Tesadüfün Böylesi

33 6 1
                                    

"Anneeeee ben çıktım Tuğba'yla buluşacağız."
Derken hemen gidip annemin yanağına büyük bi hoşçakal öpücüğü bıraktım. Tam kapıdan çıkarken " Tamam selam söyle ve sakın eve geç gelme." dedi.
"Tamam hadi görüşürüz"

  Evden çıkarken Tuğba'ya "Ben çıktım lütfen beni geçen hafta olduğu gibi yarım saat bekletme ;)"diye mesaj attım ve karşıma çıkan ilk taksiye atladım. Tam 5 dakikalık yolum kaldığında telefonumdan mesaj geldiğini ifade eden sesi duyduğumda hemen telefonumu aldım ve kim mesaj atmış diye baktım. Kim olabilir?? Tabiki de Tuğbammmm. "Mekandayım ve seni bekliyorum (somurtan emoji)" diye mesaj attığı için bi kahkaha attım. Tam o sırada taksi şoförüyle göz göze geldiğim için biraz korkup geri telefonuma yöneldim ve Tuğba'ya "Tam üç dakikalık yolum kaldı merak etme beni beklettiğin kadar seni bekletmem (sırıtan emoji)" diye mesaj attım ve telefonu kapatıp çantama attım. Geriye iki dakika kalmıştı ve benim aklıma o iki dakikada kabusum gelmişti. OKUL... Off okulların açılmasına tam 28gün 21saat 46dakika 20saniye kalmıştı ve galiba mutsuzluktan kendimi yerden yere vurasım geliyordu.
 
    Evet geçen iki dakikamı hüzünlenerek geçirdikten sonra Tuğba'yla buluşacağım mekana geldim. Hep evde buluşmaktan bıkıp biraz da kafe tarzı yerlerde buluşmaya karar vereli bir ay olmuştu. İçeri girdiğimde gözüm Tuğba'yı arıyordu. Etrafa bakınırken ayağa kalkmış Tuğba'yı görür görmez ona doğru özlemle ve ayağımı totoma vura vura koşuyordum. Adeta yerden tozlar kalkmıştı öyle koşuyordum. Çünkü son görüşmemizden sonra ona tripliydim ve bu en uzun tribim olmuştu. Sonuç olarak özlemiştim güzelimi. Tabi ben tam Tuğba'ya yetiştim derken üzerimde buz gibi bişey hissettim ve resmen titredim. Kafamı kaldırdığımda benim yaşlarımda birinin hoş bi mavi renginde olan gözleriyle karşılaştım. Tam eriyordum ki buz gibi olan sodanın
döküldüğü şortum ve bacağımın tamamının sızladığını hissedip aniden ayağa kalkıp bağırdım "Sen nasıl bi varlıksın bacağımı hissetmiyorum koptu gitti resmen almışsın buz gibi sodayı dikkatsizce yürüyorsun insan dikkat eder be!!". Tabiki cevap asla gecikmedi ve bana şaşırmış gibi bakıp

  "Ortada at gibi koşarken bana çarpan sensin ben nasıl suçlu oluyorum acaba??" dedi ve ben biraz düşünüp haklı olduğunu anlayınca utancımdan hemen ordan gitmek için "Tamam konuşma anladım salak değilim üzerimi temizlerim bacağımı ısıtırım olur biter hadi görüşürüz." dedim ve hiçbir şey olmamış gibi hemen daha önce Tuğba'yı gördüğüm masaya oturdum. Tuğba şaşkınlıkla bir bana bir de ıslanmış bacağıma bakıyordu.
   "O nasıl koşma kızım çocuk seni görünce korkudan öyle kaldı."
    "Abartma sadece seni çok özlemişim ondan biraz hızlı yürümüş olabilirim." Bunu tabiki de sırıtarak söylemiştim. Tuğba'yla sarılıp özlem giderdikten sonra o sinir olduğum çocuk yanıma geldi ve "Ben suçlu değilim ama vicdan işte gel de üzerini temizlemene yardımcı olayım." dedi.
     "Oha saçmlama daha neler terbiyesiz sen git başka kızların üzerini temizle istemez!"
       Çocuk şok içinde yüzüme bakarken birden bire kaşlarını çatıp sinirle "Fesat mısın kızım? Şurda bizim elimizden dökülen soda için sana yardım edelim dedik söylediklerine bak! Ne halin varsa gör." dedi ve gitti.
        Arkasından "Git zaten sana ihtiyacım yok benim hayvan!!" diye bağırıp geri önüme döndüm. Tuğba bi yandan beni sakinleştirmeye çalışıyor bi yandan da en iyi arkadaşlık vazifesini yapıp benimle birlikte o çocuğa sövüyordu. Seviyorum bu kızı be...
                                    ~

         Tuğba'yla günlerin birikmiş dedikodusunu yaparken annem aradı. Hemen telefonu açıp cevap verdim
  "Alo?"
  "Kızım sen nerdesin şehir dışından misafir geldi hadi gel ayıp olmasın,"
  "Anne benim yokluğumu farketmezler ben bi yarım saat sonra oradayım."
  "Hayır hemen eve geliyorsun bir hafta boyunca yatılı kalıcaklar yokluğun nasıl fark edilmesin."
   Omuz silktim "Ben de bir hafta boyunca eve gelmem o zaman. Hem misafir çocuğu kaprisi de çekemem kusura bakma annecim."
   "Dila saçmalama kızım hadi çık gel hem misafir çocuğu dediğin de senin yaşıtın. Hadi biraz daha saçmalama da gel eve.
   "Anneeeeğğ bana bunu yapma lütfen biliyorsun misafirlerden nefret ediyorum."
   "On beş dakika sonra seni evde görücem."
   "İyi tamam."
   Annemle konuşmam bittikten sonra Tuğba'yla vedalaşıp kapıya doğru ilerledim. Tam kapıdan geçecekken yanımdan geçen o üzerime soda döken çocuğa pis bir bakış attım ve kapının önünde duran taksilerden birine bindim. O çocuk da tam önümüzdeki taksiye binmişti. Tuhaf olansa çocukla tamamen aynı yere gitmemiz. Aynı yerde, tam da bizim evin kapısının önünde indik ikimizde. Bi an aklıma bu çocuğun beni takip eden bi sapık olabileceği geldi ve hemen ona döndüğüm sırada ikimiz de aynı anda "Sen beni mi takip ediyorsun?" dedik. Sonra ben tek kaşım havada "Burası bizim evimiz oluyo yalnız senin ne işin var burda?" dedim. Asla gecikmedi omuz silkerek "Ben de bir hafta boyunca burda kalıyorum." dedi ve aynı anda ikimizin de gözleri büyüdü. Ne yani sinir misafir çocuğumuz bu muydu? Sanırım çıldırmama ramak kaldı.
  "O misafir çocuğu sen değilsin değil mi?"
  "Misafir çocuğu??"
  "Öyle olmuyo mu?"
  "Ben seninle aynı çatı altında kalmam en iyisi Sercan gilde kalayım. Yapacak bişey yok." Son cümlesini söylerken bilmiş bi yüz ifadesi takındı yüzüne gıcık.
   "Bence de en iyisi bu olmalı."
   "Ama ilk önce size gelmem lazım, malum ayıp olur."
   "Bana ayıp olmaz sen yeter ki git." dedim omuz silkerek.
   "Zaten sana değil annenlere ayıp olmasın diye şimdilik giriyorum" derken hemen kapıya yöneldi ve eve doğru adımlandı. O sırada ben de arkasından ilerlerken fısıltıyla "Zoton sono doğol onnonlro oyop olmoson doyo şomdolok goroyorom. Tesadüfün böylesi... Sümsükkkk!!" dedim ve sinirle eve doğru ilerledim.

JÜPİTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin