hey, medyada bu bölüme özel bir şarkı var. isterseniz anlamına bakarak dinleyebilirsiniz, bölümün ilhamını açıkçası o verdi bana. iyi okumalar dilerim, bir sonraki bölüm alternatif son olacak (herkes istediği için yapayım dedim ama bu ficin mutlu olması çok zor gözüküyor random) sizi seviyorum!!
·
Yoongi güzel şeylerin kısa süreceğini söyleyen insanların haklı olmamasını dilerdi, işlerin çoktan rayından çıkmış olduğu bu dünyada trenin yolunu bulmaya çalışanlardan biri olmak istemediği gibi. Ortada bir yol kalmamıştı, tren raydan çıkmıştı ve birçok ölüm vardı, birilerini kurtarmak için çok geçti.
Geç kalmıştı.
Ebeveynleri evde birkaç gündür yoktu, öylece mutfakta düz bir ifadeyle dikilerek duvara dalmıştı. Göz atılacak herhangi bir ayrıntı olmamasına rağmen Yoongi gözlerini kırpmadan karşıdaki beyaz duvara bakıyordu. Jimin onu bırakırken Yoongi'nin yaşamaya devam edeceğini düşünüyordu, Yoongi ise kendisini hiç düşünmediğini söylüyordu.
Düşünseydi bunu yapmazdı, diye konuşuyordu zihni. Jimin'in henüz haberi yoktu ama o gittikten sonra Yoongi zihninde defalarca kez kendini öldürmüştü.
Oldukça basitti.
Aklındaki düşünceler durmak bilmiyordu, bir yenisi, bir tane daha, şurada da bir tanesi çıkmak üzereydi ve ardı arkası kesilmiyordu. Görüntüler zihninde dolanıyordu, Jimin ile mesajlaştığı her an zihninde parlayan anılara dönüşüyordu. Her anı bir yıldıza benzercesine parlıyordu, sönüyordu, ardından bir başkası parlıyordu ve sönüyordu. Jimin'i bir kez olsun gerçekten göremeyen Yoongi, fotoğraflarının hayaliyle zihninde yaşıyordu.
Baktığı duvardan dikkatini dağıtan şey su ısıtıcısının işini bitirdiğini belirten kapak sesiydi. Bakışları en ufak bir ısınmaya bile yuva olmazken yavaşça o tarafa döndü, su ısıtıcısının koluna elini attı.
Ve aniden yeni bir düşünce daha doğdu.
Jimin'in ders çalışmak için gaza geldiği günlerde motive olabilmek için içtiği kahvelerin varlığı, beyaz kupasına bol şekerli kahvesini doldurup ders kitaplarının yanına koyuşu ve kendisine bir fotoğraf yollayışı.
Güçlü olmalıydı, soğukkanlı olmalıydı, çevresindeki birkaç insanın dediği gibi sadece internette tanıştığı birinin yokluğu onu nasıl bu kadar yıkabilirdi, neden buna izin vermeliydi, ayakta kalmalıydı. İnterneti kapattığında kaybolan Jimin'in yokluğu ona tekrardan ulaşamamak ne fark ederdi? Herkes bunu söylüyordu. İnterneti kapattığını düşün.
Ama kalbinde hissettikleri internet kapandığında geçmiyordu.
Jimin sadece internetten biri diyebileceği kadar hafif olmamıştı.
İkisinin de katlanılmaz hayatları arasında birbirleriyle mesajlaşarak güldüklerini, tüm anlarını birlikte yaşadıklarını, mesajlaşabilmek için internete koştuklarını biliyordu. Peki, Jimin neden interneti kapatmıştı?
Yoongi'nin gözleri sıcak bir sıvıyla dolarken, yavaşça akmaya başladı. Sıvı sıcak olmasına rağmen boynuna doğru akarken soğuk hissettirmişti, hatta öyle ki Yoongi hafifçe titrediğini hissetti.
Onunla konuşmadığı günleri düşünmeye başladı, bunu neden yaptığını kendine sordu. Cenazede hakaret ettiği tüm o insanlar kadar kötüydü belki de kendisi, değil miydi? Onunla konuşmalıydı, neden bir gün konuşmazken özlediği çocuğu geri itmişti? Neden ellerini tutmamıştı? Neden bilememişti? Jimin'i neden tanıyamamıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
close as strangers
Fanfictionyoonmin yoongi, jimin'in kalp sızılarını öpermiş, kalp sızısı olmadan önce...