2-Güneş Tacı'na Hoş Geldin

11.3K 1.2K 201
                                    


Haldar, gök adaya vardığında Raleg çoktan yere inmiş, onları bekliyordu. Surien hiçbir detayı gözden kaçırmamak için bütün dikkatiyle etrafa bakıyordu. Muhteşem binaların olduğu kısma gitmeden önce adanın kenarında, etrafı ağaçlarla ve mermer sütunlarla çevrili düz ve açık bir alana inmişlerdi. Yere gri kesme taşlarla spiral şekli verilerek döşeme yapılmıştı. Ağaçların, indikleri meydana bakan dallarında ara ara lambayı andıran ve parlak bir dokuya sahip gibi görünen insan kafası büyüklüğünde meyveleri vardı. Surien daha önce pazarda hiç öyle meyveler görmemişti. Ama meyve olduklarından da şüpheliydi. Ayrıca oldukları yerden yukarıya doğru basamak basamak yükselen birbirinden bağımsız görünümlü bölümlerde yine indikleri meydana benzeyen başka meydanlar da görmüştü.

Haldar oldukça yumuşak bir inişten sonra Surien'i yere bıraktığında kız kısa bir an bacaklarının tutup tutmadığını kontrol etme ihtiyacı hissetti. Yaşadığı heyecan yüzünden hala tam olarak kendinde değildi.

''Gök adaya, yani Güneş Tacı'na hoş geldin Surien. Eğer Kumandan aksini emretmezse artık evin burası.'' Heybetli Kalha eliyle adanın geri kalan kısmını işaret etmişti ama Surien henüz önlerini kapatan ağaçlar ve diğer iniş meydanları yüzünden pek bir şey göremiyordu.

''Ya kalmamı istemezse ne olacak bana? Şehir muhafızlarına mı teslim edileceğim?'' Uçarken aşağıda bıraktığı korku yeniden geri geldi. Haldar ilk defa böyle bir durumda kaldığı için ne dese bilemeyince Raleg,

''O zengin züppesi ölmediğine şükretmeli bence. Hem kendini farkında olmadan koruduğun için seni suçlayamayız. Nasıl oluyor, hangi soydan geliyorsun bilmesek de sen bizden birisin. Aşağı gönderileceğini sanmıyorum Surien.''

''Tabii ben ve Raleg yine de kesin bir şey demesek iyi olur.'' Haldar arkadaşına yan bir bakış atıp yürümeye başladı,

''Bizi takip et ve biz durmadığımız sürece durma, bizden başka kimseyle de konuşma.''

Genç kız hemen önünde yürüyen iki süvariyi takip etmeye başladı. Meydandan ağaçların arasına dalan taş döşeme yolda ilerliyorlardı. Önce tepeye tırmanacaklarını sandı ama yolun hafifçe kıvrılarak ağaçların arasından ilerlediğini görünce sevindi. Önce bir su sesi duyuldu ve sonra küçük, içinde kırmızı -beyaz balıkların yüzdüğü bir dereye vardılar. Derenin üzerinde hala canlı olan kalın dallardan doğal bir şekilde yapılmış bir köprü vardı. Öyle ki dalların yaprakları ve o parlak meyveleri bile üzerindeydi. Raleg bir şey hatırlamış gibi Surien'e döndü,

''Yerinde olsam ortaya çıkmadan önce yüzümü derede yıkardım. Çilek lekeleriyle görülmek istemezsin değil mi?''

Surien tamamen habersiz olduğu lekelerin çok mu komik göründüğün düşünüp kızarırken Raleg keyifle gülümsedi ve derenin uygun bir yerini gösterdi. Kız hemen koşup suyun kenarına oturdu ve duru suda yüzünün yansımasına baktı dikkatle. Yüzünün orasında burasında lekeler vardı ve onu komik gösteriyordu. Sonra iki süvarinin en başından beri onu böyle gördüğünü düşününce yüzünü bu sefer de bir ateş bastı. Demek ki genç süvari en başından beri o yüzden sürekli ona bakıp sırıtıyordu.

Hemen yüzünü güzelce yıkadı, dağılmış saçlarını biraz düzeltmeye çalıştı ama örgüsünün açılması ve yeniden taranıp örülmesi gerekiyordu. Gözü yansımadaki hırpani görüntüsüne takıldı bir iki saniye. İç geçirdi, çirkin ve bakımsız bir kızdı.

''Kendini daha sonra odandaki aynada seyredersin. Hadi seni kumandana götürelim, kurt gibi acıktım çünkü.'' Kız dönüp Raleg'e baktı. Nasılda besili ve güçlü görünüyordu. Muhtemelen en güzel yiyecekleri yiyordular burada. Acaba kaç saattir yemek yememişti de o kadar acıkmıştı? Mesela kendisi en son sabahın köründe bir parça ekmekle biraz peynir kemirmişti. Çamaşırları yıkadıktan sonra öğlen yemeği yiyecekti ama...malum olay olunca yemek de yiyememişti haliyle ve yediği meyveler karnını doyurmak yerine şimdi hafiften ağrımasına sebep olmuştu. Haldar kızın sesi çıkmayınca ne düşündüğünü anlamış olmalı ki,

SURIEN / GÖK SÜVARİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin