Selam,
Yeni hikayenin startını vermiş bulunuyoruz efenim. Önceki bölümde sınıfları ve kurgunun konseptini gördünüz. Şimdi baştan açık açık hikayenin gelişmesi için gereken şartları söyleyeyim. Renda İkizlerini okuyanlar bilirler, bu tarz kurgular çok zaman ve emek isteyen, ince ince hesaplanıp yazılan kurgulardır.
Ben seve seve yazacağım siz de okuyup severseniz ve hikaye hızlı şekilde gelişsin isterseniz lütfen şu oy verme ve yorum yapma olayına titizlik gösterin. Her şeyi yazardan beklemeyin, ben kendi isteğimle yazacağım evet ama devamının gelmesi de benim hikayeden alacağım geri dönüşlere bağlı. Oy ve yorum dönüşü ne kadar fazla olursa yeni bölüm geliş hızı da öyle erken olur.
Hadi siz bölümlere oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyin ki ben de hevesle yazayım kafamdaki muhteşem dünyayı. Bir kitabı ve yazarı sevdiğinizi göstermenin en iyi yolu ona bu şekilde destek olarak hak ettiği yere ulaşmasına yardım etmektir.
Renda ruhu yeniden ortaya çıksın ve bu platformda yine eskisi gibi essin diye hepimiz birlikte çalışalım, var mısınız?
Başlama tarihleri atılsın ve yeni bir macera başlasın o zaman...
🔳🔲🔳🔲🔳🔲🔳🔲
Genç kız karnındaki gurultuları daha fazla görmezden gelemeyip bulduğu ve içinde kimsenin olmadığını düşündüğü ilk meyve bahçesine giriverdi. Yanında taşıdığı küçük bohçada sadece biraz ekmek ve yarım kalıp peynir vardı. Aceleyle kaçarken ve çok az parası varken fazladan yiyecek almaya fırsatı olmamıştı. Şehirden uzaklaştıkça da açlığı iyiden iyiye kendini belli etmişti. Oysa o talihsiz olayı yaşamasa şimdi karnı tok şekilde evde oturuyor ve ona para kazandıran giysi tamiri işini yapıyor olacaktı.
Asabi bir nefes savurdu ve aklındaki düşünceyi geçiştirip çevresine odaklandı. Bahçe çeşitli meyve ağaçlarıyla göz alabildiğince çevresinde genişliyordu. Hızlıca yakınındaki ağaçların üzerinde meyve var mı diye taradı. Erikleri görünce de tatlı olmalarını umut ederek ağaca doğru hareketlendi. Aynı sırada gözleriyle ve kulaklarıyla dikkat kesilip ses veya hareket var mı diye bakındı. Bahçe sahibine yakalanıp bir de hırsız damgası yemek isteyeceği son şeydi. Hele de başına açtığı işten sonra onu kesin asarlardı.
Kulağına sadece kuş ve böcek ötüşleri gelince rahatladı. Hiç hareket yoktu. Erikleri toplayıp ağzına tıkıştırmaya ve tuniğinin büyük ceplerine doldurmaya başladı. Meyveyi hep çok sevmişti ama pazarda gördüğünde her zaman parası yetmiyordu almaya. Oysa şimdi tam da bir cehennemin ortasından kaçarken küçük bir meyve cennetine düşmüştü. Hem topluyor hem etrafına bakınıyordu. Derken başka bir mucize çarptı gözüne.
Biraz ileride ağaçsız açık bir alanda yerde kırmızı kırmızı çilekler gördüğüne emindi. Gözlerini ovalayıp tekrar baktı. Neredeyse kahkaha atacaktı. Erikleri bırakıp çileklerin olduğu öbeğe neredeyse düşercesine oturdu ve ilk çileği koparıp sevinçle baktıktan sonra ağzına attı. Onu ikinci, üçüncü ve sonrakiler takip etti. Surien çok sevdiği ama hayatı boyunca çok nadiren ve çok az sayıda yiyebildiği meyveye kolayca ulaşmış olmanın sarhoşluğunu yaşıyordu. Ağzını tıka basa doldurup çiğniyor, sonra onları yutup yeni bir avuç çileği olduruyordu ağzına.
Keyiften bayılabilirdi, tabii aniden duyduğu güçlü kanat sesleri olmasaydı. Kafasını hızla çevirip etrafına bakındı. Kimseler görünmüyordu ama ürperdi. Etrafı dinledi, çok sessizdi; demin öten kuşlar da susmuştu, böcekler de. Birkaç saniye daha dinledi ama ne hareket vardı ne de ses. Büyük bir kuş olduğuna kanaat getirdi, muhtemelen diğer kuşlar av olmamak için susup saklanmışlardı. Tabii ya, başka ne olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURIEN / GÖK SÜVARİLERİ
FantastikHitreads uygulamasıyla yaptığım anlaşma nedeniyle 1. ve 2. kitabın ilk 3 bölümü yayımdadır. 1. ve 2. kitap Hitreads uygulamasında yüklüdür. Uygulamayı indirip Surien'i okuyarak bana destek olabilirsiniz. Daha detaylı açıklama kitabın içinde 'SURİENÊ...