(Gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir.)
{10.05.1967}
Gözlerine giren siyah kahkülleriyle parkta oradan oraya koşturan küçük çocuk minicik ellerini yumruk yapıp etrafa savuruyordu.
Arada bir boynuna bağladığı hırkayı savurarak "Buranın süper kahramanı benim!" diye bağırıyordu.
Parktaki diğer çocuklar ona bakıp yüzlerini buruşturuyorlardı. Çünkü aileleri onlara dışarıdayken bu kadar gürültülü olmamalarını, yoksa diğer insanları rahatsız edebileceklerini öğretmişti.
Ama bu çocuğun annesi ona bağırdığı ve etrafta koşturduğu için kızmıyordu, hatta gülümseyerek onu izliyordu.
Genelde ailelerin oturup çocuklarını izlediği banklardan birinde oturmuş, kitap okuyan kahverengi saçlı bir çocuk ise dikkat çeken başka biriydi. Çünkü onun yaşındaki çocuklar o anda kumdan kale yapmakla meşguldü.
Kahverengi saçlı çocuğun kitabı bittiğinde iki eliyle kitabını sardı ve parktaki diğer çocukları izlemeye başladı. Gözleri tek başına etrafta bağırarak koşturan siyah saçlı çocuğa takıldığında içinde bir merak duygusu kabardı ve onu izlemeye başladı.
Çocuk kaydırağın merdivenlerini çıkarken "Bekle beni Seul! Seni kurtarmaya geliyorum!" diye bağırdı. Kaydıraktan kayarken de "Kahraman Jungkook yine günü kurtardı!" diye bağırdı. Ayakları yere bastığında da bitmeyen enerjisiyle annesine doğru koştu. Kadın kendisine doğru koşan oğlunu gördüğünde yüzündeki gülümseme genişledi ve kollarını iki yana açtı.
Anne-oğul sanki yıllardır görüşmüyormuş gibi sıkı sıkı sarıldığında kahverengi saçlı çocuk kucağındaki kitabı daha çok sıkmaya başladı.
Hayat herkese eşit davranmıyordu işte.
Kahraman olduğunu düşünen çocuk annesinden ayrıldı ve bu sefer koşarak tahterevalliye gitti. Boş olan tahterevallinin yanına geldi ve heyecanla bindi. Tahterevallinin tek kişilik bir oyuncak olmadığını anladığında gözleriyle parkı taramaya başladı.
Bulundukları yer küçük bir kasaba olduğu için park da küçüktü ve çok fazla çocuk yoktu. Bu yüzden o anda parktaki bir başına duran tek çocuk kucağında kitabıyla siyah saçlı çocuğun annesini izleyen çocuktu.
Tahterevallide tek başına oturan çocuk kitabına sarılmış çocuğu gördüğünde sevinçle oturduğu yerden kalktı ve onun yanına gitti.
"Benimle tahterevalliye biner misin?"
Kahverengi saçlı çocuk gözlerini bankta oturan kadından çekip yanı başında dikilen aşırı enerjik çocuğa çevirdi.
"Efendim?" dedi kaşlarını kaldırarak. Çocuğun kendisiyle bu kadar rahat konuşmasına şaşırmıştı.
Siyah saçlı çocuk boynundaki hırkayı çekiştirdi. Kısacık boyuyla kendinden birkaç yaş büyük çocuğa "Dedim ki, benimle tahterevalliye biner misin?" dedi.
Bir an durdu ve düşündü. Bu çocuğa karşı hissettiği negatif duyguların hiçbir açıklaması yoktu. Annesi olmamasının sorumlusu o değildi. Ama yine de böyle herkese açık alanlarda bu tarz şeylere dikkat edilmeliydi.
Gülümseyerek "Binerim." deyip ayağa kalktığında siyah saçlı çocuk sevinçle zıpladı ve onun elini tutup çekiştirmeye başladı.
Tahterevallinin yanına vardıklarında siyah saçlı olanı heyecanla bindi ve çekiştirerek getirdiği çocuğun kitabını yere bırakıp oyuncağın diğer ucuna binmesini izledi.
Sonunda ikisi de yerleşip aşağı yukarı zıplamaya başladıklarında küçük olanı "Benim adım Jeon Jungkook. Seninki ne?" diye sordu.
Çocuğun kanı bu enerjik çocuğa ısınmıştı. Her ne kadar ilk başta gıcık olmuş olsa da.
"Kim Namjoon."
Jungkook gözleri yok olana kadar gülümsedi ve "Özel gücün ne Kim Namjoon?" diye sordu.
Namjoon şaşırmıştı. Özel güçten kastı neydi?
"Anlamadım?"
Jungkook bir anda "Yoksa özel gücün yok mu!?" diye bağırdı.
Namjoon kaşlarını çatıp başını iki yana salladı.
Jungkook ona onaylamaz bir bakış attı. "Mesela benim özel gücüm çok iyi kalpli olmak. Annem hep bana iyi kalpli olup insanları üzmediğim sürece süper kahraman olabileceğimi söyler. Bu yüzden ben bir kahramanım. Bütün insanların böyle özel güçleri vardır. Senin özel gücün ne?"
Namjoon çocuğun söylediği şeye gülümsedi. Demek anlatmaya çalıştığı şey buydu.
Bir süre bu sorunun cevabını düşündü. Aklına gelen tek şeyi söylemeye karar verdi. Çünkü Jungkook'un bu yüzden onunla dalga geçmeyeceğine nasıl oluyorsa çok emindi.
Bir an gözü bankta oturmuş, oğluyla onu izleyen kadına takıldı. "Benim özel gücüm canımın hiç acımaması."
Gözlerini kadından çekip ona çevirdiğinde Jungkook "Yere düşünce dizin yere sürtünse bile mi?" diye sordu şaşkınlıkla.
Namjoon kafasıyla onu onayladı. "Hiçbir zaman."
Jungkook anladığını belirten bir ses çıkardı. "Demek bu yüzden parmağındaki yarayı fark etmedin." dedi işaret parmağını Namjoon'un eline doğru tutarak.
Namjoon bakışlarını eline çevirdi. Parmağından akan kan tahterevallinin tutunma kısmına bulaşmıştı ve hâlâ daha parmağı kanıyordu.
Kafasını aşağı yukarı salladı ve "Kitabın sayfası kesmiş olmalı." dedi.
Jungkook "Ben iniyorum Kim Namjoon. Dikkatli ol!" diye bağırdığında ikisi de ayaklarını yere değirdi ve Jungkook tahterevalliden indi. Sonra koşarak annesinin yanına gitti. Bir süre sonra elinde bir pet şişe ve yara bandıyla geri dönmüştü.
Jungkook Namjoon'un yanına ulaştığında uzanıp onun büyük elini kendine doğru çekti ve yarasının üstüne şişeden su döktü. Yarayı kandan temizledikten sonra beceriksizce yara bandını yapıştırdı.
Namjoon bu süre boyunca pür dikkat onun yüzünü incelemişti. Çocuğun koyu kahverengi çekik gözleri, düzgün bir burnu, küçük bir ağzı vardı. Yaptığı işe gösterdiği özen yüzünden kaşları çatılmıştı. Arada bir dudağını ısırıyordu, ve bu tavşanlarınkine benzeyen iki ön dişinin ortaya çıkmasına neden oluyordu.
"İşte oldu!"
Jungkook kafasını kaldırıp onun yüzüne baktığında göz göze gelmişlerdi. Namjoon da utanıp bakışlarını kaçırmıştı.
Jungkook'un annesi onlara doğru "Hadi Jungkook! Eve gitme vakti." diye seslendiğinde Namjoon bakışlarını yerden kaldırıp kadına çevirmişti.
Jungkook koşup annesinin elini tuttu ve yürümeye başladı. Namjoon da boynu bükük bir şekilde onların arkasından bakakalmıştı.
Bir süre sonra Jungkook arkasını döndü ve bıraktığı yerde dikilmeye devam eden Namjoon'a baktı. Sonra annesinin elini bırakıp onun yanına gitti ve kısacık boyuyla önünde dikildi. Aralarındaki boy farkı yüzünden kafasını kaldırmak zorunda kalmıştı.
"Yarın yine geleceğim Kim Namjoon. Tekrar tahterevalliye binebilir miyiz?"
Namjoon şaşkınlıkla dibinde duran çocuğa bakıyordu. Ne yapacağı bilemez bir halde ona bakmaya devam ederken Jungkook gözleri kısılana kadar gülümsedi ve "O zaman yarın görüşürüz Kim Namjoon." dedi. Sonra da annesine doğru bir koşu kopardı.
Namjoon onlar gözden kaybolana kadar arkalarından baktı. Sonra da yerdeki kitabını almak için eğildi. Kitabı eline aldığında gözüne parmağındaki yara bandı ilişti. Gülümseyerek evine doğru yürürken düşünceler içerisindeydi.
Çünkü az önce gerçek bir kahramanla, gerçek bir kahramanlık hikayesinin ilk bölümünü bizzat yaşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
death of a hero {namkook}
Short Story→ bir huimang eseri, tamamlandı Çünkü gerçek kahramanlar uzaklara gitseler bile yaptıkları güzellikler asla unutulmazdı. {01.09.1983} © tüm hakları o uçağın cam kenarında oturan siyah saçlı çocuğun güzel kalbinde saklıdır