4 YIL SONRA YAZAR ANLATIM
Seokjin, üniversite 2. Sınıfa geçmişti (19) yer altında okuduğu lisesini birincilikle bitirdiği yetmezmiş gibi en başarılı katillerden biriydi.
Soğuk kanlılığı ve yaptığı değişik işkencelerle yer altı dünyasına nam salmıştı. Kurbanlarının kanlarını değişik içkilere katıp içmesi ve her seferinde bir kırmızı gülü kurbanıyla yakıp, bir kırmızı gülü kurbanının cesedinin -cesedden ne kaldıysa- üstüne koyması da ona olan ilgileri arttırmıştı.
Kurbanlarıyla yaktığı kırmızı güllerden dolayı. 'Gül Katili' olarak çağrılırdı. Normalde katiller bir çeşit maske takardı ama Seokjin maske takmaya gerek duymazdı. Katillikteki 1. Yılında yer altı dünyasında babasıyla beraber katıldığı bir toplantıda, babasının ortaklarından biri ona neden maske takmadığını sordu. Seokjin belli bir kaç yüz ifadesinden biri olan alay dolu gülüşüyle 'Maskeler korkaklar içindir' Şeklinde cevap vermişti.
Namjoon'a gelirsek 17 yaşına girmişti. Annesi öleli daha 1 hafta bile olmuyordu. Babasını kardeşi ile yeni atlatmışken sıra annesinin ölümünü atlatmaya gelmişti.
Jeongguk daha 13 yaşındaydı, Namjoon'un babasının ölümünü izlediği yaştan sadece 2 yaş büyüktü. Namjoon, babasının cenazesi dışında hiç bir zaman zayıf olamamıştı. Babasının ölümünü izlerken konuşurken sesini bile titretmemişti, kardeşi için. Şimdiyse yine kardeşi için güçlü olmalıydı.
Jeongguk, annesinin ölümünden sonra kendini çok yalnız hissediyordu. Namjoon şuan yanında olabilirdi ama okuduğu polislik okulu yatılıydı en fazla bir kaç gün içinde gitmek zorunda kalacaktı. Jeongguk bunu biliyordu. Korkuyordu, abisinin de onu bırakmasından, çaresizdi abisinden yanında kalmasını isteyemezdi. İstese kalacağını biliyordu ama bunu ona yapamazdı bu okul için çok çabalamıştı.
Jeongguk çaresizdi, hem de fazlasıyla. Ne yapacağını bilmiyordu birine ihtiyacı vardı. Abisi yerine güvenebileceği, sığınabileceği birine muhtaçtı.
Tahmin ettiği gibi 2 gün sonra abisi onu yemeklerini iyice yemesi ve kendine iyi bakması için tembihledikten sonra gitmişti. Hafta sonları geleceğini de söylemişti.
Jeongguk teyzesiyle kalmaya başladı kuzeni Hoseok ona kardeşi gibi davranıyordu abisiyle yaşıttı ama oda abisinin yerini tutamazdı.
Teyzelerinin evi denize yakındı, hemen yan sokaklarındaysa park vardı. Namjoon'un gidişinden sonra teyzesine haber vererek parka ve sahile gitmeye başlamıştı.
Şuan ise daha güneş yeni doğuyordu ve Jeongguk bu saatte -teyzesinden habersiz- sahilde oturup rüyasında abisinin ölümünü gördüğü için ağlıyordu.
TAEHYUNG ANLATIM
Yoongi'yle Seol'a yeni gelmiştik. Yoongi' güneşin doğuşunu izlemek istediği için sahile geldik. Biz geldikten tahmini 2-3 dakika sonra bir çocuk gelip ağlamaya başladı.
Yoongi gözlerini sinirle kapayarak bıçağını eline alıp çocuğa doğru yöneldi. Yoongi iyi duygusal biriydi, ama değer verdiklerine karşı. Geri kalan kesim çocuk olsa bile öldürmekten çekinmez.
Yoongi çocuğa yaklaşırken çocuk kafasını kaldırıp korkuyla ona baktı. Yoongi'nin bileğinden tuttum. "Çocukla ben ilgilenirim." Biraz bana baktıktan sonra "Sussun yeter." Deyip az önce oturduğumuz yere gitti.
JEONGGUK ANLATIM
İsmini bilmediğim kişi yanıma oturdu. "Neden ağladığını anlatmak ister misin?" Diye sordu. Göz yaşlarım izin vermeme rağmen yeniden akmaya başladı. "B-ben abimin ö-öldüğü b-bir rüya g-gördüm." Ellerimi kendime çekmiş ağlıyordum, ismini bilmediğim kişi bana sarıldı. "Hyung adın ne?"
Husursuzca nefes alıp verdi. "Bunu... sana söyleyemem ama beni V diye çağırabilirsin." Kafamı salladım ve boynuna gömdüm. "Senin adın ne ve yaşın kaç?" Kafamı boynundan hafif kaldırıp "Jeongguk ve 13 yaşındayım. Hyung sen kaç yaşındasın ve bu saatte niye burdasın?" Der demez kafamı boynuna geri gömdüm. Kokusu... çok rahatlatıcıydı. "Yaşım 16 ve buraya Daegu'dan büyükannem öldüğü için abimle yaşamaya geldim."
Kafamı kaldırıp özür dileyecektim ki, Hoseok hyungun sesini duydum. "Jeongguk'u hemen bırak!"
TAEHYUNG ANLATIM
Gelen kişiye baktım, sanırım abisiydi. "Jeongguk bu senin abin mi?" Kafasıyla onayladı "Kuzenim." Jeongguk'un elinden tutarak kalktım. "Merhaba ben Vante, yanlış anlaşılma için özür dilerim."
Bana anlayamadığım bir ifadeyle bakıyordu. Arkadan Yoongi hyung geldi "Selam Hoseok." Adının Hoseok olduğunu öğrendiğim kişiyle birbirlerine sinirle bakıyorlardı. Jeongguk'un hala elini tutuyordum. O halde bir ona, bir diğerine bakıyorduk. Hoseok, Jeongguk'un diğer elini tutarak "Hadi gidelim Jeongguk."
Gözden kaybolana kadar arkalarından baktım. Yoongi Hyunga döndüm. "Hyu-" Ben sormadan söylemişti. "Eski sevgilim... bunu bil yeter."
Bu sırada çoktan gün doğmuştu. Biraz ben Yoongi hyunga, o denize baktıktan sonra arabaya bindik 13 yıldır görmediğim babamın ve abimin yanına gitmek için yola çıktık. Onları hatırlamıyordum bile fotoğraflardan biliyordum.
1 saatte anca gelebilmiştik. Kapıyı evin hizmetlilerinden biri açtı. Babamın evde olmadığını ama abimin zindanda olduğunu söyledi.
Abimin tabiki de kariyerini biliyordum benden çok daha başarılıydı. İşkence konusunda çok acemiydim. Ben daha çok keskin nişancıydım hatta defalarca dereceye girdim... keşke babamın gözüne de girebilseydim.
Zindana doğru ilerlerken 12 yıl sonra yukarı doğru çıkan Seokjin hyungu gördüm.
"Merhaba Seokjin-shi"
695 kelime. Bilmeyenleriniz eminim vardır -shi bay anlamına gelir. Bu arada Sope 300 okunmayı gecmiş mutlu oldum. LÜTFEN DİĞER NAMJINE DE OY VERIN. Yorumlarınızı eksik etmeyin sizi seviyorum. ^-^
~~~Shadow
![](https://img.wattpad.com/cover/195377488-288-k195832.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This Is Our Destiny
FanfictionMazoşist, canlı hissetmeye ihtiyacı olan Seokjin. Kardeşi ve kariyeri dışında hiç bir şey düşünmeyen Namjoon.