3.Bölüm- Mavi Gözler

53 2 2
                                    

'Parlak siyah gözleriyle sanki etrafa ışık saçıyordu. Kalbimin uçsuz bucaksız derinliklerinde kaybolmaya başlayan bu duygu benimdi. Elizabeth'indi. Seni seviyorum aşkım. Seni seviyorum...' 

Bay Cooper büyülenmişçesine iç çekti. Ve bize yönelerek anında ciddi ifadesini bir maske gibi yüzüne taktı.

'Evet arkadaşlar 2.Dünya savaşı sırasında bir İngiliz askerinin sevgilisine yazmış olduğu bu mektup, tarih bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü yazış tarzı ve kullanılan üslup, o döneme ait bir sürü ipucu vermektedir.'

Tarih dersinin 2. saatindeydik ve ben şimdiden sıkılmıştım. Okula geç kalmanın mahçupluğu hala üstümdeydi çünkü Mr.Cooper bahanelerden hiç hoşlanmazdı. Tek sebep buda değildi.

Benide sevdiği söylenemez.

Sabah kalktığımda halsizdim. Bütün gece kabuslar görmüş ve tam olarak deliksiz bir uyku uyuyamamıştım. Ve bu sabahı gergin bir şekilde geçirmeme neden olmuştu. Ailemle kahvaltı bile yapamamış ayrıca merak ettiğim soruların cevabını öğrenememiştim. Bu tip konular bana göre 5 dakikaya sığdırabilecek şeyler değildi. Yani akşam yemeğine kadar sabretmeliydim.

'Bayan Delany' Daldığım düşünce kaosundan ayrılmadan önce, sesimi uyarır tonda söyleyen kişiye baktım. Bay Cooper kızgın görünüyordu.

'Efendim' kırışmış  gözleri beni tararken elimde bir telefon yada not kağıdı aradığına adım gibi emindim. Beni dikkatle incelemesine izin verdim. Olumsuzlukla sonuçlanan tahmininden memnun kalmadı. Ama ben onun aksine memnundum.

'Dersi dinleyin lütfen.' Tehditkar bir şekilde sesini alçalttı ve ben hızla kafamı  olumlu anlamda salladım. Çıkışta kendimi müdürün odasına bulmak bu karmaşada en son isteyeceğim şey olurdu.

Derse odaklanmaya çalıştım. Not kağıdıma en temiz şekilde önemli yerleri kaydettim. Aynı zamanda aklıma söylenen tarihleri kazıyor unutmamak için kendi çarpımda yöntemler uydurmaya çalışıyordum.

Zil dikkatimi dağıttı ve dersin son 20 dakikasını verimli bir şekilde geçirdiğimi anlamış oldum. Keyifle sert tahtadan kalktım. Tekli sıralar, sınıfın en sevdiğim özelligiydi. Çünkü bütün okulun şımarık sürtükleri buraya toplanmıştı ve benim en son isteyeceğim şeyler listesinde onlarla muhattap olmak vardı.

Sevgili en iyi arkadaşlarımı, yan sınıftan çıkarken gördüm ve onlarla aynı sınıfta olamamanın eksikliği beni sardı. Yönlerini değiştirmelerini sağlayan şey benim sesimdi. Kocaman gülümsemesi ve çille kaplı suratı bana merhaba dedi. Onun çillerini seviyordum. Ama o herseferinde bundan fazlaca yakınırdı ve genetik yapısını annesinden almasına lanet ederdi.

Nicola' nın beni gözüne kestirmesi ona olan adımlarımı hızlandırdı. Buna rağmen Henry, gözlüklerinin camını tişörtüyle temizlemekle meşguldü. Çilli arkadaşıma sıkıca sarsıldım ve bakışlarımı Henry'ye yönelttim. Kuzen olmalarına rağmen bunu kanıtlayan hiç bir benzerlik yoktu.

Henry gözlüklerini taktı ve tombul suratını bana çevirdi. Gülümseyerek iri ve bol yağlı vücudunu bana doladı. Onun o pofuduk göbeğini sararken hiç zayıflamamasını diledim.

'Hafta sonu nasıldı?' Sohbet başlatma amacıyla ilk sorumu sordum ve Henry anında cevapladı.

'Bir çocukla tanıştım. Bana çok benziyordu. Sadece birazcık daha minik.' İşaret ve baş parmağını arsında az mesafe kalacak şekilde büktü ve bize doğrulttu. Bu hareketi gülmemize neden oldu. Tam devam edecekken Nicola sözünü kesti ve devam etti.

'Onun Henry gibi eşcinsel olabileceğini tahmin edemezdik ve süpermarketin ortasından Henry den telefon numarasını istedi.' Sevinçle el çırptım. Heyecanımız kantinde bir masaya oturuncaya kadar devam etti. Kahvaltı yapamadığım için. Atıştırmalık bir şeyler aldım ve arkadaşlarımın yanına tekrar yerleştim.

HEXAHEDRONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin