AH WILLIAM AH!

274 8 0
                                    

William'ı ölüme terk ettim lanet olsun! Ya orada olanlar? Neyim ben, kimim? Nasıl bir yaratığım... Neden her şey beni bulur ki ? Annem bi' katil aşık olduğum insan bir kurt adam ve onu öldürdüm... Bundan daha kötü ne gelebilir ki insanın başına. Ben buraya ait değilim ama Louisiana'ya da dönemem. Heleki vampir anneme hiç!  Artık başım her sıkıştığında yanına gidebileceğim bir William'ım da yok en acısıda bu ya onu öldürdüm hemde farkına varamadan. Lanet olsun! Ne yapacağım ben ? Kimsem kalmadı... 

Eve gittim eşyalarımı almak için artık annemi ve bu şehri görmek istemiyorum. Mecburen babama gitmek zorundaydım. Ya da gidemem yaklaşık iki ay oldu ve bir kere bile aramadı. Sanırım yokluğumdan gayet memnun ve mutlular. Eşyalarımdan yalnızca bi kaç tanesini aldım. Birde not yazdım anneme. 'Birdaha sakın arama beni!'' Bİr yandan da polislerden korkuyordum. Şerif muhakkak bulacaktı beni. En iyisi gidip herşeyi anlatmak olurdu sanırım ama ya hapsi boylarsam ne olacaktı? Ölmeyi tercih ederdim bu anı yaşamaktansa. Canım yanmıyordu artık ağlamak istiyordum beceremiyordum.

Sanki birileri duygularımı benden aldı çok tepkisiz bir insana çevirdi. Whitefish sokaklarında yürürken bir anda  'BROWN'un Yeri'' adında bir içkili bir mekan gördüm. Aklıma biren akşamları çalışırsam hem okula giderim hemde annemden ayrı yaşayabilirim fikri gelmişti. Ve kapısına yöneldim. İçeri girdim. Bayan bir garson vardı. '' Evet ne arzu ederdiniz ?'' diyerek gülümsedi.

-Ah merhabalar!  Ben şey, ben iş için gelmiştim. Yani bana verebileceğiniz bir iş istiyorum.

-Ah tatlım sen kaç yaşındasın ? Biliyorsun 'BROWN'un Yeri'' içkili bir mekandır. Yaşın kurtarıyor mu aceba? Şerif canımıza okur.

-Ben 18 yaşındayım. Emin olun sizi pişman etmem çok iyi çalışırım.

-Hiç inandırıcı bulmadım sen henüz 16-17 yaşlarındasın sanki. Bu yüzden tatlım sana burada iş veremeyiz.

Ben suratımı astım tam dışarı doğru yöneldim çıkıyordum ki. 

''Jessicaaa'' diye seslendi birisi arkamı bir döndüm Felix'i gördüm. Buraya geldiğim ilk gün görmüştüm annemin arkadaşı Felix'ti bu. Hemen yanına doğru gittim. Elini sıktım buz gibi bir teni vardı.

-Merhabalar Bay Felix.

-Merhaba tatlım. İş istediğini duydum burası benim işletmem sanırım burada sanada bir iş bulabiliriz. 

Bu cümleyi duyar duymaz çok mutlu olmuştum hemen boynuna sarıldım Felix'in.

-Çok teşekkür ederim. Sizi asla pişman etmeyeceğim.

-Peki ya annen nasıl izin verdi buna?

-İşte bende tam da bundan bahsedecektim size ben annemden ayrı yaşamak istiyorum ve kavga ettik. Bundan annemin haberi olmazsa sevinirim.

-Zavallı Lauren kim bilir ne haldedir? Bu arada ev bulana kadar ofisimde kalabilirsin. Bu gece işe başlayabilirsin.

Ahhh Felix yine beni etkilemeyi başarmıştı. Çok heyecanlıydım artık kendi paramı kendim kazanacaktım. Kafamdaki bütün herşeyi sildim attım. Ya da silmeye çalıştım... William'ı Louren'i ailemi herkesi ve herşeyi. Artık kendi yolumu kendi kaderimi çizecektim. O günkü orada olanlarıda unutmaya çalışıyordum. Felix'in ofisinde güzel bir yatak vardı bir kaç eşyamla birlikte yerleştim. Akşam olmuştu artık. İş zamanıydı. İçeri girer girmez kasiyer kız elime bir önlük birde kağıt kalem  tutuşturdu. Adının Tara olduğunu ve hemen işe koyulmamı söyledi.

Çok asabi çirkin bir zenciydi. Felix'in benim gibi beş tane daha çalışanı vardı ikisi mutfak bölümünde biri kasiyer diğeride benimle irlikte garsondu. Her neyse işe alışmıştım bile. Biraz sonra bir grup geldi. Üç erkek iki kadın. Yüzleri bembeyazdı sanırım bunlarda vampirdi çünkü annem gibiydi hepsi. Bu arada Felix'inde vampir olduğunu düşünüyordum. Sipariş almaya gittim. Bir tanesi elimden tutup yanına oturttu. Başladı saçlarımdan aşşağıya inerek okşamaya. ''Çok leziz görünüyorsun haspa'' dedi ve ben hemen kalktım ve o sırada diğer bir garson olan Larissa geldi. 

-Heyy hey burası bir aile yeri Brown'un yerinde böyle şeylere izin veremeyiz. İçkinizi için yada yemeğinizi yiyin ve defolun!'

Adamlardan bir tanesi: ''Hey hey sakin olun. Sadece bir şeyler içip gideceğiz. Hepimize biraz kan getir güzel kız.'' Dediğinde tamamen anlamıştım. Burada sadece annemin vampir olmadığını ve Larissa gitti beş tane kan getirdi önlerine sertçe bıraktı. Sonra tabi normal olarak ben işime devam ettim. Artık kapatma vakti gelmişti. Barı kapattık ve ben uyumaya gittim yarın çok erken kalkacaktım ve çok yorulmuştum. Hemen ofise gidip yatağa yattım.

Deliksiz bir uyku çekmiştim yorgunluğunda etkisiyle. Hemen toparlanıp okula gittim. Sınıfa girdiğimde William'ın olmamayışı koca bir boşluktu. Yoklamada da adı yoktu. Profesöre gidip sordum William'ın adının neden listede olmadığını. O da bana William'ın şehirden ayrıldığını söyledi. Çok şaşırmıştım yani bu demek oluyordu ki ölmemiş William. İşte şimdi yüreğim biraz ferahlamıştı. Diğer yandan ise taşınmalarına üzülmüştüm. Gün çok çabuk bitmişti. Saat çoktan 16:05 olmuştu bile. İşe 19'da başlayacaktım üç saat boşluğum vardı. Bu boşluğu nasıl doldururum diye düşünürken ayaklarım beni yine William'ın evine götürüyordu sanki. Her neyse gitmeye karar verdim.

O gün orada olanları unutmuş gibi yapıp aslında unutamadığımı görüyordum. Evin yakınlarına geldiğimde bom boştu etraf. Kapıya vurdum kimse açmadı içeri girdim evi çoktan boşaltmışlardı bile. Birtek o kitap duruyordu yani 'Yaradılış Efsanesi'' yerdeydi aldım ve  Felix'in ofisine gittim. Birinci sayfasından itibaren başladım okumaya. Klasik kurt vampir insan ilişkileri anlatılıyordu. Sayfaları hızlı hızlı geçtim ve bir baktım 98. sayfaya gelmişim. Başlığında ise ''Periler'' yazıyordu. Okumaya yöneldim ki saatin 18:55 olduğunu gördüm toparlanıp hemen çıktım.

Kana Giden Yol             AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin