3◼️

411 65 55
                                    


▪️◾ ◼️  ⬛  ◼️ ◾▪️

Kanunlar aptal insanları kandırmak için uydurulmuş süslü kelimelerdir.
Onlara inanmayı uzun zaman önce bıraktım. Adalet senin için gerçekleşmeyecek. Hayatta kalmak istiyorsan intikamını kendin al.

▪️◾ ◼️  ⬛  ◼️ ◾▪️













"Polise gitmişsin." tek düze tonda söyledi. Ortada olan bir gerçeği dile getiriyordu, sesinde hiçbir ima yoktu. Dört köşeli, dar yüzeye sahip maun masanın üzerine gevşekçe bıraktığı elindeki çakmağı iki parmağı arasında döndürüp durdu. Bir süredir oturduğu koltuğun sırtına yaslanmadan önce bacak bacak üstüne attı. Kayıtsız görünüyordu, öfkeli olduğunu düşündürecek hiçbir iz bulunmuyordu yüzünde fakat buna karşın korkutucu bir hava yayıyordu etrafa. Buzdan bir heykele çarpmışçasına şiddetli, ürkütücü ve soğuk bir his.

"Evet, gittim." kekeleyerek onayladı adam. İşlediği büyük ayıbı itiraf ediyordu adeta. Çocuğun tavrı onunla buluştuğu ve polis muhabbeti açıldığından bu yana korkutucu derecede sert ve soğuktu. Aslında bu yönde hiçbir hareketi yahut beyanı olmamıştı, yüzü düz bir duvar gibi ifadesizdi ama adam onun kızdığını düşünmekten alamıyordu kendini. Polise giderek yanlış bir şey yaptığını düşünmeye başlamıştı bu yüzden.

"Ee? Ne dediler? Bulabildiler mi bari kadını? Geri alabilecek misin paranı?" yeniden hareketlenen parmaklarının hareketi yine durdu, onlarla birlikte çakmak da durdu. Sorduğu soruların hiçbirine cevap beklediği falan yoktu. "Hayır." dedi adam hüsranla. Köprüden atlamaktan vazgeçtiği gecenin sabahı, sakinleşmeyi biraz olsun başardığında ve aklını iyice başına topladığında polise gitmek fikri peyda olmuştu zihninde. Şoku atlatmıştı. Çocuğa sorma gereği duymayarak emniyete gitmiş, dolandırıldığını anlatarak yardım istemişti. Başkomiser ise onun durumunda hiçbir şey yapılamayacağını, dolandırıcı kadın bulunsa bile giden on bin doların mağdura ödenemeyeceğini açıklamıştı.

"Dolandırıcılar fazla profesyonel olduğu için onları bulamayacaklarını, bulsalar bile benim paramın asla geri gelmeyeceğini söylediler."

Kahkahaya benzer bir ses yükseldi boğazından. Fakat sonra hemen ince bir çizgi halini aldı genişçe açılan dudakları. "Tanrım, çok üzüldüm senin için." dedi dümdüz, üzülmüş gibi değildi ama. Seviniyor gibi de değildi. Adam, çocuğun suratında hayat bulan duyguya karşılık gelecek hiçbir sözcük bilmediğini fark ederek ürktü.

"Bana kızdığını biliyorum." öyle olmamasını umarak dile getirdi.

"Hayır kızmadım." dedi masanın üstünde duran kolunu kucağına çekerken. "Bu öyle pek umurumda olan bir şey değil."

"Öyle davranıyorsun ama." hayır, aslında öyle davranmıyordu. Adam bu kendi söylediği şeye inanmadı en başta ama başka türlü nasıl ifade edeceğini de bilmiyordu.

"Öyle mi?" bu defa sahiden samimi bir şekilde güldü. "Aksine sevindim. Polise gitmenin bir boka yaramadığını öğrenmiş oldun. Geç de olsa..."

"Bana yardım edecek misin hâlâ?" endişe içindeydi. Köşeleri ince ince kırışmış dudakları sonbahar vurgunu yiyen yapraklar gibi titredi. Son umuduydu. Polis hiçbir şey yapamayacağını söylemişti çoktan. İntihar etmek için gerekli çılgın ruh haline ulaşması için gerekli şoku sağlayacak bir başka şansı yoktu. Bunu herhangi bir şeyin sağlayabileceğinden emin değildi. Korkuyordu, bir kez ölümle burun buruna gelen birinin belki artık yeterince cesur olması gerekirdi ama onda hiç öyle olmamıştı. Daha çok korkar olmuştu ölümden. O yolu seçecek gücü ve cesareti yitirmişti.

SiyahKârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin