikilen yırtık ayakkabılarımdan bakışlarımı kaldırıp buz mavilerine baktım. Bu görüntü bile hayatlarımızın arasındaki uçurumun büyüklüğünü ortaya koyuyordu. Hala benden ne istiyordu? "Bana cevap ver!" diye soludu yüzüme doğru eğilirken, hiddeti bir an azalıyor diğer an fırlıyordu. "Konuşacak mısın, yoksa konuşturayım mı?" Bir adım daha attı, geri gitmediğim için bedenlerimiz birbirine dokunduğunda, bakışlarımdaki çığlığı duyuyordu. Dudaklarımdan tek bir kelime dökülmese de ben ona çığlık çığlığa bağırıyordum aslında.
O çığlık attığım şeyleri duymak istemiyordu ki?
"Susma." Tek eli belimi sardı, diğer eli boynuma uzandı. Baş parmağıyla çenemi kaldırıp ona bakmamı zorladığında "Gitmeyeceksin." Dedi bu kez de. Kalınacak gibi değildi ki. Ben zaten yerin dibindeydim. O beni alıp yerin bin kat dibine sürüklüyordu. Gözleri gözlerimin içinde fırtınasını yavaş yavaş kaybederken "Yalvarırım." Dediğini duydum. Sesindeki acıyla gözlerimi sımsıkı yumdum. Dudağımın kenarındaki çukura dudağını bastırırken tir tir titreyen bedenimi ayakta tutan tek şey belimdeki koluydu. O bana, yalvarıyor olamazdı. Bunun imkanı yoktu. "Yalvarırım, susma."
İlk bölüm çok yakında yayında olacak. Görüşmek üzere, kendinize iyi bakın.