Başta atılan 'Anne ben iyiyim. Biraz dinlenmeye ihtiyacım yok. Bir süre uzaklaşıyorum. Telefonum kapalı olacak beni merak etmeyin.' şeklindeki mesaj oyalasa da bir kaç gün içinde otoparkta kaydedilen görüntüler ortaya çıkmıştı bile.
Kim olduğu belli olmuyordu. Kısa bir an arabanın kapını açarken gölge şeklinde belli olmuştu. Bir de otoparktan çıkarken direksiyonda karanlık şekilde bir kaç saniye görünmüştü. Ordaki görüntülerde annesi olsa tanıyamazdı.
Ama arkadaşları tanıdı...Çünkü bilekliği direksiyondaki görüntüde belli oluyordu. Tabi ki aynı bileklikten çok kişide olabilirdi ama bu bilekliği ona Can almıştı ve Yağız'ı kaçırabilecekler arasında bu bilekliği takan kişi sayısının da fazla olmadığını biliyorlardı. E bir de cevap verilmeyen telefonlar vardı. Üç gündür Sara ortalıklarda yoktu.
"Bu kız iyice kafayı yedi."
"Belki o değildir diye kendimi kandırmak istiyorum ama onu da beceremiyorum."
"Beril bu manyaklığı yapsa yapsa Sara yapar."
"Başına iş açtı."
"Hapse atacaklar arkadaşımı!"
"Bizden başka o olduğunu bilen yok."
"İyi de Yağız'ı eninde sonunda bırakacak. Ya da Yağız kaçacak. Söylemeyecek mi onu kimin kaçırdığını?"
"Off! Kendi hayatının içine etti. Nereye götürdüyse bulup onu kurtarmalıyız. Yurt dışına mı kaçar ne yapar bilmiyorum."
"Bildiğimiz her yere bakalım."
"İyi fikir!"
~~
Arkadaşları Sara'yı arayadursun, onun keyfi gayet yerindeydi. Çünkü aşık olduğu kişiyle uzun uzun sohbetler eder olmuşlardı. Yağız ha bire sorular soruyordu o da cevaplıyordu. Ve her cevapta Yağız da bu kızın sıradan biri olmadığını anlıyordu. Hoşuna gitmeye başlamıştı bu durum.
Gece karşı koltuğunda yatan kızı izlerken gülümsedi. Böyle bir şey yaşıyor olduğuna hala inanamasa da henüz bir şikayeti yoktu... Zincirler hariç.
Uykusunun arasında burnunun gıdıklanmasıyla gözünü açan Yağız göğsüne tünemiş uyuyan kızı görünce dudağı kıvrıldı. Çok masumdu. Nasıl böyle bir kaçırma durumunu planlayabilmişti ki bu kız? Hayret etmemek elde değildi.
~~
Kahvaltıda bu kez muhlama yapmıştı Sara. Ve Yağız daha kokusunu aldığı an karnı guruldamaya başlamıştı.
"Acele et çok acıktım."
"Karnının sesi buraya kadar geliyor anlamamak imkansız."
Güldü ikisi de. "Ne yapayım kızım. Madem kaçırdın iyi bak da hasta olmayayım elinde."
"Ay Allah korusun. Hasta etmem ki ben seni."
Tepsiyi yatağa bırakıp yanağından öptü Yağız'ı. "Bakalım sevecek misin?"
"En iyi menemeni yapanı biliyorum da bakalım ikinci olabilecek misin?"
"Anneannenle yarışabilirim bence."
İhtimal vermeyen Yağız gözlerini devirerek ilk lokmayı attı ağzına. Ve tadını alır almaz şaşkınlıkla açıldı gözleri.
"Hadi canım...Sen mi yaptın bunu gerçekten?"
"Evet...Valla bir ara iyice öğrenmek için her gün yapıyordum. Ömer'le Can baya söyleniyordu artık çünkü her yaptığımda onlara tattırıyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Büyük Hayran (Kısa Hikaye) -TAMAMLANDI-
Historia CortaGörüp görebileceğiniz en çılgın hayranı okumaya hazır mısınız? :))