tanrım en zoru da, her şeyin farkında olan bir beyni iyileştirmek ve kalbin tekrar mutlulukla atmasını sağlamaktı. ama neye göre kime göre sağlıklıydı ki bir beyin? her şeyin farkında olmak mı daha iyiydi yoksa her şeyi unutmak mı? peki ya ona göre bir kalp nasıl iyileşirdi? mutluluk neydi onun için? onu ilk gördüğüm an sıkıca sarıldım ama filmlerdeki gibi bir sahne yaşamadım. onun gülüşünü izledim, izledikçe güzel olmasına kırıldım. aklımdaki saplantılı o "başkasına böyle gülümsüyor mu?" düşüncesinin buz kestiren soğukluğunu parmak uçlarıma kadar hissettim. ona şakalar yaptım, bu şakaları daha önce kimsede duymamıştım. ona anlatmak için birden çok hikaye öğrendim, okudum. altlarını çizdiğim cümleleri unutup kendi kafamdan uydurdum. evet, biliyordum. onun için şu bahsettikleri dağları delme, yolları aşma olaylarını da yapardım. ona doğru koşmak, biliyordum, bunun bir başlangıcıydı. onu gördüğümde her şeyi öğrendiğimi anladım tanrım. beni duyuyor musun diye sana seslendiğim geceleri hatırladım. sen bana böyle öğrettin. ve tanrım, kalbimin bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum onu tanımadan önce. bu yüzden şimdi ne uçsuz bucaksız okyanuslar ne de uzay boşluğu korkutuyor beni. belki de diyorum, belki bir gün bu kalbin bir yumruktan fazlası olduğunu gösterebilirim. "her şey senin elinde" derken bunu mu anlatmak istemişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iyileşmek, iyileştirmek
Acaktanrım en zoru da, her şeyin farkında olan bir beyni iyileştirmek ve kalbin tekrar mutlulukla atmasını sağlamaktı.