Selamlarrr, nasılsınız? Nasıl gidiyor hayat, karantina süreciniz falan...
Bayramınız mübarek olsun bu aradaa!🍬
Dikkat edin, evde kalınn, bir an önce atlatalım, olur mu?
Bu arada, size Yarım Hikaye'nin tanıtımını getirdimmmm🍭🤭
Aşağıya bırakıyorumm, sizleri özledim🙈 Orada buluşmaya ne dersinizz? Tamam, susuyorum artık!❤️
Buyrun, geçebilirsiniz!👇🏻
Berdele kurban edilmeye çalışılan, genç bir kızdı o...
Rozalin.
Nam-ı değer; Roza.
Şehrinin büyüleyici güzellikteki yerlerine güzellik katmayı meslek edinmiş, mimar bir adamdı o.
Atlas.
***
"Anladım. Bu masal olamayacak kadar acılı hikayemizin sonu yok." Gözümden sızan akan yaşı sildim. "Çok güzeldi evet... Ama bazı hikayelerin yarım kalması gerekir. Belki de son sayfa, okumaya değer değildir... Artık, rafa kaldırılması gerekiyordur..."
"Yapma, Rozalin." Uzun zaman sonra, bana ilk kez Roza değil de Rozalin diyordu.
"Gitmek zorunda olduğunu biliyorsun..." Derken, dudaklarım acı ile kıvrıldı.
"Kalmak isterdim."
"Biliyorum." Dedim ve bir adım öne çıktım. Onun da gözleri yaşlanmıştı. "Son kez... Sana sarılabilir miyim? Kokun aklımda kalsın istiyorum..."
Gözlerini kapattı. Canının acıdığı ve belli etmek istemediği kırışan alnından, birbirlerine kenetli gözleri arasından sızan yaşlardan belli oluyordu. Kollarını açtı. Hızlıca ilerledim ve kollarımı boynuna doladım.
"Biz... Bir daha, hiç görüşemeyeceğiz... Değil mi?" Diye sordum, başka bir cevap veremeyeceğini bile bile.
O, yanıt bile vermemişti. "Kendine dikkat edeceksin." Dedi. Sorumun cevabı bu değildi.
"Kimseye boyun eğmek zorunda değilsin. Ben, söz veriyorum ki hep ardında olacağım." Dudaklarını, alnıma bastırdı. Burada benim adım yazıyor. Dönüp, dolaşıp geleceğim diyordu sanki...
Ellerimi omuzlarına yerleştirirken yavaşça kendimi geri çektim. "Gitmen gerekiyor artık."
Dudaklarını ısırdı. Başını, acı verici bir yavaşlıkla aşağı yukarı salladı. Bana bakmadan, küçük kulübenin duvarları arasındaki kısa holden, tahta kapıya ilerledi. Kapıyı açtı, dışarı çıktı. Kapatacaktı ki kapıyı kavradım ve kapatmasını engelledim.
Başını bana çevirdi. Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Onu, son kez yolcu etmeme karışmamalıydı.
Yürüdü. İlerideki jeep tarzı arabasının yanına geldiğinde artık rüya bitmişti. Binmesini izleyemeden içeri girdim ve tahta kapıyı kapattım. Arkasına çöktüm ve ağlamamı durdurmaya çalışarak yutkundum. "Biz artık, ayrı ayrı bile değiliz."
***
"Kalbimi, kalbini ve aralarındaki büyülü sevgiyi, Allah'a emanet ediyorum."
***
"Hikayem yarım kaldı."
***
Küçücük bir kızken, gözleri açılır açılmaz aşık olmuştu Atlas'a. Aileler birbirini sevmezken, onlar evden kayboluverir, kırlarda at binerlerdi...
Rozalin 14, Atlas 17 yaşındaydı ilk ayrılmak zorunda kaldıklarında. Genç çocuk, İstanbul'da mimarlık kazanmıştı çünkü...
Güzeller güzeli kız, kararını o gün vermişti. Mimar olacaktı. Gözünden akan yaşlarla konuştu. "Ben şimdiden çok özledim seni..."
Yakışıklı genç, sevdasının yanağındaki yaşı sildi ve umutla gülümsedi. "Döneceğim, o zaman babandan isteyeceğim seni."
"Ya dönemezsen?"
"Ben sana hep dönerim..."
"Dikkat et kendine, Atlas'ım..."
"Dikkat et kendine, Roza'm."
***
Ayağınıza taş, gözünüze yaş değmesinn canlarımm🍃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE (DÜZENLENİYOR)
Ficción GeneralBİR YANDA SEVDASI, ÖBÜR YANDA ZORUNLULUĞU... Pusat DEMROĞLU, 32 yaşında, genç bir aşiret ağasıydı. Sesi ile, ağaçların yapraklarını sallayabilir, bakışı ile koca bir ormanı yakabilirdi... Bade SOLUN, 28 yaşında, babasını kaybetmiş, genç, güzel bir...