Mağaraya döndüğümüzde Katharine, beyaz kurda bu ismi vermişti, daha iyi olmuştu. Ona bu ismi vermiştim çünkü o kızın yaptığı iyiliği bu sayede asla unutmayacaktım ve hatırladıkça atalardan onun için korunma isteyecektim. Bazı hayvan dostlarım beni ziyarete gelmiş ve Katharine ile tanışmıştılar. Artık yetişkin olan Mac onla oynuyor, onun yalnız hissetmemesi için elinden geleni yapıyordu. Mac'in sürüsü genel olarak Katharine'e iyi davranıyor olsada resmi olarak sürülerine almıyorlardı. Kath bundan şikayetçi değildi çünkü bizle yaşamayı sevmişti.
Günler böyle geçiyor, orman daha sakin bir hal alıyordu giderek. Bir ara yola yakın bir yere gidip geçit törenini izlemiştim. Cenaze Töreni Geçidi, benim için. Herkes öldüğümü kabullenmişti. Hatta ben bile Prenses Maria' nın öldüğünü kabullenmiştim.
Yaz geldi geçti, sonbahar güzelliğini sergiliyordu. O da gitti, kış orman halkına 'merhaba' dedi. Bu kış zorlu geçiyordu. Çok soğuktu ve ben şelale içi mağaraaı dışında başka yerde ateş yakamıyordum. Orası ise bana, Tiffany ve Kath' e yetmiyordu. Bir de ara ara gelen misafirlerimiz eklenince ana mağarada kalmamız gerekiyordu. Oraya bile zor sığıyorduk. İlk bahar gelir gelmez bunun çaresine bakmamız gerekecekti. Ama bu kış idare etmeliydik. Evdeki tüm örtüleri kullanarak soğuğun içeri sızmamasını engellemeyr çalışmıştım. Avlandığımız hayvanların kürklerini kullanarak örtü ve kendim için kıyafet yapmıştım. Ama misafir sayımız arttınca örtüler yetmiyordu. Sık sık ormanı geziyor hayvanların birbirlerini avladıktan sonra kalan kürkleri de topluyordum.
Artık Kath ile ava çıkıyordum çünkü Mac'in sürüsü onu kabul etmediği için onlarla avlanamıyordu. Tek başına avlanayamayacağı için vahşi yapısı bozulmasın diye sürüden biri gibi yardım ediyordum. O avı yakaladıktan sonra ok ile öldürüyordum. Avdan payımıza füşenleri yiyor kalanı ise mağarada kalan etçil misafirlerimiz ile paylaşıyorduk.
Bir gün yine ava çıkmışken onlarla karşılaştık, Marco ve ekibiyle. Onlar da avdaydılar ve avları Kath'in gözüne kestirdiği geyikti. Kath'i benim onları fark ettiğimden daha önce fark etmişler ve avlanmasına izin vermişlerdi. Ama yalnız olduğunu anlamış olmalılardı çünkü Kath avı yakalar yakalamz Kath'in etrafını sarmış ve ona saldırmak için pozisyon almışlardı. Ava dalıp onlar ortaya çıkana kadar onları fark etmemiş olmak benim hatamdı.
Kath şaşkınlıkla avın üzerinde dururken Marco kahkaha atıp "Seni odama asacağım güzel kurt." dedi vahşice. Marco nasıl bu hali alabilmişti?
Av yerinden kıpırdarken artık harekete geçme zamanı diye düşünüp oku gerdim ve geyiğin boynuna nişan aldım. Geyik isabet eden okla çırpındı ve hareketsiz kaldı. Savaşçılar hemen oku atan kişiyi aramaya koyuldular. Geçen 1 yılı aşkın süre içinde uzamış ve daha iri olmuştum. Cilt yapımda rutin Prenses Bakımları ve çiçek özlü küvetler olmayınca narinlikten kurtulmuştu. Büyümenin verdiği kemik yapısı değişikliği sayesinde ise daha sert bir yüz yapısı oluşmuştu. Saçlarımı bana uyum sağladığını düşündüğüm için düzenli olark bitki karışımı ile açıyordum. Böylece uzasa bile hep gümişi beyazlığını her zerresinde koruyordu. Cildim ise avlanırken gizlenmemi kolaylaştırıyor diye sürekli kullandığım için koyu renkti. Bu iekilde beni tanımayacaklarını umarak pelerinimin başlığını taktım ama açık bıraktığım gümişi saçlarım başlığın yanlarından aşağı bazı teller taşıyordu.
"Kim var orada?" diye bağırdı Marco.
Dallar arasında sıçrayarak Kath'in üzerindeki ağaca geldim. Derin bir nefes alıp aşağı atladım. Gümüşlerle uçlarını süslediğim, şatodan getirdiğim gümüş sü eşyalarını eritip kullanmıştım, yayım elimde Kath'in yanında durdum. "O benimle." dedim sakince ve mümkün olduğunca kalın bir sesle. Aslında kardrşimle uzun zaman sonra karşı karşıya olmak çok heyecan vericiydi. Onu özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRENSES (Tamamlandı)
AcakPrenses? Prenses denilince akla ilk gelen nedir? Elmaslarla süslü taçlar? Mücevherler? Elbiseler? Muhtemelen hepsi ve daha fazlası. Ya prenses olmak o kadar fa güzel değilse? Elmaslarla süslü bir esaret mi? Çamurlu bir özgürlük mü? Sizce? ........ ...