Telefon yasağım varken bölüm yazıyorum inş ölmem
•bu bölümü yazalı bayağı olmuş ama atmamışım lütfen kusura bakmayın•
•Mâbet'te
İlâhi(?) bakış açısıEtraftaki herkes neden burada olduğunu düşünüyordu. Stephen onları Prag'dan buraya sadece bir şey anlatmak in çağırmış olamazdı.
Peki ama o zaman ne olmuştu?
"Öncelikle, sizi işinizden alıkoyup buraya getirdiğim için kusura bakmayın, ama telefon konuşmalarımız dinleniyor olabilir."
Diye bir giriş yaptı mistik sanatlar ustası.Kafası karıştığı her halinden belli olan siyahi adam sordu: "Bir dakika birisi artık burada neler olduğunu açıklayabilir mi? Ayrıca şu kız kim?"
Pelerinli adam genç kıza baktı. Ve kafasıyla onayladı.
Genç kız konuştu: "Ben Gwen Stacy, 54 numaralı gerçeklikten geliyorum. Orada sade bir hayatım vardı, tabi radyoaktif bir örümcek tarafından ısıralana kadar" yüzüne düşen parlak sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp kaldığı yerden devam etti.
"Bir gün kendi evrenimde örümcek olarak sokaklarda geziniyordum, hava biraz serindi ama yine de bir sorun var mı diye dışarı çıkmıştım, sonra bir yerde bir şey gördüm. Gördüğüm şey bir fırtına gibiydi, saf sudan oluşmuş bir fırtına. Merakıma yenik düşüp oraya doğru yaklaştım ve o fırtınamsı şeye daha yakından baktım. Bir sorun vardı: Fırtına'nın yüzü vardı."
"Elementals?" diye tahmin yürüttü esmer, demir kollu adam. Yakın zamanda onlar oluşabilecek bir tehditten dolayı siyahi arkadaşıyla Prag'a gönderilmişlerdi.
Sarışın genç kız acıyla baktı:
"Eh, o zamanlar ben de öyle sanıyordum."Etraftakilerin kafası karışmıştı, özellikle genç oğlanın. Bu kızda bir şeyler olduğunu fark etmişti ama galiba işler sandığından daha da ciddiydi. Merakına yenik düşen genç oğlan sordu:
"Nasıl yani öyle sanıyordun, gerçek ne Gwen?"
Kız, sarı saçlarını kulağının arkasından çıkardı, sonra geri sıkıştırdı. Etrafındakilere baktı. Herkes onun ağzından çıkacak cümleleri bekliyordu, ama onun ağzı açılmıyorrdu.
Yardım istercesine mistik sanatlar ustasına baktı.
Esmer adam sözü devraldı:
"Özetlemek gerekirse, Elementals gerçek değil, hepsi ışık oyunu." etraftakilerin kafası karışmıştı, adam söze devam etti. "Kendisini Quentin Beck olarak tanıtan bir adamın ışık oyunu. Bu adam zamanında Tony Stark'ın çalışanıymış fakat Tony onun fazla dengesiz olduğunu söyleyip onu kovmuş."Herkes, özellikle de genç oğlan, şaşkınlık içerisindeydi.
"Beck de Stark'a sinirlenmiş ve onun BARF teknolojisine benzeyen bir holografik sistem icat etmiş."
Sarışın kız beklenmedik bir şekilde sözü devraldı:
"Yani Elementals bir bilgisayar hologramı, görüntüyü dronlar sayesinde yönetiyor ve kendini de sanki bir kahramanmış gibi gösterip onlarla savaştığı görüntüler yaratıyor."
Herkes bir süre duraksadı, Siyahi adam söze girdi:
"Peki sen, Gwen, senin bununla alakan tam olarak ne?"
"Psikopat bir adam ölen karısı ve çocuğunu başka bir gerçeklikten çalmak için bir makine icat etmişti, onu engellemek çalışırken yanlışlıkla makinenin akımına kapılıp bu gerçekliğe sürüklendim."
"Bu evrenler arası geçiş hafızamı biraz etkiledi o yüzden detayları hatırlamıyorum, ama."
"Ama ne?" diye sordu yüz küsür yaşındaki adam.
"Makinenin akımına kapılan tek kişi ben değildim. Makine birkaç gerçeklikte daha aktifti, yani benimle beraber birkaç kişi daha gerçeklik değiştirdi. Bunlardan tek hatırladığım ise, siyahi bir çocuk." (tahminleri alıyim)
Kumral genç söze girdi:
"Ve Beck denen adam da bu gerçeklikte o makinenin icadında rol oynamıştı, işler karışınca seni tehdit etti ve bizim yanımıza ajan olarak gönderdi, haksız mıyım?""Aynen öyle Peter, bu arada bunca zamandır sana yalan söylediğim için üzgünüm. Ama Beck beni babamla tehdit etti ve o ailemden kalan son kişi." Kızın gözleri doldu. "Annem ve kuş kardeşim gözlerimün önünde öldü, babamı da kaybetmeyi istemiyorum." Son sözlerinden sonra kendini tutmayı bıraktı ve gözlerinde yaşların süzülmesine izin verdi.
Peter yavaşça Gwen'e yaklaştı, ve ona nazikçe sarıldı. Her ne kadar bu Peter için arkadaşça bir sarılma olmasa bile, öyle gözükmesini sağlamalıydı, değil mi?
"Tamam, tamam. İstediğin kadar anlayabilirsin ama bir süre sonra sakinleşmem gerekecek." sadece kızın duyabileceği bir ses tonuyla konuşuyordu. "Şimdi sana seni anlayabiliyorum gibi şeyler söyleyerek seni rahatlatmaya çalışmam gerekiyor, ama böyle şeyler demeyeceğim. Çünkü 'seni anlıyorum' gibi şeyler geveleyenler genelde hiçbir bok bilmez."
Genç kız hafifçe sırıttı, ve yavaşça genç adamın kollarından ayrıldı.
Aynı anda, bilmem kaç numaralı gerçeklikte...
"Pardon Bayım, size bir şey sorabilir miyim?"
Kırmızı kostümlü adam ona seslenen gence doğru döndü.
"Hey, selam. Adın ne bakalım?"
"Morales, Miles Morales. Peki siz?"
"Pool, Dead."
"Deadpool gerçekten de bayağı espiritüelmiş." Miles sadece kendi duyabileceği bir sesle söylemişti ama Deadpool onu yine de duydu.
"Seni duydum örümcek."
Deadpool da otu boku biliyo ha
ŞİMDİ OKUDUĞUN
spidey senses - peter parker |au|
Fanfictionpeter parker au işte uzatmicam bu kitap ffh filmi ile aşağı yukarı aynı zamanda geçmektedir biraz(!) spiderverse içerir tüm hakları Beck'in götünde saklıdır...