Bölüm 6

865 30 16
                                    


(Nora Rodriguez)

Gözlerim yanmaya başlayınca kendimi toparlamam gerektiğini fark ettim. Neymar'ın beni ağlarken görmesini istemiyordum. Hemen toparlanıp salona geçtim. Neymar bana dönüp sordu "Pes atalım mı?" dedi gülümseyerek. Başımı onaylarcasına salladım ve pofuduk denilecek kadar yumuşak koltuklara oturdum. Ama üzerimdeki elbise dar olduğu için rahat edememiştim. Neymar beni süzdükten sonra onun odasından rahat bişeyler alabileceğimi söyledi. Bende üst kata çıkıp onun tarif ettiği odaya girdim. Odanın içerisinde küçük bir oda daha vardı. Orası gardobuydu sanırım. Oradan bir eşofman seçip denedim. Ve üzerimde çuval gibi durmuştu. Hemen çıkardım. Sanırım sadece tişört giymem gerekiyordu. Beyaz sıfır kol tişörtünü alıp üzerime geçirdim. Bu tişörtün kolları çok geniş olduğundan siyah sütyenim gözüküyordu. Böyle görünmesi hoşuma gitmişti. Tişört uzundu ama eğildiğim zaman siyah alt iç çamaşırım rahatlıkla belli olacaktı. Yapacak bir şey yok diye düşündüm. Odasının içinde bulunan küçük tuvalete gidip yüzümdeki makyajı çıkardım. Saçlarımı at kuyruğu yapıp aşağıya indim.


Neymar girdiğim gibi bana baktı ve gülümsedi. "O tişörtü Bruna ile beraber seçmiştik" dedi hafif bir gülümsemeyle. Neymarı çok takip etmesemde Bruna'yı tanıyordum. O an tişörtü parçalayıp yakma isteğime karşı koyup ben de gülümsedim. Sonrasında yanına geçip oturdum. Takım olarak gidip Barça'yı seçti. Şaşırmıştım PSG'yi seçmesini bekliyordum.


"Özlüyor musun?" diye sordum. Bana döndü biraz üzgün gibiydi. Ve başını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Mal sen kendin seçtin parayı. Şimdi neyin üzüntüsünü yaşıyorsun gerizekalı. 220 milyona transfer oldun lan zenginsin sen kendine gel.


Ben takım olarak tabikisi de canım abim için Madrid'i seçtim. İlk 11'leri ayarladıktan sonra maça başlayacaktık. Neymar birden durup bana döndü.


"Neyine oynuyoruz" dedi. Pes konusunda kendime güvendiğim için her türlü iddiaya hazırdım.


"Sen söyle" dedim kendime emin bir duruşla. Bir kaç saniye düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra cevap verdi.


"Yarın bizim evdesin diye umuyorum" deyip tek kaşını soru sorarcasına kaldırdı. Bende utanıyormuş gibi yapıp "Sanırım" dedim. Sonra o devam etti. "Kazanan kaybedene bir gün boyunca istediğini yaptıracak. Herşey olabilir" dediğinde aklıma Neymar'ın sapık ruhlu olabilme ihtimali geldi ama reddedersem korktuğumu düşünecekti. Hemen kabul ettim. Hem eğer kazanırsam resim çektirmeme itiraz da etmez.

********

"Hile yaptın bir kere, sayılmaz" dedim dudak büzerek. 6-4 kaybetmiştim. Ronaldonun yokluğu çok koymuştu bee.


"Birileri ağlıyor sanki" dedi gülerek. Kaybetmiştim iddiayı saçma sapan şeyler yaptıracaktı şimdi. Tavana bakıp derin bir of çektim. "Şimdi kalk bana mutfaktan soğuk su getir" dedi emredercesine.

"Pardon?" diyip kaşımı kaldırdım. "İddia yarın için geçerliydi." dedim. Sonra bileğindeki dijital saati gösterdi. Saat 00.24 olmuştu. Oha dedim içimden o kadar saattir oyun mu oynuyorduk. İtiraz etmeden kalkıp suyu getirdim. Neymar tam bir baş belasıydı. Verdiğim suya biraz baktıktan sonra bir yudum aldı ve benim elime tutuşturdu. Mutfağa götürmemi istediğini düşünüp arkamı dönüyordum ki konuşmaya başladı.


"Bu suyu içmen için verdim. Böyle bir mağlubiyetin ardından bir bardak soğuk su iyi gider." diyip gülmeye başladı. Yaptığı espri yüzünden yüzümü buruşturup Sudan bir yudum almaya zorladım kendimi. O sırada gözüm duvardaki saate takıldı. Saat daha 22.00'dı. Gözlerim büyümeye başladı ve suyu Neymar'ın yüzüne doğru fırlattım.


"Gerizekalı, saatin ayarlarıyla mı oynadın?" dedim bileğini göstererek. Kahkaha atmaya başladı. Bende gülmeye başladım. Çok güzel kahkaha atıyordu insanın gülesi geliyordu. Beni bileğimden tutup kucağına çektiğinde utanmaya başladım. Bir eliyle yüzünü sildi ve o ıslaklığı benim yüzüme vurdu. Ona engel olmaya çalıştım ama adam kaslı napayım. Ben de onu durdurmak için gıdıklamaya başladım. Ve refleks olarak karnıma yumruk attı.



Evet arkadaşlar herkesin hayalindeki Neymar bir kıza yumruk atıyordu.


Acıdan kendimi yere atıp inlemeye başladım. Bir kaç dövüş dersi aldığımı söylemiştim ama hala acıya dayanıklı değildim. Yere uzanıp inlemeye devam ederken Neymar gelip yanıma çömeldi.


Tişörtü kaldırıp karnıma baktı. Ovuşturmaya başladı. Biraz rahatlıyordum. "Bir kere maçtayken karnıma dirsek yemiştim, acısını bilirim" deyip suratını ekşitti. "Kusura bakma" deyip bakışlarını yere indirdi. Onun koluna tutunup kendimi oturur pozisyona getirdim. O da yanımdan kalkıp mutfağa gitti. Sonrasında bana BİR BARDAK SOĞUK SU getirdi. Birazını içtikten sonra kalan yarısını yine yüzüne fırlattım ve gülmeye başladık. Sonra birden karnım guruldadı.


"Pizza söyleyeyim mi?" diye sordu ve bende olumlu anlamda başımı salladım.


Yarım saat sonra pizzalar geldiğinde yemeye başladık. Karşımda Neymar olduğunu umursamadan hayvanca tıkındım çünkü kahvaltıdan bu yana hiç bir şey yememiştim. Neymar da acıkmış olmalı ki benden beter davranıyordu hayvan gibi yiyordu aynı. Yemek esnasına konuşmadık ve sonrasında da salona geçip telefonlarımızla uğraşmaya başladık. Pardon ben telefonumla uğraşıyordum o televizyondan transfer haberlerine bakıyordu.


Finn beni engellemişti. Şerefsiz herif. Ben de bütün vaktimi instagramda slime videoları izleyerek stresimi atmaya çalışarak geçirdim.

Bu şekilde baya bir süre harcadıktan sonra bana yöneldi.


"Uykum geldi beni yatır hadi" dediğinde ilk başta ne dediğini anlamaya çalıştım. Sonrasına ona döndüm.


"Saat daha-" deyip duvardaki saate baktığımda saatin 00.40 olduğunu gördüm. Sonra Neymara bakıp gözlerimi kıstırdıktan sonra kendi telefonuma baktım. Çünkü Neymar bu konularda güvenilmezdi. Ama maalesef ki duvarda ki saat doğruydu. Neymar'ın yanına gidip "kalk hadi seni götüreyim" dedim. O da kalkıp odasına yöneldi. Ben de peşinden gittim.


Odasına vardığımızda kapının önünde durup "Ne istiyorsun" diye sordum. O sırada tişörtünü ve alt eşofmanını çıkardı. Sadece boxer ile kalmıştı. Karın kasları kesinlikle çok çekiciydi. Bakışlarımı yüzüne çevirdim.



Ve sonra yatağına atladı. Kolundaki dövmeler dikkat çekecek kadar güzeldi.


"Düşüneyim" deyip yapmacık bir şekilde elini çenesinin altına koyup bekledi. "Yanıma gel ve bana masal anlat" dedi. Ben de oflayıp yanına oturdum. Pardon yanına değil en az bir metre uzağına.

"Ben masal bilmem" dedim dürüstçe.


"O zaman sadece burda kal" dedi biraz mayışmış bir sesle. Daha tanışmamızın üzerinden geçen ikinci gündü bu. Neden kalmamı istiyordu bu orangutan diye düşünmeden edemedim. Ama başımı olumlu anlamda salladım.

"Uyuduğundan emin olduktan sonda giderim" dedim. O da başını salladı.

"Ama sen otururken seni göremiyorum sen de uzan" dedi mızmız bir çocuk gibi. "Ve şu üzerindeki tişört bana Bruma'yı hatırlatıyor. Yani çıkar" dedi. Saatlerdir bu tişörtle gezerken niye söylememişti acaba. İtiraz hakkım olmadığı için tişörtü çıkarıp yanına uzandım. Ama çok şükür ki temasta bulunmamıştı ve aramızdaki bir metre hala aynıydı.
Yeni ilişkimi bitirmiştim hemen olmaz böyle şeyler diye düşündüm. Bir süre beni izledi. Ben de ona baktım. Tabi ben bir insanın gözlerine uzun süre bakamıyordum.


Gözüne bakamadığım için gözüm başka yerlere kayıyordu. O beni süzerken aleti iyicene kabarmıştı. Oraya baktığımı görünce gülümsedi. Pardon sırıttı. Namussuz işte


Sonrasında gözlerim karardı ve uyuyakaldım.


Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazar mısınız :))) Bir de yeni bölüm yeterince okunma, vote ve yorum olunca gelecektir.

Sevgilerle
Chattyblue

Claim || JuniorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin