on

173 21 33
                                    

Acının ne olduğunu şuana kadar bilmiyorum. Evet  çok fazla olay atlatmıştım. Annem ve babamı tanımıyordum kardeşlerime bakmaya çalışıyordum. Başıma bin bir türlü bela geldi. Patron bozuntusu herif hayatımı mahvediyordu. Ama şuan çektiğim acı en büyükleri gibiydi. Karnıma yediğim onca darbe, yüzüme peşpeşe yediğim yumruklar sanki bana işkence çektiriyordu. Hep filmlerde görmüşüm bu sahneleri ama en sonda oyuncu kurtuluyordu hatta bi keresinde adam arabadan fırlamıştı ama kafasında bir çizikle kurtulmuştu. Şuan tek istediğim oydu. Küçük bir çizik. Ama kafamın yarıldığını, dişlerimden kanlar fışkırdığını biliyordum. Ağzıma gelen kan tadını her seferinde tükürüyordum. Başım latlayacak derecesine ağrıyordu.Yerde uzun bir süre öylece uzandım. Bilinçaltım yerindeydi bunu yağan yağmur damlalarının yüzüme gelmesini hissetmemle anlayabiliyordum. Birinin beni gelip kurtaracağını beklermiş gibi prenses edasıyla yerde öylece yatıyordum.

Masallarda da hep böyle olmuyor muydu? Bir prens bayılır adamın biri gelir kızı öper ve uyanır. Birbirlerine aşık olurlar ve masal biter. Bunlar neden gerçek hayatta başımıza gelmiyor? Hayatımı bir dram filmi gibi yaşamak istemiyordum. Şuana kadar fazla birşey ümit etmedim. Zaten bundan dolayı bu acıları ben çekiyorum. Evet ben böyle bir insanım mutluluk yüzüme gülmüyordu. Burda öylece yatıp ölmeyi bekliyebilirdim.

Yağmur şiddetini artırırken yavaş yavaş üşündüğümü fark ettim. Kim bilir ne zamandır burada yatıyordum. Yerdeki toprak yağmur nedeniyle çamura dönmüştü. Beyaz gomlegimden eser kalmamıştı. Biri beni kurtarmaya gelse bile farketmezdi bukalemun gibiydim. Ne kadar ayağı kalkmayı istesem de vücudum buna izin vermiyordu ve kendini yere atıyordu. Elimden bir bok gelmiyeceğini anlayınca tekrar yere yattım.

..

Jongin:

(Sehun gittikten bir kaç saat sonrası)

Sehun evde olmayınca cidden yanlız hissettiğimin farkındaydım. Bana farklı hissettiriyordu. Eve geldiğinden beri yüzüm gülüyordu ve mutluydum. Tebessüm ederek aklımdaki düşünceler ile odamdan ayrılıp aşağıya indim. Yemek salonunda oturan annemle karşılaştım. Beni gördükten sonra suratında küçük bir gülümseme oluştu.

Annemin yanına gittim ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Oğlum birşeyin yok değil mi?"
"Hayır anne seni özledim sanırım."
Gülümsedi ve kahvesinden bir yudum aldı. Karşınsındaki sandalyeye oturdum.Elimi avuçlarının içine aldı ve devam etti. "Oğlum biliyorsun değil mi Bae Hyun evlilik işlemlerinin başlamasını istiyor."
Duyduğum şeyin yüzümü asmıştı. Evleneceğim tamamen aklımdan çıkmıştı. Yüzüm aniden ciddileşti ve gözlerimi anneme diktim.

"Bu kadar acale etmesinin bir sebebi varmış gibi geliyor bana anne."
Annem anlamamış gibi gözlerini bana çevirdi  "Seni seviyor oğlum. Güven bana." Başımı geçiştirmek için salladım. Ve onay verdim. Bir süre konuşmadan oturduk, evlenmek istemiyordum ama zorundaydım elimden birşey gelmiyordu annemin üzülmesini istemiyordum.

Hava fırtınalıydı bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Bi an aklıma sehunun hâlen daha eve gelmediğini farkettim. Ani bir haraket yapıp ayaklanmaya başladım. Annem ne olduğunu anlamaya çalışırmış gibi yüzüme bakıyordu. "Anne sehunu sen mi göndermiştin?." Annem boş gözlerle bana bakmayı sürdürüyordu başını hızlı bir şekilde iki tarafa olumsuz bir şekilde salladı. "Nasıl yani? Kim sehunu gönderdi hem sehun nerde?" Annem gözlerini dikmiş bir cevap bekliyordu. "Anne sen göndermedin mi?!" Heycandan masanın olduğu tarafta tur atıyordum. Ellerimi saçlarımın içine geçirmiştim. Annem hiç birşey anlamamış gibi bana bakıyordu. Odadan hızlı bir şekilde çıktım.

Arkadan annem bağırıyordu cevap vermedim ve dışarı doğru çıktım. Kapıdaki güvenlikle göz göze gelmiştim. Bir ilk yapıp bu evden çıkabilirdim evet yapabilirdim. Kendi kendime konuşmaya devam ederken bir elin beni durdurmasıyla öylece kala kaldım. "Amca?" Korkudan titrerken amcama bakakalmıştım. "Nereye?" Nefesim kesilmiş gibiydi titriyerek devan ettim "Amca sehun gelmedi geç oldu bırakta ormana kadar gidip geleyim. Zaten bilmiyorum buraları hemen dönerim merak etme." Cevap bekleyen gözlerimi ona diktim öylece vericeği cevabı bekliyordum.

Kaşları çatıp yüzüme bakınca vücudumun titrediğini hissedebiliyordum. Amcam bir kaç saniye öylece baktı. "Git. Ama eğer uzaklaşırsan biliyorsun." Amcamın dediklerinden sonra transa geçtim izin verdiğine inanamıyordum. Hemen onayladım ve koşmaya başladım. Mutluluktan ağlasam mı yoksa amcamı öpsem mi diye düşünürken koşmaya devam ettim. Evden çıktıktan sonra küçük bir duraksadım. Yıllar sonra bu evden çıkacaktım ama sikeyim sevinemiyordum bile. Çıkıyordum ama hiç biyeri bilmiyordum bile nereye gidecektim.

Koşmaya devam ettim gidiyordum ama sehunun nerde olacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu yürümeye devam ediyordum. "Sehun! Sehun nerdesin!" Bağırmaya devam ederken etrafıma bakıyordum. Ses seda yoktu yürümeye devam ederken bir klübe gördüm. Sehunun orada olacağını ümit ederken yürumeye devam ediyordum.

Yağmur şiddetini artırıyordu. Şimşek her çaktığında dahada endişeleniyordum. "Sehun!" Nerdesin tanrı aşkına" hava kararmaya başlamıştı ve gök gürlüyordu. Neden buraya tek başıma geldiğimi şu anda sorguluyordum. "Sehun!" Klübenin yanına yaklaştıktan sonra içersinde hiç birşey olmadığını farkettim. Etrafı incelerken gelen ses ile ilkildim ve sesin geldiğiyöne doğru yöneldim. "Sehun! Sen misin?!" Koşar adımlarla yürümeye devam ederken havanın iyice kararmasıyla iyi görmemeye başladım. "Sehun! Tanrı aşkına nerelerdesin?" Ağlamaklı ses tonumla yapabildiğim sadece buydu. Sikeyim elimden hiç birşey gelmiyordu. Biraz daha olduğum yeri incelerken tekrar aynı sesin geldiğini duydum. "Sehun?!"

Sehun

Kimsenin gelmiyeceğini biliyordum. Kendi başıma kalkmaya çalışırken uzaktan gelen bir ses duydum. Yavaşca yerimden doğrulmaya çalıştım. Sesi tekrar işitince bende karşılık vermeye çalıştım. Ağzım o kadar açıyordu ki konuşmıyordum. Tuhaf bir ses çıkarttım. "Aaaağ" ne yapabilirdim tanrı aşkına. Bir süre bekledikten sonra gelen ayak sesiyle kendimi biraz geriye attım. Yerde oturmuş öylece duruyordum. Uzaktan birinin bana doğru yaklaştığını fark ettim.

"Kimsiniz?! Yardım edin lütfen yaralıyım." Acıyla bunları söyledikten sonra bana yaklaşan kişinin sesi ile afalladım. "Sehun?!" Bu Jongindi tanrı aşkına ne sevap işledim ben Jongin beni nasıl buldu. "Jongin!? Burdayım." Koşarak yaklaşan Jongini gördüğümde avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. Yağmurdan sırılsıklam olmuştu ama her zamanki gibi mükemmel gözüküyordu. Kim bilir ben ne haldeydim. Acıyla kipırdamaya çalışınca Jonginin yaklaştığını gördüm. Benim hizama doğru çömeldi. Nefes nefese kalmıştı  "Sehun iyi misin?! Beni çok korkuttun. Sana nolmuş böyle iyi misin?" Peş peşe sorudğu sorular soruyordu. Haklıydı bende bu halde birini görsem böyle tepkiler veriridim. "Jongin gidelim. Anlatırım." Hızlıca kafasını salladı ve beni yerden kaldırdı. Her tarafım inanılmaz derecede ağrıyor ve sızlıyordu. Acıyla inliyerek yerden kalktım. Jongin korkmuş gözlerle bana bakıyordu. Kafamı ona çevirdim. "Nasıl geldin buraya? Nasıl buldun?" Gözlerini benden ayırmayarak cevap verdi. "Bilmiyorum inan en ufak bir fikrim yok." Gülümseyerek bunları söylediğinde bende gülümsedim. Çok fazla tatlı gözüküyordu buraya benim için gelmişti oturup güzelliğine ağlayabilirdim. Bedenimi ona çevirdim ve ellerimi zorda olsa başının arasına aldım.

"Seni seviyorum Jongin." Kafamı ona yaklaşırdım ve dudağına bir buse kondurdum. Kendimi geri çekince başımdan akan kanın tekrar dudaklarımda hissettim yüzüm kimbilir ne haldeydi. Ellerimi dudaklarıma götürüp silecekken ani bir affalama ile jonginin beni öpmesiyle kala kalmıştım. Bir süre beni öptükten sonra kendisini geri çekti. "Tamam silmene gerek kalmadı." Ne diyeceğimi bilemiyorudm donmuş boş gözlerle onu izliyordum. Gülümseneden edemedim. Ve yürumeye devam ettik. Vücüdüm inanılmaz derecede ağrıyordu. Jongine belli etmek istemiyordum ama sanırım anlamıştı. O da en az benim kadar yorgun gözüküyordu. Yağmur azalmıştı ve hava kararmıştı. Jongin durdu ve bana baktı.

"Sırtıma çık. Hadi." Şaşırmış gözlerle ona bakıyordum "Ama ağırım ben "Ne ağırı Sehun benden zayıfsın. Üfleseler uçacaksın gel hadi." Haklıydı son günlerde acayip derecede zayıflamıştım. Onu onaylayıp sırtına çıktım. Ellerimi boynunda birleştirdim. Oda yürumeye devam etti. Sanki hiç ben yokmuşum gibi hızlıca yürümeye devam ediyordu.

Demiştim, bende toz pembe bir hayat istiyorum diye. Bana bu yeterdi. Jonginle bir ömrümü paylaşabilirdim. Bence bütün masallardan daha güzel bir hayat yaşıyordum.






Ehuehuehu yine ben umarım beğenirsiniz. Fazla kaos yaratmak istemedim. Aşklarını yaşasın bu oğlanlar ajskanss neyse sizi seviyorum kuşlarım ♡

Forgotten [sekai] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin