Melanie Martinez - Dollhouse

74 26 8
                                    

''Hey, kız!'' Yattığı yataktan doğrulan küçük kız duyduğu fısıltının hayali veya uyku sersemliğinden olduğunu düşünemeyecek kadar ufaktı. Etrafına bakındı. Saat çok geç olmalıydı ama buna rağmen annesi ve babasının birbirlerine kükreyici bağırışları yukarı kattaki odasına rahatlıkla yankılarını bırakıyordu. 

''Mükemmel aile.'' aynı fısıltı tonları farklı kelimelerle kulağını tırmalayınca  yataktan minik ayaklarını sarkıttı küçük kız. ''Duvarları aç, bebeklerinle oyna.'' Ses belirsiz olduğu kadar belirli bir noktaya bağlıydı sanki. 

''Hadi, küçük kız. Bebeklerin seni özledi.'' Rüyada olduğunu düşünerek, küçük çatı katındaki pembe odasında büyük oyuncak evine doğru ilerledi. Adamları çekingen ve titrekti. Oyuncak evin büyük duvarını açıp yere çöktü ve bebeğine, belki de bebeğinin zihnine uzandı. ''Mükemmel bir aile olacağız.'' Küçük kız bebeğinin konuştuğunu düşündü ve o da konuşmaya başladı. ''Mükemmel değil misiniz zaten?'' gülümseyip bebeğinin saçını okşadı.

''Lütfen perdelerin arasına bakmalarına izin verme.'' Anlamadığı halde gülümsemeye devam eden ufaklık zihninde oyuncak evinde canlandırıyordu kendini. Oyuncak bebekleri gökyüzüne asılı yıldızlar kadar güzeldi onun için. Ama bilmiyordu ki yıldızlar karanlığa dargın intiharlarını sunmuştu.

''Hey, Kızım! Anneme bak, ne kadar şanslı.'' Anlamsızca oyuncak bebeğine uyup güzel olan diğer bebeği eline alıp inceledi. Gözleri ıslaktı ama kız bunu fark edemeyecek kadar heyecanlı ve minikti. ''Mücevherleri seni kör etti.'' Güzel bebeği incelerken aşağıdan gelen acı çığlıkla bebeği bırakıp merdivene koştu. Çığlık sesi yaşanmışlıkların acısı gibiydi. Belki de yaşanamamışlıkların.

''Arkanı döndüğünde bir içki şişesi çıkarıyor ve onun ihanetini unutuyor.'' Merdivenin başında, abisinin odasına ilk kez yaklaşma cesareti bulan kız açık kapıdan abisine bakarken tek gördüğü yaprakları olan bir odaydı. Çok çiçek olduğunu düşündü. Uyuşturucu etkisindeki oda ona çiçek bahçesini andıran masum bir rüya gibiydi. ''Gittiğin zaman, bizim gerçekten oynadığımız zamandır.''

Abisi çoktan aşağı inmişti. Ama kendisi korkuyordu. Sanki onu bekleyen canavarlar oradaydı. Artık bebeğinin de sesi yoktu. Çığlık annesine aitti ve inmesi gerektiğini düşündü.

''Ben bunları söylerken beni duymuyorsun.'' 

Aşağıda bakınırken mutfağın kapısında belirli bir cisim gördü. Bıçak. Ruhu geri kaçsa da minik bedeni içeriye çoktan girmişti ve annesini yerde acılarına uzanmış şekilde görünce minik dudaklarından koca bir kız çocuğu çığlığı döküldü. 

''Mutfakta neler olduğunu görmelerine izin verme.''

Yanına koşup ufak ellerini annesinin yüzüne koydu. Gözlerinden şeffaf sıvılar durmaksızın akıyordu ama o ağlamanın tadını çıkaramayacak kadar hissiz ve korku içinde sayıklamakla meşguldü. ''Anne, lütfen uyan!''

''Babam bir sürtükle, ve oğlun esrar içiyor."

Kapının önünde babasının gölgesinin ona doğru geldiğini gördüğünde bu sefer korkudan bir çığlık bastırıp mutfakta annesini kırık bira şişesinin camları arasında canlı acıların cansız hayalleriyle bir başına bırakıp kaçtı. Gizli yeri olan merdiven altına, annesinin, gözünden yılların hüsranını akıtırken girdiği yere saklandı. Babasından hep korkardı.

''Kimse beni dinlemiyor, duvar kağıdı parıldıyor.'' 

''Gel buraya, küçük cadı. Sana zarar vermeyeceğim.'' Babasının tehditkar sözleri üstüne korkarak nefes alıp vermekten başka bir şey yapamayan küçük kız, bu sefer abisinin sesini duymuştu. Abisi onu hep korurdu ama sesi bu sefer babasınınkinden bile can acıtıcı gelmişti ufaklığa. ''Resim için gülümse.''

''Erkek kardeşinle poz ver, iyi bir kız kardeş olmayacak mısın?'' 

Babası onu bulunca çığlık ve korkuyla harmalanan bir koşuş sergileyip, odasına çıkan merdivene akın etmişti. 

''Çatı katına geliyor, plastik,'' 

Odasına yetişen küçük kız annesinin acısıyla çarpmıştı kapıyı. 'O uyuyor.'

''plastik halinize geri dönün.''

Kapının arkasına sandalyesini yaslayıp diğer eşyalarla da sağlama almıştı. Artık ağladığını hissedebilirdi. Yüzünün ıslaklığını, elindeki annesinden kalan kırmızı, tenine yapışmış hıçkırıklaeı hissetmişti.

''Yerler, yerler, yerlerinize geçin.''

Bebeğin sesi geliyordu. Eğer bu bir kabus ise hemen uyanmalıydı. Çünkü bu kabus onun iradesine çok büyük bir hasar bırakmak üzereydi. O daha ufacıktı.

''Elbiselerinizi giyinin ve sahte yüzler takının.''

Susmayan oyuncak evindeki bebeğine yaklaşıp onu yakından dinlemeye çalıştı. Nasıl olsa uyanacağını düşünüyordu.

Ailesini görmüştü sanki bir an.

''Bebek evi.''

''Kimsenin görmediği şeyler gördüm.''

''Bir gün mutfakta neler olup bittiğini görecekler.'' 

♪mudita notaları♪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin