06.19
Alarmı ikinci çalışında kapattı ve yataktan kalktı. Ertelemesinin sebebi uyumak istemesi değildi, Steven asla uyumazdı zaten, Taskmaster'a kafayı takmış olmasıydı. Onu en son beş ay önce görmüştü. Avengers'ı meşgul ediyordu. Gözlerini ovuşturup tuvalete girdi. Yüzünü yıkayıp aynaya baktı. Sırtındaki, birkaç gün önce edindiği, morluk sararmıştı. Artık sargılamıyordu bile. Kapıya asılı gömleğini üzerine geçirdi. Artık rutini haline gelen şeyleri de halledip tuvaletten çıktı. Bugün şirketin iş yemeği vardı ama kendisi katılmayacaktı. Daha önemli işleri vardı. Marc'ın daha önemli işleri vardı. Çantasını alıp apartmandan çıktı. Limuzine binerken telefonu çaldı. Arayan asistanıydı. "Alo, efendim. Bugün için izin alabilir miyim, diye sormak için aramıştım." Steven, kaşlarını çattı. Asistanı ilk kez izin istiyordu. Öyle ki kızamık olduğu zaman bile işe gelmişti ama Steven onu geri yollamıştı. "Sebebini öğrenebilir miyim?" Frenchie arabayı çalıştırdı. "Annem rahatsızlandı ve babam şehir dışında. Onunla ilgilenmeliyim." Steven, buna inanabilirdi. Çünkü asistanının annesinin çoktan ölmüş olduğunu bilmiyordu. Yalan. Ne? "Geçmiş olsun. İzinlisin." Asistanı teşekkür edip telefonu kapattı. "Direkt şirkete geçiyoruz, Frenchie." Frenchie, aldığı emir üzerine ana caddeye indi. Manhattan sabahın çok erken saatleri olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. Yayalar için kırmızı yandığında araba şirketin sokağına girdi. Steven, genelde arka kapıdan giriş yapardı. Duran limuzinin kapısını açtı. "Taksiyi her zamanki yere bırakırsın. Akşam gelmene gerek yok." Arabadan indi. Şirket çalışanlarıyla selamlaşıp odasına çıktı. Yalan. Deri sandalyeye otururken şakaklarını ovuşturdu. Neyi kaçırıyorum, Marc? Kapı çaldı. "Gir." Gelen şirketin mutfak sorumlusuydu. "Hoş geldiniz Bay Spector. Çay mı alırsınız kahve mi?" Spector mı? "Bay Grant?" Kafasını kadına çevirdi. "Kahve alayım." Kadın fincanı masasına bırakıp odadan çıktı. İlaçlarımı almayı mı unuttum acaba? Çekmecesini açıp ilaç tabletini çıkardı. Bugün Çarşamba'ydı ve Steven en son Pazar gününü içmişti. İlaçlardan birini çıkarıp ağzına attı. Kahveyle birlikte midesine gönderirken arkasına yaslandı. Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu hastaları kişilikler arasında kopukluklar yaşarlar. Steven, bunu pek yaşamıyordu. Bedendeki üç kişilik de birbirinden haberdardı. Birinin bildiğini diğer ikisi de bilirdi hep. Anlat bana, Marc. Neyi kaçırıyorum? Başının döndüğünü hissetti. Kafasını masaya eğdi. Asistan yalan söylüyor. Annesi çoktan öldü. Yalan. Yalan söylüyor. Kıravatını gevşetti. Marc, Steven asistanı işe aldığında onun güvenliğinden emin olmak için asistanı araştırmıştı. Dosyasında söylediğinin aksine annesi hayatta değildi ve babası da uyuşturucu bağımlısıydı. Steven, kaşlarını çattı. Neden yalan söylüyor? Açık. Elbette. Asistan, ortaklığa başından beri olumlu bakıyordu. Şirketin adını bilmeden önce bile. Ortak şirket, asistanı kullanarak şirkette açık oluşmasını sağlayacak sonra da Steven'a yardımcı olarak güvenini kazanacaktı. Akıllıca. Steven, laptobunun kapağını açtı. Asistanına tehdit içeren bir mesaj yazıp imzasını attı. Marc Spector.12.57
Kasketini çıkarıp bar tezgahına bıraktı. Jake ve Gena uzun zamandır arkadaştı. "Ne istiyorsun, Jake?" Jake bir süre düşündü. Gena'nın yürüttüğü bu bar-kafe oldukça iyi içki satıyordu. "Taksiye çıkacağım." Aslında Marc taksiye çıkacaktı. Bu da istediği kadar içebileceği anlamına geliyordu. "Vişneli soda alayım." Gena, elindeki bardağı temizlemeyi bırakıp dolaptan bir soda açtı. Onu bardağa boşalttı ve Jake'e itti. "Afiyet olsun." Jake gülümseyip sodadan bir yudum aldı. "Çocuklar nasıl?" Gena omuz silkti. Gelen müşteriye bira doldurdu. "Okula gidip geliyorlar. Seni özlediler ama. Bir gün yemeğe gel." Bir süre daha havadan sudan ve işlerden bahsettiler. Saat ikiye yaklaştığında Jake ayağa kalktı. "Artık taksiye çıkmalıyım. Görüşürüz, Gena." Sodanın parasını masaya bıraktı ve mekandan çıktı. Taksiye ilerlemeye başladığında başı dönmeye başlamıştı bile. Ön koltuğa oturup torpidoyu açtı. Kıyafetlerini üzerine geçirirken takma bıyığını ve kasketini çıkardı. Siyah saçlarını düzeltti. Taskmaster her ne halt ediyorsa öğrenmesine çok az kalmıştı.15.45
Oldukça dik olan yokuşu tırmanıp freni çekti. "Geldik. Ücret otuz dolar." Kadın çantasından elli dolar çıkarıp Marc'a uzattı. "Üstü kalsın." Göz kırpıp arabadan indi. Şu an Hell's Kitchen'daydı ve biraz önce olan şey burası için oldukça normaldi. Arabasını çalıştırıp caddeye çıktı. Görme engelli birinin elini kaldırdığını görünce arabayı o tarafa yönlendirdi. Anahtarları arabanın üzerinde bırakıp taksinin etrafında dolandı. Arka kapıyı açtı. "Geçin lütfen." Adam, ona gülümseyip taksiye bindi. Sürücü koltuğuna tekrar yerleşti ve araba hareket etti. "Nereye gidiyoruz?" Adam bir süre cevap vermedi. Marc dikiz aynasından ona bakıp sorusunu yineledi. "Büroların bulunuğu plazaya." Kafasını kafasını sallayıp direksiyonu kırdı. Ara sokaklardan geçtikleri sırada adamın telefonu çaldı. "Avukat Matt Murdock, nasıl yardımcı olabilirim?" Marc duyduğu isimle sertçe yutkundu. Daredevil'in Matt olduğunu biliyordu ama onu hiç kostümsüz görmemişti. "Ah, Foggy sen miydin? Taksideyim. Beş dakikaya orada olurum." Telefonu kapattı. "Bir şey sorabilir miyim?" Marc kaşlarını çattı. "Buyrun." Matt, gülümsedi. "Neden taksicilik yapıyorsun, Spector?" Marc hızla frene bastı. İkisi de ani frenle öne savrulurken Marc arkasına döndü. "Beni dinle, Daredevil, oldukça önemli bir iş üzerindeyim ve yoluma çıkarsan seni ezerim." Matt, kırışan ceketini düzeltti. "Taskmaster'ın peşinde olduğunu biliyorum, Marc. Sana yardım etmek istiyorum. Natasha'dan bilgi alabilirim." Marc sinirle yumruklarını sıktı. Ani bir hareketle arka koltuğa geçti ve Matt'in yakasını kavradı. "İşime karışma, Murdock. Canını yakmak istemem." Matt yakalarını tutan elleri kavradı. "Sen bilirsin. Ama gözüm hep üstünde olacak." Gülümsedi ve Marc'ın kenara itip arabadan indi. "Beni tehdit etmen ücreti karşılar diye umuyorum. İyi günler, Spector."16.22
Takımıyla aynı renk olan beyaz eldivenleri ellerine geçirdi. Steven'ın, kendisinin ve Jake'in, ortaklarının deliğini bulmuştu. Moon Knight olmak için saat oldukça erkendi ama Mr. Knight bu işi halledebilirdi. Maskesini yüzüne geçirdi. "Merhaba beyler." Adamlar duydukları sesle Marc'a döndüler. Alnındaki ay simgesini görmüş olacaklar ki hepsi silahına sarıldı. Marc gülümsedi. Elini kemerini attı ve iki hilal dartı aldı. "Küçük bir anlaşma için buradayım. Siz bana Taskmaster'ın neden sizin şirketle çalıştığını söyleyin. Ben de hayatlarınızı bağışlayayım." Adamlar güldü. "Avantajlı olan biziz salak. Taskmaster'ın bizimle ne işi olduğu seni hiç ilgilendirmez." Marc ellini hafifçe salladı ve dart adamın boynunun kesip duvara saplandı. "Taskmaster neden sizinle çalışıyor?" Adamlar henüz pes etmemiş olacak ki ateş açtılar. Ay Şövalyesi çevik bir hareketle zıpladı ve havada dönerek adamlardan ikisine tekme attı. Geriye üç kişi kalmıştı. Copunu elinde sallayıp gelişi güzel ateş eden adamın boğazına soktu. Adam garip sesler çıkarırken arkasından yaklaşan adamı kolundan yakaladı. Kolunun döndürüp sırtında sabitledi ve adamın kafasını duvara vurdu. Burnu kırılan adam acıyla bağırırken aynısını bir kez daha yaptı. Adam yere düşünce boğazındaki copu çıkarmış öksüren adama döndü. "Sizden bir tane daha vardı. O nerede?" Adam elini kaldırıp Marc'ın arkasını gösterdi. Marc kaşlarını çatıp arkasına döndü. Adam elindeki demir sopayla kulağının arkasına doğru vurdu. Dişlerini sıkarak acıyı dindirirken demiri alıp adamın karnına soktu. "Bundan daha iyisini yapmalıydın." Fısıltıyla söylediği şeyler eşliğinde adam yere yığılırken öksürmeyi kesen sonuncuya döndü. "Eğer sonunun onlar gibi olmasını istemiyorsan Taskmaster'ın sizinle işi ne onu söyle." Adam boğazını temizledi. "Biz, biz uyuşturucu yapmıyoruz. Sadece satıyoruz. Uyuşturucuyu Rus bir kartelden alıyorduk. Taskmaster da onların adamıymış. Tüm bildiğim bu." Marc gülümsedi. "Sonun onlar gibi olmayacak söz veriyorum." Yerdeki copu alıp adamın boğazına soktu. Birkaç adım geri çekildi. Adam şokla ona bakıyordu. Son kez gülümseyip adamın suratına bir tekme attı. Cop, boğazının arka tarafından çıkarken adam bir süre debelendi ve sonunda hareketsiz kaldı. Marc üzerine kan sürünen ceketini yıkamayı aklına not edip ceset kokan yerden ayrıldı. Bu iş beklediğinden de kolay oluyordu.Bu kitaba bölüm yazınca rahatlıyorum. Terapi gibi. Öpücük.
marcspectors
romanovaff
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| moon knight |
Fanfictionay yükseldiğinde, senin zamanın gelmiş olacak. 090819-220819