itiraf•°

169 13 19
                                    

Saat öğleni geçiyordu. Bahçede oturmuş az önce yaşadığımız şeyi düşünüyordum. Ağlayarak. Baekhyun böyle öğrenmemeliydi, ona ben söylemeliydim en azından. Beni özlediğini söylemişti. Beni özlemişti gerçekten. Ben de onu çok özlemiştim. Şu an ise ne yapacağımı ise bilmiyordum. Tekrar odasına çıkma konusunda tereddüt ediyordum.

Baekhyun...  Beklediğim gibi bir tepki vermemişti. Sonuçta araya yıllar, tecrübeler, insanlar girmişti. Tabiki tepkisi tahmin ettiğim gibi olmayacaktı. Ben çocukluğumuzdaki Baekhyun'u tanıyordum, şu ankini değil. O tamamen farklı biriydi. Değişmişti, değişmiştik. Ona olabildiğince düzgün açıklamalıydım bu durumu. Ama şu an bir bankta oturmuş bekliyordum. Ne yanıma ne olduğunu sormak için gelen Chen ile konuşmuştum ne de buradan gidebilmiştim. Bir şeyler yapmalıydım, o daha fazla kırılmadan, sinirlenmeden.

Ayağa kalkıp hastanenin giriş kapısına yürüdüm ve durdum, daha ilerisine gidemedim. Ama konuşmak zorundaydım, kaçamazdım. Yürüdüm ve 2. kata çıktım. Koridorun ucundan göründüğümde herkes bana döndü. Ama sorgulayıcı değillerdi, daha çok destekleyici bakışları vardı.

Gidip oturdum. "Ah Sehun gelmen iyi oldu. Bizim biraz işimiz vardı gidecektik ve senin burada durman sorun olmaz diye düşündük. Çok geç olmadan geliriz zaten."

Ben daha ağzımı açmadan Junmyeon Jongin, Chen ve Chanyeol'ü alıp gitti. Odanın kapısının önünde dikiliyordum ama giremiyordum da. Yeniden onun o kırılmış bakışlarını görmeye dayanamazdım. Geri yerime geçtim ve beklemeye başladım. Saat gece 10a geliyordu ama ne gelen vardı ne de giden.

İçeri girmeye karar verdim. Sadece bir kez bakacak ve hemen dışarı çıkacaktım.

Hafifçe kapının kolunu çevirdim. İçeri girdim ve çıkamadım. Uyuyordu. Huzurlu görünüyordu, ağlamıyordu en azından. Yanındaki sandalyeye oturdum. Beklemeye başladım, ne zaman uyanıp bana saydırmaya başlar acaba diye düşünüyordum. Ama uyanmadı.

Bende saçlarına dokundum yine, özür dileyerek. Çünkü bana kızgındı ve saçına dokunmama da sinirlenirdi eminim. Ellerim titriyordu, uyandırmamak için daha fazla dokunmadım.

"Özür dilerim Baekhyun. Belki beni yine duyuyorsundur bilmiyorum ama özür dilerim. Hayatta hiçbir şey planladığımız gibi gitmez, bunu en iyi sen biliyorsundur. Elimde olmayan şeylerden dolayı sana zamanında söyleyemedim kim olduğumu. Üzgünüm, o kadar üzgünüm ki sende hissediyorsundur bunu. Ama hepsini açıklayacağım, yemin ederim." Gözlerimden yaşlar akıyordu, elim elini kavramıştı. Pencerenin önünde durup aya bakmaya başladım.

"Sehun sen asla yemin etmezsin."

Donup kaldım, ben hiç yemin etmezdim.

"Ne yapıyorsun gecenin bu saatinde yanımda?"

Sesindeki soğukluk beni öldürecekti. "Ş-şey diğerlerinin bir işi varmış da beni bura-"

"Anladım, gördüğün gibi ben iyiyim. Şimdi dışarı çıkarsan sevinirim."

Gözlerimi gözlerinden çekmedim, çekemedim. Sesindeki kırgınlık en çok gözlerine vuruyordu çünkü.

"N-ne bekliyorsun?"

"Hiçbir şey. Söylediklerimi duydun değil mi?"

Gözlerini kaçırıyordu. "Ne fark eder?"

"Şu an kafanı daha fazla yormak istemiyorum Baekhyun."

Kulağına eğilip kokusunu içime çektim ve fısıldadım. "Ama şunu bil ki, ben de seni çok özledim."

Bu sefer o donup kaldı, başka bir tepki veremedi. Dişlerini sıkıyordu, üzerime atlamadan önce odadan çıktım.

04 • SeBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin