"Yüce Rabbim, imam nikahını, her eşine eşit olabileceksen doğru kılmış. Birine aşıkken, odasından çıkmazken; öbürünün yüzüne bakmazsan, günah oğul." Diyen Gule Hanım, oğlunu karşısına almış, günden güne eriyip giden, toprağı, kendi beğenip istediği gelini için konuşuyordu.
"Anne, Gazel'den haberim bile olmadığını biliyorsun." Diyen Pusat'sa bu konuda zorlanmaktan sıkılmıştı. Biliyordu, imam nikahlı diğer karısına haksızlık etmemesi gerekiyordu fakat onu hiçbir şeyi olarak görmüyordu ki. Ayrıca Bade'nin gözlerindeki acıyı görünce, bırak Gazel'i ziyaret etmeyi, evden yaka paça kovası geliyordu.
"Doğrudan şaşma, oğul. Kızı bin kişi istiyordu, biz aldık. Allah biliyor ya, kız bir içim su. Öylesine güzel, yemyeşil bakışları ile doğal. Ürkek, saygılı... Sen onu kadının yap ki, kimseye eğilmesin boynu. 'Ben, Pusat Ağa'mın karısıyım.' Diyebilsin."
"Anne, ben Bade'yi üzecek en ufak bir şey yapmam. Senden de bu lafları duymamış olayım!" Genç adam, hışımla oturduğu sedirden kalktı. Farkında olmadan ellerini yumruk yapmıştı. Odasına böyle sinirli giderse, Bade'si bir şey olduğunu anlayıp üzülürdü. Sakin olmalıydı. İçinde ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini seslice bıraktı.
"Oğul, eğer iki karına da eşit davranmaya uğraşmazsan, Allah şahidim olsun, sütümü haram ederim sana!" Diyen Gule Hanımın, başka çaresi kalmamıştı. Oğlu, göz göre göre günahkar oluyor, nikahına aldığı kadına acı çektiriyordu. O kadın da onun namusuydu. Bir an önce bunu fark etse, çok iyi olurdu.
"Anne!"
"Haydi oğul, adaletini sorgulatmadığım, canım oğul... Git de, kızın bir halini hatrını sor."
Genç adam, sinirle çıktı odadan. Ne yapacağını bilemiyordu. Evet, adetler vardı. Evet, Gazel onun Allah katında karısıydı. Lakin Bade'si vardı... Onun için için ağlamasına; kim, nasıl göz yumabilirdi ki?
Kendi odasının karşısındaki odanın tahta kapısına baktı. Girecek miydi? Soracak mıydı, sağlığını sıhhatini? Derin bir nefes aldı. Yapması gerekeni yapacaktı. Bu oyunun bir an önce bitmesi gerekiyordu.
Kapıyı çalmadan hafifçe araladı. Genç kadın onu fark etmemişti. Arkası dönük bir şekilde, üzerindeki kırmızı, ip askılı geceliği ile, yatağına oturmuş, uzun kahverengi, dalgalı saçlarını tarıyordu.
Esmer, hafif kısa boylu, zayıftı. Yemyeşil gözlere, küçük, ancak dolgun dudaklara sahipti. Kadınsı değildi, yanakları bile hafif tombikti ancak bu ona sevimlilik katıyordu. Doğruydu, koca Mardin'in en güzel kızı olabilirdi. Tek bir kişi dışarıda tutulursa... Bade.
"Merhaba." Dedi, tok, erkeksi sesi ile.
Genç kadın, şaşkınlıkla elindeki tarağı yere düşürüverdi. Kocasının sesini duymuştu. O, kendi odasına gelmiş ve kendisini böylesine açık saçık bir gecelikle mi görmüştü? Kendi kendisine utandı, genç kadın. Bunların normal şeyler olduğunu biliyor, ancak yanına uğramayan kocası yüzünden bir türlü alışamıyordu.
Saçları tarağı almak için eğildiğinde savrulmuş, göğsü açılmıştı. "Sakin." Dedi genç adam, kadının sakarlığı karşısında.
"Şey, ben... Sen." Sustu kadın, ne diyeceğini bilememişti. Ne denirdi ki? Seni beklemiyordum sözcüğü, çok saygısızca olurdu.
"Nasılsın?" Dedi, Pusat. Kadın, ilk geldiği güne göre, sahiden zayıflamıştı.
"Çok şükür iyiyim. Sen ağam?" Dedi, genç kadın. Karşı odasında, kuması yatıyordu. Kocası hep, kuması olan, Bade denilen kadının yanında kalıyordu. İyiydi ha? İyiydi.
"Ben de." Dedi genç adam. Sormuştu, iyiliğini sağlığını. Artık gitse ne olurdu? "Ben gideyim o zaman, iyi geceler."
"Gidecek misin?" Diye sordu kadın, şaşkınlıkla. Sonra da utançla kızardı. Tabii gidecekti! Evlendikleri gece bile odaya gelmemişti. Bugün mü kalacaktı? "Yani şey, ben..." Sustu.
Adam, kadının sözü ile balyoz yemişe dönmüştü. Gazel'e gerçekten acıyordu. Bunları hak etmediğini biliyordu. "Gazel..." başını iki yana salladı. "Kimse yara almadan, bu hatayı düzelteceğim." Arkasına bakmadan odadan çıktı. Hata, Gazel'in bu evde oluşundan başka bir şey değildi.
5 adımda, kendi odalarının önüne geldi. Derince bir nefes aldı. Kapıyı açtı. Aşık olduğu kadın, yatağın ortasında cenin pozisyonunda yatıyordu.
"Tek sana gelebiliyorum, evsiz bırakma beni." Diye mırıldandı Pusat, hıçkıra hıçkıra ağlayan kadına.
"Tek bana mı gelebiliyorsun?" Genç kadın, gözyaşlarını silip, oturur pozisyona geçti. Yutkundu, gözlerini kapattı ve açtı. "Söylesene... Şimdi kimin odasından geliyorsun? Az önce kime uğradın, Pusat Ağa!?"
Sustu genç adam... Haklıydı karısı, haklıydı en büyük sevdası. Az önce, imam nikahlı diğer karısı Gazel'in yanına gitmek zorunda kalmıştı, bir ihtiyacı olup olmadığını sormuştu. Hemen sonra da pişman olmuştu.
Kendi odasına girdiğinde, yatakta küçücük kalmış kadınını görünce, nefesi kesilmiş, ciğeri yanmıştı... Pişmanlığı, üçe, beşe katlanmıştı.
"Güzel kanatlarını kırdığım için özür dilerim..." diye fısıldadı adam.
"Bundan sonra, özrün ne yararı olur ki?" Genç kadın, gözyaşlarını sildi. "Senin, hayallerimizde olduğu gibi, tek karın ben değilim, Pusat... İstediğimiz gibi, baş başa kahvaltı bile edemeyeceğiz, mutfağımızda ben yemek yaparken, arkamdan sarılamayacaksın... Herkes için, çok basit olan bu şeyler, bir bize en zor olacak... Hazır mısın?"
Dayanamadım, tanıtımını hemen attım. Bölümler, büyük ihtimalle 'Mavi'nin Nida'sı' bittiğinde gelmeye başlar.
Lütfen beğendiyseniz, arkadaşlarınıza önerin❤️
Dramla harmanlanmış, güzel bir aşk üçgeni olacak.
İlk kez Doğu hikayesi yazdığımı göz önünde bulundurun lütfen🙏🏻 Eleştiri ve önerilerinize açığım❤️
Bismillahirrahmanirrahim diyerek başlayalım:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE (DÜZENLENİYOR)
Ficção GeralBİR YANDA SEVDASI, ÖBÜR YANDA ZORUNLULUĞU... Pusat DEMROĞLU, 32 yaşında, genç bir aşiret ağasıydı. Sesi ile, ağaçların yapraklarını sallayabilir, bakışı ile koca bir ormanı yakabilirdi... Bade SOLUN, 28 yaşında, babasını kaybetmiş, genç, güzel bir...