la la la- i see

237 63 16
                                    

"unnie!" yerim nefes nefese hamakta uyuklayan juhyun'a ilerledi "sooyoung yok.." juhyun apar topar yattığı yerden doğruldu ve yerim'e baktı. "tanrı aşkına.. nereye kayboldu bu kız."

seungwan ve seulgi de koşarak onların yanına yaklaştı. "yok.. her yere baktık yok." seungwan, kusursuz bir oyunculukla sordu "unnie.. nahee denen kız kaçırmış olmasın?"

juhyun sinirle kulaklığını çıkardı ve on samiye kadar önce üstünde olan hırkayı giydi ve telefonu cebine attı. "lütfen.. burada bekleyin." kızlar onu onaylayınca, koşarak ilerlemeye başladı. o gözden kaybolunca kızlar kahkaha attı.

hızla saçlarını bağlayıp maskelerini taktılar ve siyah bol eşofman takımlarını üstlerine giyip ilerlemeye başladılar. yerim yerden aldığı pek ağır olmayan bir taşı aldı ve sooyoung'un olduğu yere yaklaşınca bir ağaca çıkıp juhyun ablasının gelmesini beklemeye başladı.

seungwan da bir ağaca çıkmıştı, sesini değiştirip ormana doğru bağırıyordu ve sesi yankı yaptığı için daha korkutucuydu. "juhyun.. öldürdüğün ruhların temsilcisi geldi."

seulgi ise elinde bir incil, olası durumlardan korunmak için tanrıya yalvarıyordu.
ne kadar zeki olurlarsa olsunlar, varlıklarla karşı karşıya kalırlarsa neler yapabileceklerini bilmiyordu sonuçta.
duası bitince topladığı küçük taşları juhyun'un yolu üzerine atmaya başladı. bir tür yol gösterici rolündeydi.

sooyoung elleri çözülünce korkuyla juhyun'a sarıldı.
bu rol onun için çocuk oyuncağıydı.

"unnie.." dedi sooyoung fısıltıyla karışık konuştu. "peşindeler. görüyorum."
ve juhyun ne olduğunu anlayamadan yerim'in attığı taş ile bayıldı.

hiraeth,, red velvetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin