1/ yarasa süper
ama
yaramasa karabasan''Konuş.'' diyorum. Kim Jongin üç gün önce tren garında pembe naylonla kaplanmış bir tezgahta aynısını on wona sorduğum yuvarlak gümüş taşlı bir karaoke mikrofonu tutuyor. Arka planda adının sonradan Jongdae olduğunu öğreneceğim bir oğlan ''Baby'' diye çığırıyor. ''LOVE REALLY HURTS WITHOUT YOU''
Bir kolu mor derisi yer yer kopartılmış, gri zımpara kumaşı ayan beyan ortada eski püskü koltuğun üstündeki tahtalıkta. Bacak bacak üstüne atmış. Ağzını bakışlarıyla eş bir tatsızlıkla şapırdatıyor. Siyah süveterinin üzerinde karaoke ışıkları dört dönüyor. ''Ciğerli söylüyor.'' diyorum.
Başını sallıyor. Benimle konuşmuyor. Bir elimde hala scooterımın kaskı var. Kısa mesajla çağırdı sadece beni, davet edilmediğim için oturmuyorum. Birbirimize bayılmıyoruz, yine de ne söyleyeceğini duymak için arada bir dinliyorum onu. Düşmanlığın getirdiği garip tanıdıklık hissi hep aramızda, orada. ''Bunun için mi çağırdın?'' diyorum. ''Ciğerli bir şarkı dinlemek için.''
Bakışlarını kaldırıp kaşlarını çatıyor. Gözlerimi devirip ''Konuş yani.'' diyorum. ''Konuşmayacaksan gidiyorum.''
Gözleriyle etrafı tarıyor. Jongdae bayağı yüksek bir notayı vuruyor, sesine tek gözünü kapatıp yüzünü buruşturuyor. ''Kaba oldu bu.'' diye ekleme ihtiyacı hissediyorum. İki gözüm birden kapalı. Ben nazik olmak zorunda değilim.
Gözleri elimdeki kaska takılıyor. Çenesini çıkartıp geldiğimden beri ilk kez konuşuyor. ''Kasktan başka var mı?''
Bakıp omuz silkiyorum. Elimdeki kaskı alıp odayı terk ediyor. Şarkı ciğerli. Jongdae de öyle. Yine de onu takip ediyorum. Birlikte scooterımın önünde dikiliyoruz.
Barın önünde bir ileri bir geri yürüyor. Benden çok kendiyle konuşur gibi, arada durup bir şey söyleyecek gibi lafa giriyor, sonra geri sekiyor. En sonunda''Kim Minseok'' diyor. Yutkunuyorum. Kaşlarını kaldırıp iç çekiyor, sıkılmış gibi omuzlarını düşürüyor ve nihayet duruyor. ''İstiyorsun dimi?''
Bir süre sessiz kalıyorum. Bunu ona neden söylediğimden ya da neden sorduğundan emin değilim. Ama kül yutmaz, yutmayacağını biliyorum, en sonunda ''Sincaba benziyor'' diyorum. Kaşlarını kaldırıyor. Omuz silkiyorum. ''Şey gibi, küçük, tatlı, kolumu beline sarsam ikinci kez dolanır. Suratı çok güzel. Nazik bir de. Ama sınırları var.''
''Chanyeol'le çıkıyor.'' diyor, tek seferde. Yara bandını çeker gibi. Gözlerimi kapatıp göğsümü şişiriyorum. Gözlerimi açıyorum. Bakışları dağınık. Chanyeol'le geçmişi kabarık. Çocukluk arkadaşı ikisi. Saçmalayıp ex oldular. Kopamıyorlar. Bildiklerim kampüsün kalanının bildiği kadar, onlarla eşlenik. Hepsi bu.
''Chanyeol'' diyorum. Test ediyorum. Yanakları kızarıyor.
''Evet.'' diyor kısa kesip. Her zaman net. Chanyeol'u hala seviyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sarmaşık (505)
Fanfiction''Ayırıyorum onları.'' Bıkmış gibi soluyor. ''Yardım et.'' Tereddütte kalıp boş boş suratına bakıyorum. Bir iki adım yaklaşıp ona garip bir kucaklaşma veriyorum. Elim sırtını ritmik olmayan birkaç tuhaf jestle pat patlıyor. ''İşte'' diyorum. ''Atlat...