TAEHYUNG ANLATIMBabam ve Seokjin hyunga kapıyı açtığımda Seokjin hyung yüzüme bile bakmadan merdivenlere yöneldi. 'Sanırım onun seni takmayışına alışmam gerekecek.' iç sesim haklı olsa da... kırılıyordum. Sonuçta biz kardeşiz öyle değil mi?
Babam salonda şöminenin karşısındaki koltuğa oturarak bakışlarını bana yöneltti. "Yolculuğunuz nasıl geçti Taehyung?" Babam en azından beni takıyor gibiydi. Gülümseyerek karşılık verdim: "Güzel geçti baba." Baba demek biraz garip hissettirmişti ama güzeldi, yani bir babanın olduğunu hissetmek.
Babamın başına gelenleri sormak istiyordum fakat doğal olarak Seokjin hyung gibi terslemesinden çekiniyordum. Sevgili iç sesim 'Sormazsan bilemezsin' diyerek -her zaman olduğu gibi- beni gaza getirmişti. "Baba, Seokjin hyung tutuklandığını söyleyerek evden çıktı. Senin, sizin için çok endişelendim. Tam olarak ne olduğunu anlatır mısın?"
Babam iç çekip suratını astı. "Müttefiklerimizden biri bize ihanet etti. Beni üzen kısmı ise; kendisiyle uzun yıllara dayanan bir iş birliğimiz vardı. Bunun bozulmasına elbet üzüldüm.Babamın ona ihanet eden müttefiğinden intikam alacağına şüphem yoktu. Eski müttefiklerinin cezasını benim kesmek istediğimi söylesem kabul eder mi ki? 'Baban ve Seokjin hyungunla yakınlaşmak için mükemmel bir fırsat ve sen bu fırsatı değerlendirmeyecek misin?' iç sesim aslında haklıydı. İşkence yapacaklarsa ne yapacağım peki? 'Gerekirse sen yapacaksın'
Bir kere daha fazla gaza gelen biri olduğuma lanet ederek babama "Size ihanet eden alçağın cezasını ben vermek isterim." Dedim ama demez olaydım. Kesin işkence yapacaklar, sıçtım ben.
Çok sevgili şuan alnından öpmek istediğim babam "İşkencesiyle Seokjin ilgilenmek istedi, eğer istersen onu sen yakalayabilirsin" şuan da kalkıp göbek atmak istiyordum. "Peki baba. İzninle ben Yoongi hyungun yanına gidiyorum" çok ama çok sevgili babam "Gelecekseniz otoparktan istediğiniz arabayı alabilirsiniz." Cüzdanından iki tane kredi kartı çıkarıp bana uzattı. "Biri sana, biri Yoongi'ye. Harcamalarınızı buradan yapın." Babama teşekkür edip Yoongi hyungun odasına çıktım.
Her zaman ki gibi yatıyordu. Üstüne "HYUUUUUUUUĞĞNG" diye atladım tabi karşılığında bir ağız dolusu küfür yiyerek. Kalkıp kollarımdan tutarak beni yatağa yatırıp vurmaya başladı. "Gerizekalı, hayvan, öküz! Yatıyoruz burada dimi? Koduğumun orangutan beyinlisi" gülerek kafamı geri attım.
Öküz bana diyordu ama kollarımı öküz gibi sıkan oydu. "Hyung babam bana 2 kredi kartı verdi biri bana, birisi sana. Hadi gel gezek" Üstümden kalktı. "Odamdan siktir git, uyuyacağım. Akşam bakarız. Kredi kartını bırakıp çık." Söylenerek odadan çıktım. Bir kere de beni dinleyip mutlu etmiyor pislik.
Odama çıkıp dışarı çıkmak için hazırlandım. Evde boş boş duracak halim yoktu. Bu sabah gelirken gittiğimiz sahile gitmeyi düşünüyordum. Biraz uzak olsa da sahil çok güzeldi.
Sahile giderken otoparktan önüme gelen arabayı almıştım. Sonuçta banamındı. Aklıma sabahki tavşana benzeyen çocuk ve kuzeni geldi. Yoongi hyungla acaba nasıl bir geçmişi vardı. Bunları düşünürken az kalsın kaza yapacaktım. Ani fren yaparak durdum. Kaza olaylarına bulaşmak istemiyordum sürmeyi bilsemde yaşımdan dolayı ehliyetim yoktu.
Arabadan çıkıp diğer arabanın yanına gittim. Arabadan çıkan 2 beden vardı. Sabah gördüğüm Yoongi hyungun eski sevgilisi ve tavşana benzeyen kuzeniydi.
"Kadere her zaman inanmışımdır."
HI GUYS 455 kelimelik mini bir bölümle karşınızdayım. Bölüm ne yeniyor mu dediğinizi duyar gibiyim. Yorumlarınızı merak ediyorum. Şimdi edit yapmaya gidiyorum. Görüşürüüz.
~~~Shadow
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This Is Our Destiny
FanfictionMazoşist, canlı hissetmeye ihtiyacı olan Seokjin. Kardeşi ve kariyeri dışında hiç bir şey düşünmeyen Namjoon.