altı- büyük ağaç

244 32 36
                                    

Kendimi bir boşlukta hissediyordum. Bomboş bir ev içerisinde Jongin ve ben. Daha onun kim olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değildim. Sadece isminin Jongin olduğunu ve bu boğucu evden doğduğundan beri çıkmadığı biliyordum. Ona yardım etmek istiyordum fakat yapamazdım. Yarın amcam gelecekti ve herşey sanki hiç berbat değilmiş gibi daha da kötüleşecekti. Jongine bunu yapmayı istemiyordum ama buna mecburdum tek yapabildiğim o patron bozuntusu hyun bi'nin dediklerini uymak zorunda olmamdı.

Kafamda bissürü düşüncelerle birlikte merdivenleri çıkmaya başladım. Odama girip birdaha çıkmak istemiyordum. Kafamı yorganın altına sokup orada öylece ölmeyi bekleyebilirdim. Saat 11'e gelmek üzereydi kıyafetlerimi çıkartıp yatağıma girdim. Uykum yoktu öylece boş boş etrafı seyrediyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yatakta oturur pozisyonuna geldikten sonra aptal aptal etrafı izliyordum. Uykum yok, kafamda saçma sapan düşünceler vardı. Birden bir ses duydum ve gözlerimi sesin geldiği tarafa çevirdim. Hafif ayaklanır gibi oldum "kimsiniz?"

Ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim ve kulağımı kapıya dayadım. Hiç bir ses seda yoktu. Aslında biraz korkmuştum ama hizmetçilerden birinin gelebileceğini düşünerek yatağıma gittim. Tekrar uyuma pozisyonu aldığımda zilin çalmasıyla yerimden fırladım. "Tanrı uyumamam için çabalıyor heralde." Jonginin gece vakitlerinde beni çağırması olağan bir durumdu ama cidden bundan usanmıştım. Kim bilir yine ne isteyecekti.

Üflüyerek odamdan çıktım. Üstümü bile değişememiştim. Hafif tempolu bir şekilde uzun koridordan ilerliyordum. Bu evin sevmediğim diğer tarafı ise çok büyük olması ve lanet olsunki Jonginin odasının 4. Katta olmasıydı. Cidden 2. Kat neyine yetmedi. Bu saçma sorularla zihnimi ve düşüncelerimi doldururken merdivenleri çıkıyordum. Gece saatleri olduğu için etrafta kimse yoktu. Jonginin odasına doğru geldiğimde içimi anlamsız bir his kaplamıştı. Saçlarımı geriye atıp kapısını tıklattım. "Girebilirsin." Sesi her zamanki erimeme neden olmuştu.

Kapıyı yavaşça aralayıp içeri girdim ve kapıyı kapattım. Eğilerek selam verdim. "Yardıma mı ihtiyacınız var efendim." Yani başka ne için çağırmış olabilirdi bu saate.

"Hayır. Uyuyamıyorum, her yerim ağrıyor. Masaj yapabilir misin."
"Tabi efendim." ona doğru yaklaştım ve arkasına geçtim ilk olarak omuzlarına masaj yapmaya başladım. O ise tepkisizdi yüzünde hiç bir tepki olmadan duruyordu.

Bir kaç dakika boyunca omuzlarına masaj yapıyordum. Ona yakın hissetmek güzel hissettiriyordu. Ve kokusu acayip derecede güzeldi. Biraz zaman sonra "İyi hissettirdi teşekkürler. Ellerime kremimi sürebilir misin." dediğini anlamış olduğumu belirtip kafamı salladım ve kremini almaya gittim.Jonginin istedikleri şeyler benim için sorun değildi. Bazen sadece sıkılıyordum ama jonginle ne zaman yanyana olsak zamanın durmuş olduğunu falan sanıyordum. Kremi aldıktan sonra Jonginin oturduğu yerin tam karşına geçip eğildim ve ellerini elime aldım.

Ten rengi ,ellerinin yumuşaklığı her şeyi o kadar mükemmeldiki. Cidden bundan etkilenmeyecek kimseyi tanımıyordum. Heycandan bayılmak üzereyken ellerime aldığım kremi onun ellerine sürüyordum. O ise sadece karşıya bakıyordu. Ellerine narin bir şekilde masaj yapıyordum. Ellerinin elime değmiş olması beni çok mutlu hissettiriyordu. Uzun bir süre boyunca ellerine masaj yapmayı devam ettirmiştim. Jongin birden kafasını benim olduğum tarafa çevirdi. Bende refleks olarak jongine bakmıştım. Saatlerce ona böyle bakabilirdim. "Sana birşey sormak istiyorum."

"Tabi efendim."

Ben onun ellerine masaj yapmayı sürdürüyordum ve soracağı soruyu bekliyordum.

"Evlenmemi istiyor musun." Büyük bir ciddiyetle bunu sorunca kalakalmıştım.

Öylece durmuş suratıma bakıyordu. Benden bir cevap beklediği kesindi

Forgotten [sekai] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin