*2 Ağustos 2001*
Sönmüş gözlerimden ruhumu sana akıtalı çok olmadı, güzel kadın.
Tenimde senden kalan en nadide parça bir göz yaşım,
Düşlerimden asla düşmeyen kamelya kokulu saçların...
Ne kadar acınası değil mi sana özlem duyan kırık sanatım?*19 Kasım 2001*
Bak, buz gibi oldu yine dışarısı. Sen de gelmiyorsun. Ne olacak bu halin? Gel kollarımın arasına, sıcak çikolatalar elimizde, en sevdiğin masalı okuyayım sana. Bak, gitmem gerek şimdi. Yine yokum günlerce. Affet beni, güzel kadın. Eve de gel olur mu? Dolapta sana süt bıraktım. Gevrek de var. Sen seversin, bilirim. Bekletme beni.*1 Ocak 2002*
Gelmemişsin, güzel kadın. Kar yağıyor dışarıda. Gelmen gerekiyordu. Ama sen neden yoksun? Özledim seni. Çok özledim. Artık kandıramam kendimi. Kabullendim gittiğini. Geliyorum toprak kokuna sarılmaya. Az kaldı, iki satır daha.*7 Mart 2002*
Bedenimizin ebediyen ayrılmasının üzerine esansım senin esansınla harmalanmıştı fakat hala aramıza giren toprak üstü çiçeklere kırgındım. Ne vardı ki, kalkıp kollarınla, derime çiçekler açtıracakmış gibi kusur tanımayan teninle sarılsan?Adam yılların acısını, son sayfaları kalan genç kızın günlüğünden aylara bölüp çıkarmayı iyi biliyordu. Sanki sevgisiyle kanatıyordu her sayfanın yırtık geçmişlerini. Kabullenmesi zaman alsa da hazır hissetmişti. Zaman gelmişti ve şimdi de o kadınmış gibi büyütüp baktığı kamelyasını da yanına alıp 'ölülerin şehri' denilen mezarlığa gelmişti. Mezarlıklar sır küpü gibiydi onun için. Sırrını derine gömen binlerce ruhlar ona eşlik eder gibi gelirdi. Asla korkmazdı mezarlıklardan. İyi insanların ruhları, bedenlerini çiçek gibi toprağa sunuyordu ona göre.
Mezarın başına gelince gamzeleri acıyı saklamadan belli etti kendini. ''Nasıl başlanır, inan hiç bilmiyorum, Mudita.'' Gözleri dolunca gülümseme ile kadının soft toprağını tırnaklarına bulaştırmıştı. ''Sen, ihtiyacım olduğu zaman bana omzunu verdin,'' ellerini toprağa öyle bir özlemle bağlamıştı ki, sanki elini tutuyordu kalbiyle, ''Aşkı hissetmediğim zaman, bana aşkı gösterdin.'' Ellerini topraktan çekip, karşısında uyuyormuşcasına mezarın toprağını okşadı yanaklarını hissediyor gibi. ''Ben vazgeçmişken savaşmamda yardım ettin.'' Sönen gamzesi göz yaşı ile tekrar şenlenince cümlelerini devam etmişti. ''Ben gülüşümü kaybettiğimde sen geri kazandırdın.''
Delicesine esen rüzgar, kelimelerini okyanuslara sürüklüyordu adeta. Şimdi hıçkıra hıçkıra ağlarken, gecesine yıldız olan o toprağın altındaki cansız bedenin canlı hissiyatına ilahi bir özlemi, sevgisine bulaştırıp bir yağmur damlası gibi iletmişti. ''Başımın hala suyun üzerinde durma sebebisin.'' Gökyüzünde buluşan gözleri aya ilişirken ne kadar güzel olduğunu geçirdi içinden. 'Ay parçam' diyordu ona da. ''Sen...'' aya odaklı gözlerini bir anlık parıldayan gözlerle mezara yerleştirdi. ''Sen, hâlâ dayanma sebebimsin.''
''Ve eğer yapabilseydim,'' eliyle ayı işaret edip ayağı kalktı ve saniyeler içinde gelişen hareketleri cümlelerine taştı. ''seni aya getirir, sana onu verirdim.'' Kollarını iki yana açıp sesini yükseltmişti. Böylece acıları azalacaktı. Cennetin güzel kızına günahkâr cehennemin kapısından konuştu. ''Ve eğer ölüm sana gelseydi,'' bu son göz yaşım, diye geçirdi içinden. ''Senin için hayatımı verirdim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♪mudita notaları♪
Historia CortaHer bölümde bir şarkının hikayesini kendi cümlelerime çevirip yazdığım bu kitapta şarkıları çevirileriyle beraber dinlemek isteyen olursa medyaya YouTube videosu bırakıyor olacağım. ㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤ ╰➤Şarkıların hikayeleri olan Mudita, her bölümde yeni bir...