2◼️

477 63 51
                                    


▪️◾ ◼️ ⬛ ◼️ ◾▪️

İnsanlar kendi yarattıkları sorunları çözmesi için hayali kahramanlar ve tanrılar yaratan, sonra da onlardan medet uman aptal varlıklardır.

▪️◾ ◼️ ⬛ ◼️ ◾▪️












"Efsaneyi biliyor musunuz?" diye heyecanla sordu genç kız, yanına çektikleri sandalyelere oturan bir grup diğer kıza. Sesini, başka kimsenin duymasını istemiyormuşçasına alçaltmış, neredeyse duyulmaz hâle getirmişti. Başını yavaşça çevirip çevresindeki yüzleri, onlarda belirip kaybolan canlı ifadeleri tek tek inceledi. Gözleri iyice kısılmış, bakışları buğulu, tavırları ise esrarengizdi. Öyküsünün tesirini kuvvetlendirmek adına bütün hünerlerini sergilemekten çekinmiyordu.

Heyecanı, etrafında sıralanmış oturan diğer kızları da ele geçirince hep bir ağızdan "Hangi efsaneyi?" diye sordular. İlk soruyu soran kız merak uyandıran tavırlarını sürdürürken fısıldadı. "Kurosagi..." gözlerini her bir çift göze kenetleyip bekledi. Hafızalarına kazır gibi... "Dolandırıcıların dolandırıcısı, kara dolandırıcı... Gelmiş geçmiş en büyük sahtekâr. En tehlikeli..."

Bir kişi hariç diğer bütün kızlardan tiz bir çığlık koptu aniden. Anlatıcının tavrı, anlatımın özelliği ve hikayenin içeriği galeyana getirmişti, bu doğru, fakat daha mühimi psikolojik olarak etkilenmeye kendilerini zaten hazır etmişti hepsi. Her okul çıkışı yine böyle toplanır, ondan genellikle korkutucu olmak üzere çeşitli öyküler dinlerlerdi. Gece tek başlarına tuvalete yahut su içmeye kalkamayacak kadar korksalar da sonunda, nedendir bilinmez, bunu yapmayı delice seviyorlardı. Okul sonu, akşam karanlığı çöken boş sınıfta, kalplerini korku ve heyecanla, kanlarını adrenalinle doldurmayı seviyorlardı.

Şamatadan etkilenmediğini her hâliyle belli eden ufak tefek görünümlü, kalınca kaşları olan küçük kız, arkadaşlarının böyle çabucak heyecanlanıp coşmasına göz devirirken, hikayeyi anlatan esmer tenli güzel kız onu görmezden gelerek şovuna devam etti.

"Aslında küçük, tatlı mı tatlı bir çocukmuş zavallı Kurosagi. Profesyonel bir beyaz tarafından dolandırılan babası, aile şirketlerini batırıp da cinnet getirmeden ve bütün aileyi ekmek bıçağı ile doğramadan önce tabi..." biraz durup soluklanırken dinleyici kitlesinin nabzını tuttu gözleri. Tam da istediği şekilde, dehşete düşmüştü hepsi. Elleri hızla çarpan göğüslerinde, kimi acıyan, kimi inanmayan, kimi ise korkulu ifadeler ile bakıyordu yüzüne.

"Aman tanrım! Bu korkunç!" dedi kızlardan biri, gözlerini kocaman açarak.

"Zavallı Kurosagi..." diye fısıldadı bir başka kız. Ellerini birbirine kavuşturup dudaklarına yaslamıştı dua eder gibi.

"Jonghee gerçek mi bu?" kâkülüne bigudi sarılı şişman bir kız biraz korku biraz şüphe ile sordu. Onun sorusunu diğer kızlarınki izledi.

"Peki ya Kurosagi? Ona ne oldu?"

"Kurtuldu değil mi?"

"Ama nasıl? Nasıl kurtulmuş olabilir?"

"Şşşt!" işaret parmağını dudaklarına koyup tek hamlede susturdu hepsini. Kaşlarını çatmış, yüzüne ciddi bir ifade takınmıştı. "Masanın altında..." elini hemen ileriye uzatıp öğretmen masasının altını gösterdi. "Masanın altında saklanmış bütün gece." kulak kabartıp sesleri dinledi bir süre. Diğerlerinin duymadığı bir şeyi duymaya çalışıyordu sanki. "Kucağında ise yeni doğmuş kız kardeşi..." kollarını kucağında, orada bir bebek varmış gibi birleştirip sallamaya başladı ağır ağır. Bir elini kundaktan kurtarıp hayali bebeğin suratına bastırırken "Ağlayıp da yerlerini ele vermesin diye elini ağzına kapatmış sıkıca." dedi nefes nefese. "Bütün gece... Öylece beklemişler bütün gece."

SiyahKârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin