Burası çoğunlukla yağmur aldığından tanrı sanırım sürekli dilek dilemeyeyim diye bir dileğimi kabul etmişti. Bunun başka açıklaması olamazdı.
Neden böyle bir dilek diledin ki aptal Byun? Resmen Audisi olan biriyle tanışmış arkadaş gibi bir şey olmuştum ama eğer burada yaşıyorsa ona kendimi tanıtmak zorunda kalacaktım. Şu an sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum.
"04?"
"Sehun?"
Bir süre ikimizde şaşkın şaşkın
-aslında şaşkınlıkta zirve yapan sadece bendim- birbirimize baktık. O, şaşkınlıktan ziyade bir şeyler anlamaya çalışıyor gibiydi. "Baekhyun siz Sehunla nerden tanışıyorsunuz?" Chanyeol'de mi onunla tanışıyordu yani? Ve Sehun adımı da öğrenmişti. İşte şimdi sıçtın Baek. Üçüde bana bakıyordu. En çok da Sehun. Sanki, sanki bir şeyler öğrenmiş gibi ağzı aralanmıştı. Hızlıca kendini toparladı ve benden önce cevapladı soruyu.
"Ah biz aslında uçakta tanıştık o kadar. İsimlerimizi biliyoruz sadece o kadar. Değil mi Baekhyun?" Adımı bastırarak söylemişti. Ve ben gerçekten bitmiştim. "A- ah evet. Biz uçakta tanıştık. Evet." Chanyeol ve Chen pekte inanmış gibi durmuyorlardı. Çünkü her halimi biliyorlardı ve şu an tam olarak 'ne yapacağımı bilemediğim için kıvırıyorum' halindeydim. Onlarda bana 'seninle sonra görüşeceğiz' bakışı atıyorlardı. Şimdilik yemiş gibi davranacaklar demekti bu. "Aah öyle mi sevindim tanışmanıza. Sen ne zaman Audi aldınki?" Bizimle arasında 3 metre falan vardı ve sesimizi yükseltip konuşuyorduk. Onun aksine. "Aslında bu araba bayadır vardı. Sadece buraya getirmiyordum. Neden ki?" Yüksek sesle konuşmamasına rağmen cümleleri ağzından inci taneleri gibi düştüğü için her şey net anlaşılıyordu. "Baekhyun Audilere bayılır ve senin arabanı kesiyordu." Chen cümlesi bittikten sonra kahkaha atmaya başlamıştı. Hayatını bana gıcıklık yaparak geçiriyordu bu koca dinozor. Sehun'a baktığımda bir şey söylememiş, sadece gülümsüyordu. Ama bu uçaktakinden daha farklıydı. Üzerinde montunun olmadığını yeni farketmiştim. Sanırım arabadan unuttuğu bir şeyi alırken gelmiştik tam. Olaya müdahale etmezsem elinde paketlerle bu soğukta bizimle konuşmaya devam edecekti ve sonunda donacaktı. "Evet neyse belki daha sonra sıcak bir günde konuşmaya devam ederiz. Biz gidelim artık. Sende kendine dikkat et Sehun." Yavaşça el salladı. İkisininde kollarından tutup biraz zorlanarak götürmeye başladım. Şu olayı açıkladıktan sonra Chen'i pataklayacaktım.Evin önüne geldiğimizde onlar içeri girerken ben dayanamayıp Sehun'un olduğu tarafa baktım. Hâlâ aynı şekilde ellerindeki paketlerle durmuş buraya bakıyordu. Benimle göz göze geldiğinde hiçbir şey yokmuş gibi kafasını çevirip içeri girdi. Bende eve girmek için o tarafa doğru kafamı çevirdiğimde Chanyeol ve Chen bana bakıyorlardı. İçeri girip onları odama çıkarttım. Yatağıma oturttum."Tamam öyle bakmayı kesin anlatıyorum. Biz onunla uçakta yan yana oturduk ve maskemi çıkarmama rağmen beni tanımadı. Okuduğu gazetede benim işi bıraktığım haberi vardı. Daha sonra o birden kötülendi. Neyi olduğunu sorduğumda haberi gösterdi bana. Beni takip ediyormuş ve haberi görünce üzüldü. Küfür etmesini falan bekliyordum, bana kızmasını ama o hiç yargılamadı. Benim kötü tepki alacağımı ve bunu istemediğini söyledi. Sonra tanıştık ama ben adımı söylemedim. O yüzden bana 04 diye sesleniyordu. Şimdi de benim gazeteki kişi olduğumu öğrendi. Onu kırmak istemezdim. Adımı öğrenince neden ona söylemediğimi düşünüp üzülmüş olmalı. Chen seni pataklayacağım çeneni bir tutamadın." Bütün bunları tek nefeste anlatıp ona vurmak için üstüne zıpladığımda Chanyeol gülmekten nefesi kesildiği için bizi zar zor ayırdı. Benim aksime ikisi de şimdi rahatlamış görünüyorlardı. Bahse girerim Sehun'un benim sevgilim olduğunu bile düşünmüşlerdi. Sehun yakışıklı çocuktu şimdi ehehe. Yalnız kalır kalmaz kendimi tokatlayacaktım. Ne biçim düşüncelerdi bunlar. "Senin adını ona söylemediğini nerden biliyim ben, hemen suçluyorsun." Bana masum masum bakan bir Chen'e asla dayanamazdım ve o şu an bunu kullanıyordu. Kollarını açar açmaz gidip sarıldım. Chanyeol'ü de yanımıza çektim. İkisini de çok seviyordum.