"Yeni hedefim sensin Kim Namjoon."

183 25 43
                                    

TAEHYUNG ANLATIM

Üstü kan kaplıydı, sigara ve kan kokusu üstüne sinmişti. Büyük ihtimal yine birilerine işkence yapıp ölümleri için yalvarttırıyordu. 'Fazla cani biri' değerli iç sesim hiç bir şeyden eksik kalmafığı gibi bundan da eksik kalmadı.

Bana duygusuz bakışlarla bakıyordu. Kendimi garip hissetmiştim. Bakışları hiçbir duygu barındırmıyordu. Fazla soğuktu.

Bana doğru yaklaştı, artık gerginlikten midem kasılıyordu. Kulağıma yaklaştı ve 12 yıl sonra duyduğum doğal olarak değişmiş, pürüzlü, hafif, kusursuz sürekli dinlemek isteyeceğim bir melodiyi andıran sesiyle. "Benden uzak dur." demiş ve odasına doğru gitmişti. Neden öyle demişti ki? Ben ona ne yapmıştım? Arkasından bakarken gözümden bir damla yaş düşmüştü.

Ananemizin ölümünden sonra bana destek olup, sahip çıkacağını düşünmüştüm. Sonuçta biz bir aileydik.

Yoongi, omuzumu sıktı. "Seokjin herkese karş-" ne diyeceğini biliyordum. 'Seokjin herkese karşı böyledir, boşver' ama ben herkes değildim... değil mi? "Ama ben onun kardeşiyim bana da böyle davranmamalı." hıçkırıklarımı tutamıyordum, konu değer verdiğim insanlar olunca duygusal biriydim. Sanırım Seokjin hyung kadar başarılı olamamamın sebebi bu.

Yoongi hyunga sarıldım. Saçlarımın okşanması beni her zaman rahatlardı. Yoongi hyung bunu biliyordu, sarıldığım da bir eliyle saçlarımı seviyordu. Diğer eliyle ensemden sarılıyordu.

Merdivenlerden gelen Seokjin hyungumun tok boğaz temizleme sesiyle göz yaşlarımı silip Yoongi hyungdan ayrıldım. Gözünde daha fazla zayıf gözükmek istemiyordum.

Kıyafetlerini değiştirmişti, bu sefer kan yada sigara kokmuyordu. Vücuduna yapışan siyah badisi ve siyah pantolonuyla her zaman olduğu gibi mükemmel görünüyordu.

Yine en güzel melodileri bile kıskandırabilecek sesiyle konuşmaya başladı "Babam tutuklanmış ben halletmeye gidiyorum. Hizmetliler yerleşmenize yardım eder." Daha ben şaşkınlığımı üzerimden atamadan evden çıktığını kapının kapanma sesiyle anladım.

Yardım etmek istiyordum, belki aramız düzelirdi. Arkasından gidecekken Yoongi hyung bileğimden tuttu. Karşı çıkacakken hızla cümlesine girdi. "Seokjin emin ol peşinden gidersen seni bu şehirde barındırmaz. Eğer gidersen Seokjin'e ayak bağından başka bir şey olmazsın."

Ona hak verdim. Haklıydı, hem de fazlasıyla. Aramızı düzeltmek için ihtimal varsa bile yok ederdim. Kafamı salladım. Yoongi hyunga düş alıp dinleneneceğimi söyledim. Hizmetlilerin yardımıyla odaya yerleştim. Aklımdaki düşünceleri kovmaya çalışsam da 'Seokjin hyung acaba ne yaptı?' sorusunu düşünmeden edemiyordum... Umarım babamı kurtarır.

SEOKJIN ANLATIM

Acaba babamı kurtarıp öldürsem, sonra polisler öldürdü desem ne olur? 'Daha babasını polisten kurtaramıyor.' derler imajım zarar görür. Kurtarmasam bana olan güven kırılır ortamlarınla aram bozulur, yine zarar görürüm. Kurtarmak tam bir zaman kaybı ama mecburum. En kötü zavallı polislerden birini yeni kurbanım seçerim bu günki çabuk öldü.

Erken ölen adamı düşünmem telefonumun çalmasıyla bölündü. Felix arıyordu {Stray Kids'ten olan taş} Güney Kore'nin en başarılı polislerinden biri ve benim ajanımdı. "Seokjin-shi saygı değer liderimizi hapishaneye götürme bahanesiyle çıkaracaklar gelmenizi bekliyoruz." 'Saygı değer (!) liderimiz' deyince istemsizce göz devirdim. O sikim herifin saygı değer olan hiç bir şeyi yoktu. Ama doğru ya güçlüydü. Saygı duyuyor gibi davranmasalar ölürlerdi. "Biraz polisleri inceleyeceğim, ben arayınca çıkarın. Yardımının karşılığında düşmanımız olan bir uyuşturucu baronunu yakalamanız için gerekli bilgileri vereceğiz." deyip telefonu kapattım.

Felix, babamın yakın arkadaşının oğluydu. O da benim gibi babasından işkence görmüştü ve kendi alanında 1 numaraydı. Felix katil değildi, zekice kurduğu tuzaklarla kurbanlarının kendilerini öldürmelerini sağlıyordu. Fazla zekiydi, gereğinden fazla.

Karakola 7 dakika yürüme mesafesinde arabayı bıraktım. Yüzümde maskem, kemerimde lazım olursa diye aldığım 2 tabanca, ve elimde ki kırmızı ve beyaz 2 gül.

Karakolu rahat görebileceğim bir yerde durdum. Polisleri inceliyordum. Büyük ihtimal babamı hapishaneye götürmek (!) için gelen arabanın içinden çıkan çocuklardan birinin yakasında Hyunjin yazıyordu. Kan bedenine çok yakışırdı.

Kapıdan biri çıktı, diğerlerinden çok daha ciddi görünüyordu. İfadesinin asla bozulmayacak bir heykel edasıyla durması onu öldürmem için yalvarmasını arzulamam için yeterliydi.

İfadesi donuktu ciddiyet dışında hiç bir şeyi çağırıştırmıyordu. Heykele benziyordu. İfadesini bozup, yerine kanla kaplı, ölmek için yalvaran bir ifadeye bırakmasını sağlamak zevkli olacaktı.

Tanrı denen şey varsa onu yaratırken üstünde fazla durmuş olmalı. Kusursuzdu, her bakımdan. Duygularını iyi saklıyordu. Benim gibiydi, ifadesi herhangibir duygu barındırmıyordu.

İç sesim atıldı. 'Bakalım zindanda da bu ifadesini sürdürebilecek mi?'

Hyunjin denen çocuk ona bir dosya uzattı. Tahminen babamın dosyasıydı. Babamı çıkarmaları için Felix'i aradım. Bakışlarımı ondan çekmeden önce yakasından adına baktım.

"Yeni hedefim sensin Kim Namjoon."





645 kelime gayet güzel yazdım bence yeni rekorda bu 600 dü 645 oldu kfkfkfkx. daha uzun yazacaktım ama gönderi hazırladım ve kafamda devamını toparlayamadım. İnstagram persona.tr yeni tema da kısa Angst fic ağırlıklı gönderiler paylaşacağım, beklerim.

This Is Our DestinyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin